Gönderi

Kanije Savunması
Çok önemli bir konuma sahip bulunan Kanije'nin, Osmanlıların eline geçmesini bir türlü hazmedemeyen Avusturyalılar, kaleyi geri alma hazırlıklarına giriştiler. Arşidük Ferdinand kumandasında büyük bir ordu ile harekete geçtiler. Düşmanın hazırlıklarını başından beri casusları vasıtasıyla takip eden kale kumandanı Tiryaki Hasan Paşa, gecesini gündüzüne ka­tarak Kanije'nin noksanlarını tamamladı. Aylarca ihtiyaca yetecek erzak ve mühimmatı temin etti. Harplerde güngörmüş dokuz bin yiğidiyle düşmanı beklemeye başladı. Nihayet Haçlı ordusunun başkomutanı Ferdinand, Avustur­yalılardan başka; Fransız, İspanya, İtalya, Macar, Papalık, Malta Şövalyelerinden meydana gelen yüz bin kişilik ordusu ve kırk yedi adet ağır muhasara toplarıyla Kanije'ye yürüdü. Kaleye varmadan önce, Osmanlı'nın gücünü öğrenmek için beş bin kişilik bir keşif kolu çıkardı. Ömrünü harplerde geçiren Tiryaki Hasan Paşa, düş­manın niyetini anladığından, askerlerine sadece tüfekle karşılık vermelerini emretti ve top kullandırmadı. Çünkü düşmanın kalede top olduğunu öğrenmelerini istemiyordu. Öncü komutanının verdiği rapor üzerine Başkomutan Ferdi­nand, 9-10 Eylül 1601 gecesi muhasarayı başlattı. Haçlı birlikleri önce tüfek ateşiyle oyalandı. Ancak top menziline girdikleri ve iyice sokuldukları an, toplar hep birden ateşlendi. Bu müthiş karışıklıkta, binlerce Haçlı askerinin kolu, bacağı havada uçuşmaya başladı. Böylece düşman ordusunun büyük bir kısmı, imha edildi. Düşman birbirini çiğneyerek kaçışmaya başlayınca, bunu fırsat bilen Hasan Paşa, kale kapılarını açıp yiğitlerini salıverdi. Müca­hitler düşmanı kıra kıra, Kanije Suyu'nun Sigetvar tarafına atarak geri döndüler. Aldatıldığını anlayan Ferdinand, bütün toplarını uygun yerlere dizip şiddetli bir muhasaraya başladı. Hasan Paşa, her gün başka harp hileleriyle düşmanın karşısına çıkıyordu. Her şeyden önce Sadrazam Yemişçi Hasan Paşa'ya haber ulaştırmak için lisan bilen cesur birini göndermeliydi. Bu işte Karapençe'yi vazifelendirdi. Düşman birlikleri arasından büyük bir maharetle geçen Karapen­çe Osman, Belgrad yakınlarına yetişen sadrazam hazretlerine, bir mektup ulaştırdı. Vaziyeti bütün açıklığıyla öğrenen sadrazam, Kanije'ye geleceğini bildirdi. Fakat yarı yolda, İstolni-Belgrad'ın düştüğünü öğrendi. Kaledekilerin kılıçtan geçirildiğini ve çocuklara dahi işkence edildiğini duydu. Bu sebeple oraya gitmeyi tercih ettiğini bildiren ikinci bir mektubu Kanije'ye yolladı. Tiryaki Hasan Paşa, bu ikinci mektubu gizli tuttu. Tam aksine, ordunun yetişmek üzere olduğu bildirilen, kendisinin yazdığı bir mektubu, askerlerine alenen okuttu. Böylece fedakârca savaşan gazilerin, morallerini yükseltti. Kaleye fazla sokulamayan düşman, aralıksız top atışları yaparak mücahitleri güç duruma düşürüyordu. Muhasara uzadı. Her gün iki bin gülle yiyen Kanije'nin hâli pek haraptı. Surlar delik deşik olmuştu. Türkler surlarda açılan gedikleri ancak geceleyin, tamir etmeye çalışıyorlardı. Fakat işin en kötüsü, barut bitmek üzere idi. Bunu öğrenen beşinci bölük çavuşlarından Uzun Ahmed, güngör­müş komutanına müracaat etti ve aralarında şu konuşma geçti: "İzin verirsen paşam, biz burada kendimiz de barut imal ede­biliriz." "Ne dersin evlât?" "Doğru derim paşa baba ..." "Bu nice olur? "Şu söğüt ağaçlarını görüyor musun paşam? İşte onlar bizi, daha epeyce barutsuz komaz! Yeter ki Mevlam, seni başımızdan eksik etmesin." "Ne deyim oğul... Hemen Cenab-ı Hak yardımcın olsun ... Gayri göster kendini." Ahmed Çavuş üç gün içinde, hakikaten bol barut elde etti. Sö­ğüt ağacının kavı ile ince kum kullanıyordu. Çalışkan arkadaşları ile birlikte, bu sırrı kendisine öğreten ustasına Fatihalar okudular. Osmanlı'nın söğüt ağacına sevgisinin sebebi de gaziler tarafından böylece öğrenilmiş oldu. Artık daha hızlı patlayan kale topları, gün batana dek susmak bilmiyordu. Tam bu sıralarda bir öğle vakti, düşman mızraklarına takılmış iki kesik baş teşhir edildi. Bunlar, şehit edilen Budin beylerbeyi ile kethüdasının başlarıydı. Böylece düşman, kaledekilere İstolni­Belgrad'ı ele geçirdiklerini ve kendilerine hiçbir yerden yardım gelmeyeceğini ima etmek istiyorlardı. Şımarık Haçlı şövalyeleri, sevinçlerinden hora tepiyorlar, bağırıp çağırıyorlardı. Bunları gören Türk askerlerinin, maneviyatı bozuluyordu. Tiryaki Hasan Paşa, askerlerinin maneviyatını düzeltmek için: "Gazilerim! Yiğitlerim! Bu şehit kardeşlerimiz asla Budin bey­lerbeyi ve kethüdası olamaz. Bilirsiniz ki her ikisi de, kırk yıllık dostlarımızdır. Onları bizden daha iyi kim tanıyabilir? Üstelik koca Osmanlı ordusu buralarda iken, bir beylerbeyinin başı nasıl uçurulabilir? Daha bizim kaleyi bile düşüremezken, bu kefereler! Karapençe'yi gönderelim, doğrusunu öğrenip gelsin. Doğru olsa bile biz Allah için cihat ediyoruz. Padişahımız sağ olsun!" gibi sözlerle mücahitlerin endişelerini giderdi. Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuşlardı ki: "Harp, hud'adır" yani harp hiledir. İcap ederse bu hususta yalan dahi söylenebilirdi... O günden sonra İstolni-Belgrad'ı zapt eden Arşidük Mathias'ın kumandasındaki Avusturya ordusu da, Kanije muhasarasına katıldı. Hasan Paşaya teslim olmalarını teklif ettilerse de, topla cevap verdi. Bunun üzerine düşman, köprüler hazırlayarak sabahın erken saatlerinde umumi bir hücuma girişti. Kalabalık Haçlı sürüsü dalga dalga kale bedenlerine saldırıyordu, buna mukabil Kanije aslanları, canlarını feda ederek düşmanı içeri sokmuyorlardı. Tiryaki Hasan Paşa ise, daralan gazilerin yanına koşuyor ve: "Gazilerim! Evlatlarım! Bugün yiğitlik günüdür. Mertlik demidir. Düşman çok fakat imanı yok. Hamdolsun hepimizin göğsü iman nuru ile doludur, ölürsek şehit olur cennete gideriz. Kalanlarımız gazilik rütbesiyle şereflenir. Dinimiz uğruna Hak yoluna cihat ediyoruz. Düşman kırıldı, artık kaçmaya yüz tuttu ... Padişahımızın ekmeği hepinize helal olsun! Vurun yiğitlerim! Koman gazilerim! Zafer sizindir" diyerek askeri teşvik ediyordu. Zaman zaman küffâr sürüsünün kale bedenlerine kadar çıktıkları görülüyor, burçlar üzerinde göğüs göğüse çarpışmalar oluyordu. Osmanlı yiğitlerinin herbiri birer ateş parçası kesilmişti. Nereye düşse yakıyordu. İhtiyar kumandanları Hasan Paşanın teşvikiyle, hepsi de sanki seyyar bir kale hâline gelmişti. O umumi taarruzda düşman, bir rivayete göre on sekiz bin ölü vererek perişan bir halde geri çekilmek zorunda kaldı. Kumandanlarından Papa VIII. Glement'in yeğeni Aldobrandini de öldürülmüştü. Bu haber, Osmanlı mücahitlerini çok sevindirdi. Kanije Kartalı Hasan Paşa, askerlerine hitâben: "İşte görüyorsunuz! Dünkü iki şehit kardeşimize karşılık bu­gün, binlerce küffâr ve koskoca Rimpapa'nın yeğeni telef edildi. Hem biliyorsunuz bu muhasara, 12 Rebiülevvel gecesi başladı... O gece, peygamberler sultanı Resûlullah sallâllahu aleyhi ve sellem efendimiz dünyayı teşrif ettiler. Cenab-ı Hak, öyle mübarek bir gece hürmetine, Müslüman kullarını, küffâr karşısında mağlup ve gamlı eylemez inşallah. Yeter ki, hepimiz, imanımızı ve kılıçlarımızı kavi tutalım..." diyerek askerin maneviyatını yükseltti. Ancak kalenin durumu ciddi ve nazikti. Arşidük Ferdinand her ne pahasına olursa olsun kış esnasında bile kaleyi muhasara edip, almaya çalışıyordu. Bunun için askeri barındıracak siperler ve yeraltı mahfilleri yaptırdı. Muhtelif tahrip ve işgal vasıtalarıyla hücum ederek kaleyi delik deşik ediyor fakat bir türlü düşürmeye muvaffak olamıyordu. Bu sırada kale müdafii dört bin kadardı. Muhasaranın devam ettiği günlerde Tiryaki Hasan Paşa'nın içoğlanlarından aslen Macar olan iki kilercinin kaçması, kale hal­kını ızdıraba düşürdü. Handan ve Kenan ismindeki içoğlanları ferdinand'a giderek kale ahvalini bildirmişlerdi. Hasan Paşa ise kaledekilere: "Hiç telaş etmeyin, onların hesabı görülür" diye teselli verdi ve birkaç tutsak yakalanmasını emretti. Hasan Paşa, yakalanıp getirilen tutsaklara: "Kralınıza iki adamımı gönderdim buluştu mu?" diye sordu. Onlarda adamların kralla buluştuğunu ve kralı her yönüyle perişan hale gelmiş kale üzerine yürünmesi için teşvik ettiğini bildirdiler. Bunun üzerine Hasan Paşa bunların da başlarının kesilmesini emrederek, Kara Ömer Bey'e teslim etti. Ömer Bey de güya paşasından habersiz olarak bu tutsaklara: "Ben sizdenim evvelki esirleri dahi ben kurtardım. O iki oğla­nı paşa, kendisi bilerek gönderdi. Bundan maksadı, kalenin kötü durumundan bahisle kralı kışkırtmaya teşvik içindir. Kalede bir yıllık zahire ve barut vardır ve Sigetvar'da olan kuvvetler de yardıma gelmek üzeredir" dedikten sonra kum dolu çuvalları barut çuvalı olarak gösterip, ellerine birer miktar beyaz ekmek vererek salıverdi. Salıverilen esirlerden ve yine Hasan Paşa'nın gizlice ordugaha bıraktırdığı mektuplardan iki içoğlanın casus olduğuna kanaat getiren Ferdinand, bunları idam ettirdikten sonra başlarını kalede bulunanlara göstererek: "Hey Hasan Paşa! Al Handan ile Kenan oğlanların başını. Serdara gönderdiğin mektubun dahi elimize geçti ve ahval bilindi" deyince, duruma vakıf olan kaledekiler gülüşmeye başladılar. Arşidük Ferdinand kaleyi ele geçirmek için yeni planlar yapar­ken kış da bütün şiddetiyle bastırmış bulunuyordu. Tiryaki Hasan Paşa artık serdarın gelmeyeceğine kanaat getirerek kış şartlarından istifade ile Ferdinand'ın kuvvetlerine son darbeyi vurmak istedi. Kara Ömer Bey'e, üç yüz kişi vererek donmuş olan Berk Suyu'nu geçirip düşman üzerine baskın yaptıran Hasan Paşa, öte yandan kaledeki topları da hep birlikte ateşleterek düşman ordugahını alt üst etti. Birbirine giren düşman kuvvetleri, her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar. Hasan Paşa beş yüz kişilik diğer bir hücum kuvvetiyle baskına devam etti. Düşman ordugahından elde ettiği barut, top ve saireyi kaleye almayı ihmal etmedi. Kısa zamanda on sekiz bin düşman öldürüldü. Hasan Paşa kalede altı yüz kişi bırakıp bizzat çıkarak düşman siperlerini zapt ettirdi, kırk beş top ele geçirildi. Haçlılar, Hasan Paşanın yanında pek az bir kuvvetin bulundu­ğunu görüp takip olunmadıklarını anlayınca, kaleden uzakta bir yerde bulunan Arşidük Ferdinand'ın da teşvikiyle büyük bir kuvvetle dışarıda metriste bulunan Hasan Paşa'nın üzerine saldırdılar. Hasan Paşa, düşmandan aldığı topları atışa hazır hale getirmişti. Yanında bulunanlara cesaret verip, fırsat bizimdir dedikten sonra, topları ateşleyerek Arşidük'ün alaylarını perişan etti. Toplar âlâyı virân eyledi Dî de-i küffârı nirân eyledi Atlıları kaçabildiyse de yayaları kırıldı. Bu defa Hasan Paşanın yiğitleri otuz bin düşmanı öldürdüler. Daha sonra Ferdinand'ın karargahına kadar yaklaşan Hasan Paşa, uzaktan top atışı ile Arşidük'ün otağını parçaladı. Askerini göğüs göğüse harbe sok­mak istemeyen Hasan Paşa, birliklerine fazla zayiat verdirmeden Avusturya kuvvetlerini çember altına almak istiyordu. Kaçış yolu­nun kesileceğini anlayan Arşidük Ferdinand ise, büyük bir dehşete düşerek yüz kadar adamıyla kaçmaya başladı. Bunu gören düşman ordusunda umumi bir panik baş gösterdi. Arşidük'ün karargahı, bütün eşyası, hazineleri meydanda kaldı. Hasan Paşa üç bin kişilik bir kuvveti düşman karargahını fethe gönderdi ve düşmanı tama­men temizlemedikçe katiyen ganimete el uzatmamalarını sıkı sıkıya tembih etti (18 Kasım 1601). Tiryaki Hasan Paşa, karargahın düşmandan tamamen temizlen -diğini haber alınca, Arşidük'ün otağına doğru gitti. Otağın içerisinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı. Tahtın iki tarafında kadife örtülü sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu. Tahtın önünde tahminen dört metre uzunluğunda yemek masası konmuştu. Arşidük'ün otağına girince bunları gören Hasan Paşa iki rekat şükür namazı kıldı ve dua edip ağladı. Bu muzafferiyetin Allahu Tealanın inayeti ve Hazret-i Peygamber'in mucizatı eseri olduğunu söyledikten sonra, fetih ve nusret alameti olarak Arşidük' ün tahtını ortadan kılıçladı ve sonra geçip oturdu. Diğer beyler ve ağalar da derecelerine göre koltuklara oturdular. Tiryaki Hasan Paşa hepsine hitaben, sabır ve sebatın neticesinin ve birlikte hareketin ve kumandana itaatin böyle bir zafere yol açtığını anlatarak nasihat etti. Zaferi müteakip gerek çadırlara ve gerek Ferdinand'ın karargahına girdikleri zaman yağmaya hakkı olan askerin; ganimet mallarına katiyen el vurmayıp, kumandanın taksim etmesi için sabaha kadar bekleyişi dikkate şayan bir davranış oldu. Hasan Paşa, üç ay kadar süren Kanije muhasarası neticesinde elde ettiği harp levazımatını, iki ayda ancak kaleye nakledebildi. Muhasara esnasında mühim hizmeti görülen Kara Ömer Bey'e, kendi dirliği olan Peçuy sancağını verdi. Haberin istanbul'a ulaşmış olması ise şehre adeta bir bayram havası getirmişti. Büyük bir sevinç yaşanmasının yanında şen­likler yapılmıştır. Tiryaki Hasan Paşa'ya vezirlik payesi verilip üç hil'at, murassa şemşir ve üç müzeyyen at hediye edildi. Ayrıca III. Mehmed Han, bir Hatt-ı Hümayun göndererek kahramanları şu sözlerle kutlamıştır: "Sen ki Kanije beylerbeyi ihtiyar kulum ve müdebbir vezirim Hasan Paşa'sın. Bu mübarek senede ikbalin kılavuzluğu, Cenab-ı Hakk'ın tevfiki ümmet-i Muhammed'e yaver olup eylediğin hizmet bana bildirilip samimi sebatın ve ihlaslı gayretin şükranla karşılandı. Adın, güzel adlar defterine yazıldı. Berhudar olasın. Sana vezirlik verdim. Ve seninle beraber kalede muhasara edilmiş olan kullanın ki, manen oğullarım demektir, yüzleri ak olsun. Yoldaşın olan gaziler de istenilenden ziyade çalışıp canlarını ve başlarını din uğruna ve bizim yolumuzda esirgemediler. Bir insanın yapabileceğini yaparak hak yolunda ziyade gayret sarf etmişler, su ve ateş arasında gâh boğulmak, gâh yanmaktan çekinmeyip kule ve duvarların üzerinde tayin olunan yerlerden ayrılmamışlardır. Umumi hücumlarda ise demirlere kuşanmış düşman askerlerini kırmışlar, mal ve ganimetlerini döküp saçmışlardır. Bundan böyle dahi senin sözüne râm olup itaat üzere olmaları benim Rıza-yı Hümayunuma sebeptir. Bu öğütlerimi gazi kullarım huzurunda okuyup (Allaha ve Resulüne ve büyüklerinize itaat ediniz) manâ-yı şerifini anlara bildiresin. Seninle muhasarada olan kullarıma verdiğin ihsanlar ve terakkiler tamamen makbulüm olmuştur. Cümlenizi Cenab-ı Hakk'a ısmarlarım!" O gün, bu Hatt-ı Hümayun'u Hasan Paşanın divanında açıp okuduklarında ağlamadık kimse kalmadı. Padişaha hayır dualar olunup büyük şenlikler yapıldı.
Sayfa 201 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
·
256 views
İsmet İstanbulî okurunun profil resmi
Gerçek bir destan hikâyesi..Tiryaki Hasan Paşa.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.