Öyle eserler var ki yazarının hikâyesini bilmiyorsanız o eserin içine giremediğiniz gibi ne anlatmak istediğini de tam olarak kavrayamıyorsunuz. Yirminci yüzyılın en önemli şairlerinden biri olarak kabul edilen
Malte Laurids Brigge'nin Notları” da bu eserlerden biri. Bu kitabı okumaya başlamadan önce Rilke’nin şiirlerini, hikâyelerini ve Stefan Zweig’in “Dünün Dünyası”nda onunla ilgili anlattığı gözlemlerini okumuştum. İyi ki de okumuşum. O nedenle okuması ve içine nüfuz edilmesi zor olan bu kitabı, okumayı ve bitirmeyi başardım diyebilirim.
• • •
Dünün Dünyası”nda Rilke’yi anlatırken, “Bütün şairlerin içinde onun kadar sessiz, gizemli ve gözlerden uzak yaşayan başka biri belki de yoktur. İnsanların bulunduğu mekâna girişi öyle sessiz olurdu ki hiç kimse onu fark etmezdi” diyor. Ve devamında da, “Her türlü gürültüden ve hatta kendi şöhretinden bile kaçardı. Rilke’ye ulaşmak zordu, onu arayabileceğiniz bir evi, adresi, yurdu, sürekli oturduğu ya da çalıştığı bir yer yoktu. Sürekli dünyayı dolaşır, kendisi dâhil hiç kimse nereye gideceğini kestiremezdi” ifadelerini kullanıyor.
• • •
Gerçekten de Zweig’in “O ulaşılması zor” olarak nitelediği Rilke’ye kısmen de olsa “Malte Laurids Brigge’nin Notları”nda ulaşabiliyorsunuz. Zira O, bir roman olarak değil de daha çok günlük şeklinde kaleme aldığı bu kitabında kendi iç dünyasını “Malte” karakteri üzerinden anlatıyor. Daha kitabın başında “Bilmem söyledim mi? Görmeyi öğreniyorum” diyen yazar, gözlerini dış dünyadan kendi iç dünyasına çeviriyor ve kendi ruhunun ve kalbinin mahzenlerinde dolaştırıyor bizleri. Çocukluğundan başlayarak bir yandan yalnızlığını, korkularını, umutsuzluklarını; bir yandan da hastalık, ölüm, sevmek, sevilmek, aşk acısı, kavuşma, ayrılık ve toplumsal yaşamın gerçekleri gibi konularda düşüncelerini dile getiriyor.
• • •
Rilke, her ne kadar kitabında “Hiç kimseniz ve hiçbir şeyiniz yoktur, elinizde bir valiz ve bir kitap sandığı, çevrenize karşı ilgi duymaksızın, dünyada dolaşır durursunuz”* sözlerini söylese de onun yalnızca dünyada değil kendi iç dünyasında da dolaşıp durduğuna şahit oluyorsunuz. İç dünyasında yaşadığı gelgitleri, kopan fırtınaları; yalnız, ürkek, nahif, melankolik ruh haletini bazen bir kelimede bazen de bir cümlede görüyorsunuz. Yazarın anlatım tarzı bir yönüyle “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”nu bir yönüyle de “Yeraltından Notlar”ı çağrıştırıyor. Malte’nin kitap boyunca sergilediği ruh haleti ise bazen “Yabancı”daki Maursault’u, bazen “Suç ve Ceza”daki Roskolnikov’u, bazen de “Aylak Adam”daki Bay C.’yi akla getiriyor.
• • •
Doğrusu hem Malte’nin iç dünyasında yaşadığı gelgitler ve ruh haleti, notların bir roman kurgusunda değil de bir günlük formatında birleştirilmesi, konular arasındaki geçişlerdeki kopukluk ve dağınıklıklar kitabı okumayı zorlaştırıyor. O nedenle bu kitabı okurken öncelikle yazarın hayatıyla ilgili bilgi sahibi olmak; okuma esnasında da “Yeraltında Notlar”da olduğu gibi çok iyi odaklanarak kesintisiz bir okuma yapmak gerekli diye düşünüyorum. Kitabı okurken böylesi bir yöntem izlenmediğinde bazı okurların sıkılarak kitabı yarım bırakma ihtimalinin yüksek olabileceğini belirtmeliyim. Her ne olursa olsun hem şiirleri büyük bir hayranlıkla okunan bir şairin iç dünyasına hem de yaşamın gerçek yüzüne yolculuk yapmak isteyen okurlara bu eseri okumalarını tavsiye ederim.
“Ah, kitap okuyanlar arasında olmak ne güzeldir. İnsanlar, niçin hep böyle değiller?”** sözünü merak eden okurlara…
Keyifli okumalar dilerim!
...........................................
*(#115774681).
**(#115889908).
Emeğinize gönülden teşekkür ediyorum. İncelemeniz çok güzel incelik ve detayları anlatım şeklinize bayıldım. Yeni incelemelerinizi görmek dileğiyle kolay gelsin.