Gönderi

"Su seviyesinin altındakiler mutlu mu pekiyi?" "Üstündekilerden daha mutludurlar. Buradaki dostlarınızdan daha mutlular, örneğin." Parmağıyla işaret etti. "O berbat işlere rağmen mi?" "Berbat mı? Onlar öyle düşünmezler. Aksine işlerini severler. İşleri hafiftir, çocuk oyuncağıdır. Beyinleri ya da kasları asla zorlanmaz. Yedi buçuk saat hafif, yormayan iş, sonra da soma istihkakları, oyunları, sınırsız çiftleşmeleri ve duyusal filmler. Başka ne isteyebilirler ki? Doğru," diye ekledi, "daha kısa çalışma saatleri isteyebilirler. Biz de onlara daha kısa çalışma saatleri verebiliriz. Teknik olarak, alt sınıfların iş gününü üç ya da dört saate indirmek çok basit bir şeydir. Ama bu onları daha mutlu eder miydi? Hayır, etmezdi. Yüzelli yıldan daha uzun bir süre önce denenmişti. İrlanda'nın tamamında dört saatlik iş günü uygulanmıştı. Sonuç ne oldu? Kargaşa ve soma tüketiminde büyük bir artış, hepsi bu. O üç buçuk saatlik boş zaman bir mutluluk kaynağı olmaktan o kadar uzaktı ki, insanlar o boş zamandan kurtulmaya çalışıyorlardı. Buluşlar Ofisi, emekten tasarruf planlarıyla dolup taşmakta. Binlercesi var." Mustafa Mond eliyle bolluk işareti yaptı. "Peki niye uygulamaya koymuyoruz? Emekçilerin kendi menfaatleri için; onlara fazla boş zaman ızdırabı çektirmek zalimlikten başka bir şey olmaz. Tarımda da böyle bu. İstesek her ürünü sentetik olarak üretebiliriz. Ama üretmiyoruz. Nüfusun üçte birini tarlada tutmayı yeğliyoruz. Kendi menfaatleri gereği - çünkü gıdayı topraktan elde etmek, fabrikada üretmekten daha uzun sürüyor. Üstelik istikrarımızı da düşünmek zorundayız. Değişmek istemiyoruz. Her değişim, istikrar için bir tehdit unsurudur. İşte size yeni buluşları uygulama konusunda temkinli davranmamız için bir sebep daha. Salt bilim konusunda yapılan her buluş, yıkıcılık potansiyeli taşır; bazen her bilim dalına olası bir düşman muamelesi yapmak gerekir. Evet, bilime bile."
Sayfa 346Kitabı okudu
··
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.