Bursa NutkuKitabımız Atatürk'ün Bursa Nutku üzerine araştırma kitabı olmakla beraber, detaylı olarak tanıklar, ekler, olaylar, yer, kişi zaman soruşturmalarına yer vermiştir. Gerek çarpıtmalar, gerekse oyalama ile Nutuk'u başka yerlere çekmeye çalışanlar olmuş, olayı birbirlerinden farklı ele alan araştırmacılar, yalancılar doluşmuş.
Tarafların ilki Bursa Nutkunun varlığının doğru olduğunu düşündüğü gerekçelerle savunuyor; Tanıklar, Arşiv araştırmaları, "EK" Kısmında yer alan 14 adet EK-Kişiler doğrultusunda bu savı savunmakta. Savunanların bazıları ise yapılan yemeğin olmadığını olursa bile 13-14 kişi değil, 150 300 kişilik bir yemek olacağını, Rıza Ruşen'in olayları çarpıttığını bir yalancı olduğunu konuşmanın doğrusunun ne olduğunu kitapta ilgili bölümlerde göstermişler. Kongrede Bursa Nutku'nu söylediği ve dakikalarca alkışlanan Celal Bayar'a nutkun varlığı sorulduğunda ve verdiği yanıt; "Böyle bir şey hatırlamıyorum" olmuş, gerçekten soruldu mu acaba? Kitabın orta kısımlarda gerçekten Nutuk yok mu? Acaba var mı? Stalin Andı olabilir mi ki? diye kuşkulanmaya başlıyorsunuz. Orta kısım (EK başlangıçları) en sıkıcı ve okuru yoran bıkkınlık getiren bölümdür sürekli kendini yineler. EK sonlarına doğru olay netleşiyor, görselin netliği artıyor.
----EK'leri inceleyelim.
EK:8 E. R. Atay'dan alıntı yapalım;
"Bursa Nutku nedir? Atatürk ezanı Türkçeleştirmişti.
Bursa'da idi. O devir Bursası'nda pek koyu gericilik akımları
vardı. Atatürk Bursa'dan ayrılınca bu gericiler pek cüretli
bir tepki yaratarak köylere kadar ezanı yeniden Arapçaya
çevirtmek için harekete geçtiler. Devrim gençliği şimdi
olduğu gibi alıp yürümüş değildi. Havaya bir yılgınlık
çöktü. Öfkelenerek geri* dönen Atatürk işte gericiliğin bu
küstahlığına karşı devrimci gençliği cesaretlendirmek, gericiliğe
gözdağı vermek için o sözleri söylemiş, ama asla yayımlatmamıştır. Yayımlatmak istediklerini Anadolu Ajansına verirdi. Elde gezen sözler "kaçamak"tır. Gerçekte Atatürk'ün gençliğe tek vasiyeti Büyük Nutkun sonundadır" 2. olarak Atay; "Hele ezanın Türkçeden Arapçaya çevrilmesine ses bile çıkarmayan eğitim birliği ve laisizm temel prensiplerini yıkıcı Nurcu ocakları kendi devrinde açılan CHP'nin, Türk gençliğini yalnız bu türlü gericiliklere karşı uyanık tutmak için söylediklerini kendi hesabına kullanmaya kalkışması gülünçtür."
EK:10'u inceleyelim; "Bursa Nutku çok uzun yıllardan beri Türk milleti tarafından bilinmektedir. Ve sayısı tespit edilemeyecek kadar çok yerde neşredilmiştir. Ayrıca Ankara'da Dışkapı'da Ziraat Fakültesi cephesinde Atatürk heykelinin arkasındaki
taşlar üzerinde kazılıdır. Ne garip tecellidir ki Bursa Nutku
1950'den evvel rahmetli gazeteci Rıza Ruşen Yücer
(Bursalı gazeteci) tarafından "Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra
ve Hatıra" başlıklı bir kitapta yazılmış ve yazar önsözünde
şahit olduğu bu olayı milli kültür ve tarihimize vermek
ödevini yerine getirdiğini söylemektedir. 1949 yılında bu
sözler Demokrat Parti kongrelerinde tekrarlanmıştır. 1958'e kadar Atatürk'ün bu sözleri üzerinde herhangi bir itiraz olmamıştır. 1958'de çoğalan Nurculuk olayları karşısında ve
Nurcuların Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet gibi gazeteleri
tehdit etmeleri üzerine 19 Mayıs 1958'de Ulus gazetesinde
Atatürk'ün Bursa Nutku bir çerçeve içerisinde verilmiş,
bunun üzerine bir taraftan başta iktidar organı Zafer gazetesi
olmak üzere, iktidarı tutan gazeteler harekete geçmişler,
diğer taraftan da Ankara Savcılığı tahkikata girişmiştir. İşte bu sırada böyle bir nutkun Atatürk tarafından söylenmediği
iddia edilmiş ve sorumlular savcılığa celbedilerek nutkun Atatürk tarafından söylendiğinin ispatı istenmiştir. Fakat, kamuoyu tarafından gösterilen şiddetli tepki karşısında
mesele, kalmıştır."
Rıza Ruşen yine yazımızda, olaylar o kadar tekrarlanıyor ki EK'ler yüzünden kafayı yiyorsunuz her bir EK yazarı farklı şeyler söylüyor. Rıza Ruşen yalancı mı? değil mi? Olay zamanını nasıl yanlış yazdı? veya yazdı mı? çarpıtıldı mı bilemiyoruz. Rıza Ruşen'i arayıp bulan Ek yazarları var EK:10 devamında ; Rıza Ruşen, İstanbul'da Basın Kâğıtçılık Kooperatifi'nde çalışıyordu. Bizzat kendisini buldum, kendisi de bunu teyit etti.... "en az 2 şahit vardır" ve "Bunları zayıf düşürecek ve en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır... demeyecektir, hemen müdahale edecektir. Elle, taşla ,sopa ve silahla... Nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır" demek suretiyle savcının, adliyenin ve emniyetin vazifelerini yapmaması halinde inkılapların nasıl korunacağını ifade etmiştir. Bu sözleri Bursa'daki savcının, sulh hâkiminin ve diğer görevlilerin vazifelerini yapmaması olayı karşısında söylemiştir." Diyerek Atatürk'ün diğer Nutuklarına bu görüşün uyduğunu düşünüyor, anayasayı ve gençliği "uyanık bekçi" olmaya çağırıyor. Yukarıdaki paragraf EK:8 öncesinde bir kaç yazar tarafından komünist Stalin'in manifestosu olarak sunuluyordu ve akabinde Rıza Ruşen yalancılıkla suçlanıyor. Var ise basıma neden gitmemiş onlara ve diğer meselelere EK:10'da açıklıyor.
EK:11, Bursa Nutku Hakkında Ö. Şahingiray'ın
Senato'da sözlü sorusu;
Açıklama 3 madde olarak:
1- Rıza Ruşen Yücer'in hayatta olmaması, geçmiş bilgiler(delil olarak kitabından alıntılar paylaşılıyor).
2- Musa Ataş'tan edinilen bilgiler.
3- Bursa'da o tarihlerde öğretmenler ve aydınlar Atatürk'ün bu sözlerini duymuş niye Atatürk Bursa'ya gelmeden harekete geçmedik diyerek üzüntülerini ifade ettikleri bilgiler.
Sonucunda Şahingiray; Atatürk'ün bütün konuşmaları biliyorsunuz ki, İnkılâp Enstitüsü tarafından toplanılmış ve "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri" ismi altında yayımlanmıştır. Bu konuşmalar 1906-1938 yıllarını içinde toplayan bir kitap; ikinci 1918-1937 yıllan arasındaki konuşmalar içinde toplayan 2'nci kitap; üçüncü de 1919-1938 yıllan arasında yapmış olduğu konuşmalar içinde toplayan bir kitaptır. Bir de Atatürk'ün "Büyük Nutku" vardır. Atatürk'ün konuşmaların
içinde toplandığını belirttiğimiz kitaplarda Atatürk'e atfedilen
böyle bir konuşmaya tesadüf edilmemektedir.
Bunun üzerine yine olay tekrarlanmakta ne zaman yola çıktılar, yazılanlar ile zamanlar uyuşuyor mu, yemek verildi mi, verildiyse neden 14-15 kişilik, tanıklar neden konuşmayı inkar ediyor vb. sorular sorulmaya devam ediliyor. Milli Eğitim Bakanı İbrahim Öktem dahil oluyor, Bursalılarla bu konuyu konuştuğunu hepsinin böyle bir nutkun varlığından haberdar olduğunu söylüyor ve şu sözlerle konuşmasını bitiriyor;
Bu bir ilmi kongrede veyahut ilmi bir tez mahiyetinde müzakere edilir. Ama, bendeniz, siyasi bir makam olarak bunun cevabını; hanımefendinin vesikası mı, yoksa Tarih Kurumu'nun beyanı mı doğrudur? Bunu ölçerek bir taraf tutacak durumda değilim.
(Alkışlar, bravo, sesleri) Saygılarımla.
EK:12 Ülker'in Mecliste Basın Toplantısı aşağıdaki konu başlıklarını içeriyor;
-ATATÜRK BURSA NUTKU'NU SÖYLEMİŞTİR
-NUTUK HANGİ ŞARTLAR ALTINDA SÖYLENDİ
-EK OLARAK SÖYLENECEK SÖZLER, NUTUK, ANARŞİ YARATMAK İÇİN DEĞİL DEVLETİN TEMEL NİZAMINI, REJİMİ, CUMHURİYETİ VE DEVRİMLERİ KORUMAK İÇİN SÖYLENMİŞTİR.
-OYU KORUMAK İÇİN EVET, DEVRİMLERİ KORUMAK İÇİN HAYIR
EK: 13 Ülker'in Hüseyin Ayan Hakkında Sözlü Sorusu
ve son
EK: 14 Türk Tarih Kurumu'nun Bursa Nutku Hakkında Kararı ;
"Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk
Hakimliği'nin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı
ve bu yazıya ekli Atatürk'ün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler
sonunda bu sözlerin Atatürk'ün 1933 Şubatında Bursa'da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılmıştır."
Sonuç olarak Nutuk vardır. Bölücü fikirlere asla taviz verilmemelidir. Bursa Nutku çarpıtılamaz, üstü karalanamaz, cemaatler ve farklı ideolojik grupların eline malzeme olarak verilmemelidir.
"Bursa Nutku tabii hukuka, insan tabiatına ve anayasamıza ve Atatürk'ün başta Büyük Nutuk olmak üzere söylediği bütün söz ve nutuklarına uygundur. Atatürk'ün nutku yok edilemez ve edilemeyecektir."
28/11/1966
İstanbul Milletvekili
Reşit Ülker
--Bursa Nutku--
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
-Mustafa Kemal Atatürk