Gönderi

Ch. Comte: "Bazı işçiler de bina inşasında kullanılıyor; kimi taş çıkarıyor kimi taş taşıyor, kimi taşa biçim veriyor kimi onu yerine yerleştiriyor. Her biri elinden geçen parçaya belli bir değer katıyor; emeğinin ürünü olan bu değer onun mülküdür. Yaratır yaratmaz bu değer toprak sahibine satıyor ve o da bunun karşılığını yevmiye ve yiyecek olarak ödüyor." Divide et impera demişler: Böl ve yönet. Böl ki zenginleşesin; böl ki insanları kandırasın; kafalarını karıştırasın ve adaletle alay edesin. İşçileri bölüp dağıtın; her birine ödenen yevmiye kişi başına üretilen değeri aşıyor bile olabilir, ama buradaki mesele o değil. Yirmi gün çalışan bin adamın emeği, elli beş yıl çalışan tek bir adamın emeği üzerinden ödendi; peki, ama tek başına birisinin bir milyon asır çabalasa da başaramayacağı şeyi bin kişi yirmi günde başardığına göre, bu alışveriş hakça mıdır? Bir kere daha hayır: Tek tek emeğin karşılığını ödeyince kolektif emeğin karşılığını ödemiş olmuyorsunuz. Sonuç olarak, karşılığını vermediğiniz bir kamusal mülkiyet hakkı daima mevcut ve siz ondan haksız yere faydalanıyorsunuz. Farz edelim ki yirmi günlük ücret, bu bin kişinin beslenme, barınma ve giyim ihtiyacını yirmi gün boyunca karşılıyor: Mademki bu bin kişi üretir üretmez eserlerini mülk sahibine bırakıyor ve mademki mülk sahibi bu insanları er geç salacaktır, iş bittikten sonra bin kişinin hali ne olacaktır? Emekçilerin yardımı sayesinde iyice semirmiş olan mülk sahibi, güvenlik içinde yaşar, iş ve aş endişesi nedir bilmezken, işçi özgürlüğünü sattığı ve ellerine teslim ettiği o mülk sahibinin alicenaplığına bağlar umudunu. Öyleyse mülk sahibi, kendi rahatına ve haklarına sığınıp istihdamı reddederse, işçi nasıl yaşayacaktır? Mükemmel bir arazi hazırladı, fakat orayı ekemiyor; ferah, muazzam bir ev inşa etti, fakat orada oturamıyor; her şeyi kendi üretti, ama hiçbir şeyden faydalanamıyor.
Sayfa 119 - 120Kitabı okudu
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.