Öncelikle bana bu güzel kitabı hediye eden 
SİA Kitap 'a çok teşekkürler. Bir kitabın hediye olması, ona daha farklı bir anlam kazandırdığını düşünüyorum ve o kitabın bu kitap olması beni çok mutlu ediyor.
İncelemeye başlamadan önce buradan ana karakter Simon Leyland'a seslenmek istiyorum. Gerçekten söylediği o cümleler, ölü karısına “Kendimi Livia’ya hiç sakınmadan açabilirdim, çünkü böyle yaparak onu rahatsız edeceğimden, hatta şaşkına çevireceğimden korkmam gerekmiyordu. Yine de bu iş, duygusuz ve suskun bir duvarla ya da hiç tanımadığım ve neler hissedeceğine aldırmadığım biriyle konuşmaktan çok daha farklıydı. Beni dinleyen kişi Livia olmalıydı. Benim sözlerim onun ruhuna erişmeli ve orada beni anlamasını sağlamalıydı.” diyerek yazdığı fazlasıyla anlamlı mektuplar beni çok etkiledi. Kitabın asıl mesajı her dilin esas güzelliği ve güzelliğinin yanı sıra, sözcüklerin insanda uyandıran duyguları. Peki ya yabancı sözcüklerin anlamı?
Leyland Trieste'de karısından kalan yayınevinde çevirmenlik yapar. Çok öncesinde Londra yaşayan amcasından özenerek farklı dillere olan merakı, onu bambaşka hikayelerle ve mesleği, çevirmenlik ile buluşturur. Orijinal dilinden kendi diline çevirdiği kitaplardaki cümlelerin, tek bir virgül ile nasıl anlam kazandığını, okuyucuya nasıl aktarması gerektiği konusu üzerinde düşünür. Ama bir anlık gelen sağlık krizleri, doktora gitmesiyle her şeyi altüst eder. Yanlış filmlere bakan doktoru, çok fazla ömrünün kalmadığını söyler. Leyland aynı dönemde amcasının ölüm haberini alır ve ona, Londra'daki evini miras olarak bıraktığını öğrenir. Trieste ve Londra arasında gelgit yapan Leyland yeni arkadaşlıklar edinir. Ve bir çok anı.
Kitabı okurken ister istemez ben de kelimelerin üzerinde durdum ve inceledim. Çok fazla anlam çıkarılacak bir kitap olduğunu düşünüyorum.
··
251 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.