Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

278 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Ezidiler mi Yezidiler mi diye sorgulayıp durduğum, inanışlarını yaşam tarzlarını merak ettiğim bu halk hakkında ilk bilgiye Zülfü Livaneli'nin "Huzursuzluk" kitabında Müslüman bir adamla Yezidi diğer deyişle Ezidi kadının aşkın anlatan ve Mardin dolaylarında geçen bir hikayede tanık oluyorum ilk kez orada Ezidilerin mavi renge hayatlarında yer olmadığını ve marul görünce çıldırdıklarını şaşırarak okuyorum. Bu halk bana daha da ilginç gelmeye başlıyor ve araştırmalarımı sürdürerek Ezidiler hakkında detaylı bilgi sahibi olmaya karar veriyorum.Ve yine araştırmalarım sonucunda Diyarbakırlı gazeteci-yazar aktivist Nurcan Baysal'ın bu kitabıyla merakımı bir parça daha gidermeye çalışıyorum. İncelememe Yezidiler hakkında önemli bilgiler vererek başlamak istiyorum. Ezidilik Doğu'da Tanrı'ya verilen Yezd, Yezdan, Azda ve Ezda isimlerinden türemiştir. Tanrı'ya Yezdan Tanrı'ya inananlara da Yezdi denir. Hal böyleyken birçok araştırmacı maalesef ezidileri "şeytana tapanlar" olarak tarif etmiştir. Bu da Ezidilerin yüzyıllarca onların ferman dedikleri katliamlara, yıkımlara, sebebiyet vermiştir. Yani ezidilerin uğradıkları bu katliamlar dünkü bugünkü olaylar değil geçmişi çok çok eskilere dayanmaktadır. Onlar yüzlerce yıl boyunca çeşitli kavimler tarafından dinleri inanışları ve mezhepleri ve mensup oldukları ırk yüzünden ötekileştirilmiş, asimile olmaya zorlanmışlardır. Zira Osmanlı Devleti'nin ünlü şeyhülislâmı Ebussuud Efendi bir fetva ile Ezidilerin katlinin vacip olduğunu söyleyerek herkesi bu "zındıklar"a karşı görev bilincinde olmaya çağırmıştır. Oysa en büyük zındığın kendisi olduğunu unutarak! Ve maalesef ki o zamandan günümüze kadar Ezidi zulmü devam etmiştir. Onlar bilinenin aksine şeytana tapmayan güneşe dönerek ibadetlerini gerçekleştiren, dinlerine bağlı, gerek yaşam tarzlarını gerekse gelenek göreneklerini din bağlayıcılığı ile bütünleştiren bir inanışa sahiptirler. Melek Tausi'nin onları koruduğuna inanırlar. Başlarına gelen felaketin şiddeti ne olursa olsun Tanrı'dan ve onun merhametinden asla yüz çevirmemişler. Oldukça kapalı bir toplumdurlar hiç kimse sonradan Ezidi olamaz ve Ezidi toplumu dışında biri ile evlenilemez.Ezidi olmak için muhakkak Ezidi ana ve babadan doğmuş olmak gerekir. Ezidilerde de tıpkı Hindistan'da olduğu gibi kast sistemi vardır ve hiçbir kast mensubu başka bir kasta mensup bir bireyle evlilik münasebetinde bulunamaz. Kuralları katı ve din hayatlarının bağlayıcısıdır. Günün erken saatlerinde ibadetlerini güneşe dönük olarak yaptıklarından dolayı "güneşin çocukları" olarak anılırlar ve yine yazılı gelenekleri de az olduğu için "sözün çocukları" olarak anılırlar. Normal oruçlarının yanısıra "yaz kırkı" ve "kış kırkı" dedikleri yaz ve kış ortalarına denk gelen her biri 40 gün süren toplamda 80 günü bulan daha çok ruhban sınıf, tebaa ve adanmışların tuttuğu oruçları vardır ve bu oruçlarda bir kaşık su içip bir avuç üzüm yerler. Ezidi toplumunda hiyerarşinin en yüksek mertebesinde "Mir" bulunur ve bu rütbe Şeyh Hadi'nin ölümü üzerine tüm yetki onun ilk müritlerinden olan Şeyhan ailesine verilmiştir bunlar da yine diğer kast üyeleri ile evlenemezler. Ezidiler marul ve lahana gibi içe kıvrılan sebzeleri asla tüketmezler mavi renge hayatlarında asla yer yoktur.Ezidiler mavi rengin İslamiyeti temsil ettiği için yasaklandığına inanırlar bunu toplu vicdani ret sayarlar. Aynı zamanda Kürtçe'de "şin" sözcüğünün karşılığı mavi demektir kelime olarak ölümü ve yası hatırlattığı için uğursuz olarak sayılır.Bu yüzden de Ezidiler kesinlikle mavi renk giymezler ya da hayatlarında kullanmazlar. Günlük hayatta temizlik ve arınmayı sembolize ettiği için daha çok beyaz kıyafetler giyerler ve sadece beyaz iç çamaşırı giymeyi tercih ederler. Şehidi olan aileler kahverengi renk giyer. Erkekler daha çok beyaz uzun elbise giymeyi tercih ederler.Kollarına daha çok oruç ve bayram dönemlerinde kendilerini nazardan koruduklarına inandıkları iki renkli bileklik takarlar. Birçok toplumda olduğu gibi yine Ezidilerde de kadın geri plandadır.Bunu da daha sonra şöyle ifade edeceklerdir. "Söz konusu kadınsa, geriye kalan katmerli bir acıdır yalnızca." İnanışları ve yaşam tarzları nedeniyle defalarca kıyıma uğramış bu millet son zamanlarda yine ötekileştirmeye çalışılmış, zorla Müslüman olmaları istenmiş ve asimile olmaya terk edilmişlerdir. Son zamanlarda en büyük zulümleri Lalis, Laleş dediğimiz ezidilerin kalbinin attığı yerde Irak'ta devrik lider Saddam Hüseyin tarafından görmüşlerdir. Irak bölgesel yönetiminin politikalarıyla yerlerinden yurtlarından edilmiş göçe zorlanmış ve asimile edilmeye çalışılmışlardır.Zulümden kurtulmayı başaranlar bunu şu şekilde ifade edeceklerdir: "Yerde Saddam gökte Allah bize işkence ediyordu."kendi ülkelerine sığmayan Ezidiler doğdukları topraklar olan Şengal'den, Zaho'dan Duhok'tan Ezidiliğin kalbi Laleş'ten çıkarılmaya çalışılıyordu. Henüz Saddam'ın açtığı yaralar sarılmamışken 3 Ağustos 2014 tarihi ile başlayan Ezidilerin 73. Ferman olarak niteledikleri katliamı tüm dünyanın başına bela olan eli kanlı terör örgütü IŞİD(Irak İslam Şam Devleti) DAEŞ, DEAŞ( Devletül Irak ve Şam) anlamlarına gelen aslında hepsi aynı kapıya çıkan tabiri caizse hepsi aynı bokun laciverdi bir çoğumuzun yakından tanıdığı kendilerini Allah'ın askerleri olarak tanıtan ve Müslüman olmayanları tekbir getirerek gerek sevdiklerinin gözleri önünde gerekse tüm dünyaya canlı yayın yaparak boğazlayan sapık bir güruh üstlenmişti. Ve bunu da yine kurtulmayı başaran Ezidiler şu şekilde ifade edeceklerdi: "21. Yüzyılda insanlık boğazlarınıyordu ve bütün dünya bunu canlı izliyordu."onlar uğradıkları kıyımlara, katliamlara Ferman diyorlardı bugüne kadar en az 72 fermana uğramış Yezidiler "Asıl Büyük Şey"dedikleri ve son yaşadıkları insanlık dramını tüm dünyanın kör, sağır, dilsiz kaldığı katliamı 73.Ferman olarak ifade ediyorlardı. Ezidiler yine en çok zulmü Arap kirvelerimiz dedikleri komşuları Araplardan gördüklerini söylüyorlardı. Savaşın en çok kaybedenin yine kadınlar ve çocuklar olduğu gibi erkeklerde çok şey kaybediyorlardı. Daha çocukluğunu yaşamamış kız çocukları, genç kızlar, kadınlar tecavüz ve işkenceye maruz kalıp hamile bırakıyorlardı kimileri köle pazarlarında satılırken kimileri de seks köleliğine terk ediliyorlardı. Yaşlılar işe yaramayacaklarından dolayı öldürülüyor, erkeklerde kendilerine engel olmamaları adına sevdiklerinin gözü önünde boğazlanıyor kimi zaman da "beş defter" dedikleri ve 50 bin dolara denk gelen fidyeler karşılığında serbest bırakılıyordu. Şengal dağlarına sığınan insanlar kaçmaya çalışıyor dağda günlerce aç susuz yaşam mücadelesi veriyor kaçamayanlar da IŞİD'in eline düşmektense kendilerini çocuklar ile beraber şengal dağlarından atıp ölüme yürüyorlardı elbette bunların aralarında yaşlılar ve hamile kadınlarda vardı. 21. Yüzyılın ortasında insanlık katliamı yaşandı Bütün dünya buna sessiz kaldı. Kaçmayı başaran Ezidiler gerek kaçak yollarla gerekse sınırdan Türkiye'ye geçmeye çalıştılar birçoğu Mardin, Batman, Diyarbakır, Şırnak ve Siirt'te kurulan kamplara sığınan Ezidiler her fırsatta onlara Türkiye'nin sahip çıkmadığını sadece Kürt halkının sahip çıktığını dile getirdiler. Peşmergenin onları yalnız bıraktığını ve sadece Kürt halkının destek olduğunu PKK-YPG sayesinde hayatta kaldıklarını her fırsatta dile getiriyorlar. IŞİD tarafından tecavüze uğrayan kadınlar kirlendiklerini düşünerek aileleri kabul etse dahi bir çoğu intihar etmeyi seçerken kimisi de onlara karşı savaşmayı intikam almayı tercih ediyor. Çoğu Şengal'e tekrar dönmeyi aklının ucundan bile geçirmezken küçük bir kısmı tekrar dönmeyi istiyor birçoğu da ne yazık ki insan tacirlerinin eline düşerek Mersin'de Avrupa'ya mülteci olarak gitmeyi umut ediyor. Ve burada akıllara yıllar önce içimizi sızlatan yine insan tacirlerinin eline düşmüş Avrupa'ya göç etmeye çalışırken ceseti karaya vuran Aydan bebeği getiriyor. Onlar tıpkı diğer tüm mülteciler gibi Avrupa'ya götürülme vaadiyle kandırılarak amansız bir yaşam mücadelesi veriyor. Bu insanlık dramına okurken içinizden bir şeylerin kopmaması işten bile değil. Tüm dünyanın katliama sessiz kalmasını yine şu şekilde ifade ediyorlardı: "İnsan insanlıktan çıktı, biz bunu gördük." Sahi neden tüm dünya sessiz kaldı Birleşmiş Milletler neden hiçbir şekilde destek olmadı, yoksa tüm dünya onlara aynı gözle mi bakıyordu şeytana tapan bu zındıkların katli vacip miydi? Dili, dini, ırkı, ideolojisi ne olursa olsun zulme katliama sessiz kalanların ciddi bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor mesele din, dil, ırk ve cinsiyet meselesi değil, mesele insanlık meselesi ve biz 21. Yüzyıl'da insanlıktan çıktık. Türkiye'deki kamplarda kalan Ezidilerle yapılan tüm röportajlarda ses kayıtlarında onlar YPG ve PKK'nın açtığı koridorlar sayesinde hayatta kaldıklarını dile getiriyorlar. Kitaptaki vurgulamaların fazla olması sebebiyle PKK sempatizanlığı yapıldığını düşünsek de yapılan röportajların linkinin tek tek bırakılması da bu gerçeği kanıtlar nitelikte zira tepemizdeki nin ötekileştirdiği, ayrıştırdığı, kendi halkını nitelerken bunlar Yezit Yezid'in soyundan geliyor açıklamaları bizim Ezidilere destek olmadığımızın açık bir şekilde kanıtı aslında.Ya da Suriyeli mültecilere bukadar kucak açarken yanı başımızdaki vahşete, yine Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı zulme neden sessiz kaldığımız soru işaretlerini getiriyor akla.Suriyeli İstanbul'un göbeğinde kendi bayrağını sallarken bir Uygur Türk' ünün Çin konsolosluğu önünde basın açıklaması dahi yapamaması hangi siyasi çıkarla açıklanıyor.Bir toplum düşünün inanışı yüzünden katliamlara sahne olmuş.Onlar gördükleri muamelenin aksine "bizim kapımız herkese açıktır, biz yemeğimizi herkes için yaparız." hoşgörüsüyle hareket etmişler ve yine diyorlar ki : "Tanrı'nın kitabı öldürmeyi emretmez" acımasızca öldürüldükleri halde.Son olarak sayıları gittikçe azalan bu toplumun son katliamda en az 5 bin kayıp verdikleri söyleniyor.Tüm dünya el ele vermiş adeta bir milleti yok etmeye çalışıyor.Sempatizanlik kısmı ve PKK güzellemeleri beni rahatsız etsede hem merakımı giderdim -ki araştırmalarım devam edecek- hem de içim parçalanarak okudum.Lutfen sizde ideolojilerinizi bir kenara bırakarak okuyun.Vicdani değerlerimizi yitirmeden bu dünyadan göçmek dileğiyle sevgili okur keyifli okumalar...
Ezidiler: 73. Ferman
Ezidiler: 73. FermanNurcan Baysal · İletişim Yayınları · 201635 okunma
··1 alıntı·
347 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.