Gönderi

Kitabın doruk noktası
Hiç düşündük mü? Aşiret insanlarından kalma ve İslam düşüncesine girmiş “Batıl İnanış”, “Hurafe” dediğimiz düşünce ve davranışlar, aklımıza ters düştüğü için onları terketmek, hayatımızdan kovmak hemen hepimize doğal gelmiştir. Hatta Kur’an’da da yer alabilmiş Melek, Cin, Şeytan gibi düşünceler bile çoğu Müslümana gerçekçi gelmediği için kabul edilmez veya kabul edilse bile onlar pek ağıza alınmaz; tartışmalarımıza sokulmaz; her Müslüman, Müslümanlığı ölçüsünde bu konunun üzerine gitmemeyi, sansür etmeyi yeğler. Çünkü görünmeyen ama bir ruh gibi içimize girip çıkan bu tür varlıklar, insan aklına gerçekçi gelmez. Fakat bir türlü de açıklanmadığı için ikna edici tartışmalarla bunlar akıllardan kovulamaz. Barbarlıktan kalma Gelenek-Görenekle köylülerimizde, esnaflarımızda yaşayan “Batıl İtikadlar”; kara kedi önünden geçmemek, tırnak kesmemek, salı sallanır, çamaşır yıkamamak, elleri bağlamamak, ayak ayak üstüne atıp dinlenmemek, ateşi erkeğin üflememesi gibi inanışları, İslamiyet içine girmiş olsa da, kolayca terkedilmişlerdir. Çünkü Modern Çağ’ın insan aklını ilerleten bilgileri, sentezleri karşısında bu tür Barbar, Vahşi Gelenekleri tutunamazlar. Onların Totem ve tabulardan kalma gelenekler olduklarını bilinçlerimize çıkarmasak da Modern Bilgi ve Sentezlerimize açıkça ters geldikleri için o alışkanlıkları terkederiz, hatta toplum hayatımızdan kovarız. Çok büyük tepkilerle de karşılaşmayız; uzun boylu tartışmalara bile gerek kalmaz. Hele çocuklar, yeni kuşaklar, bunu kendiliğinden silerler. Fakat Allah, Kur’an ve Muhammed öyle midir? Neden? Modern Çağ’ın 500 yılı bile onu silmek yerine İsrail saldırıları altında güçlendirmiştir. Neden? Atom Çağı’ndayız, Uzay Çağı açıldı. Ama hâlâ Allah, Kur’an ve Muhammed Geleneği sürüyor. Ve işin ilginç yanı, onları toplum hayatımızda neredeyse ebedileştirmek isterce adım başına Cami, Kur’an kursları açılmasına elbirlik yardım etmekten geri durmuyoruz. Devletin göz yumuşları ve önayak oluşları yetmiyormuş gibi burnumuzun dibine kadar sokulan “Bağış” makbuzlarını kaçımız geri çevirebiliyoruz? Tarikat İslamcılığı bile Erbakan (İngiliz-Amerikan) bayraktarlığı altında legalize edildi. Hep Allah, Kur’an, Peygamber [suiistimal edilerek] iyi dilekli Müslüman toleransından yararlanılarak yapılan bu irtica beslemeleri; bir gün Mustafa Kemal Cumhuriyeti’mizde olduğu gibi sünnet edilmek zorunda kalınsa bile, Allah, Kur’an, Muhammed varlığı toplum hayatımızda yaşamaya devam edecektir. Veya kolay kolay terkedilmeyecektir. Takkeleri önümüze koyup bunu adam gibi düşündük mü? İslamiyet neden evrensel bir din olabilmekle kalmamış, Modern Çağ’da bile toplum hayatında doğudan batıya kadar kıtalararası bir din olmayı hâlâ sürdürebiliyor? Arap Dünyası’nda hâlâ laisizm, savunmada ve ricatta dövüşebiliyor. Kapitalizm ve Sosyalizm hâlâ İslamiyet ile melezleşmeden iktidar olamıyor. Laikliğimizle övündüğümüz ülkemizde bile, Meclis papağanları, halk önüne salâvat getirmeden çıkamıyorlar, Laikleri kötüleyip iktidardan alaşağı etmek için hâlâ “Türkçe Ezan” tahrikâtları [kışkırtmaları] işe yarayabiliyor. Neden? Bütün bunlar bir yana. Türkiye’de laisizm tuttu ve kökleşti. Sola karşı irtica Panislamizm, Pantürkizm ile melezleştirilip askerileştirilse bile bizde devlet laik kalır. İşçi Sınıfı ve Ordu Gençliği veya halk çoğunluğu bunun garantisidir. Ama iş bununla bitemez. Bilinç seferberliği saldırıya geçmedikçe, Allah-Kur’an-Muhammed gerçekliği, altbilinçlerde toplumsal ve kişisel hezeyan ve didişmelerin kaynaklarından biri olmaya devam edecektir. Bu toplumsal ve kişisel verimliliği düşürmekle kalmaz, huzursuz ve mutsuz toplumu ebedileştirmekte başka benzer etkenlerle elbirliği yapar; Üretici Güçlerin dengeli gelişimi (mutlu toplum) gecikir... Abartıyor muyuz? Bilim yaratıcılığını kimselere kaptırmayan üniversitelerimiz, nice proflarımız, uzmanlarımız, laik paşalarımız, bütün rasyonel-bilimsel titrlerine [unvanlarına] rağmen, o akıllı-başlı yorumlarının arasına veya ardına “yüce yaratıcı” (Allah) sözcüğünü eklemeden, bütün inanış ve akılcılıklarını “yüce yaratıcı”ya yaslamadan edemiyorlar. Neden? Aslında bu sözcüklerin hiçbir zararı yok, kalp ferahlığı verdiği ölçüde yararı bile var. Ama bilinmezlikleri, Allah’a havale ediverişlerimizin gerisinde, yaratıcılıklarımızı körleştirme alışkanlıklarımız da bulunuyor. Allah alışkanlığımız Skolastisizmi, Skolastisizm yaratıcılıkları köreltme alışkanlığını besleyip beyinlerimizi dumura uğratıyor. En ateist geçinenlerimiz bile, bu etkiden uzak kalamadıklarını iyice bir düşünseler yakalayabilirler. İrtica girdapları hangi ülkede aşılamamış ki?.. En azgın Nazizm evrencil emperyalizm desteğine rağmen Tarihi ne kadar geriye çekebildi? Sonraki hızlanmayı yaratmak üzere Tarihin yayını germekten başka bir işe yaramadı. İrticalar-Nazizmler halledildikten sonra asıl öldürücü tehlikenin, beyinlerdeki skolastik alışkanlık olduğu hâlâ anlaşılmadı. Asıl bunun üzerinde durabilirsek beyinlerde ilerlemeler sağlayabiliriz: Tarihi, Evrimi bir çırpıda kavrayıp işimize bakmalıyız. Evrimin Kanunlarına uygun koşar adım ilerlemeliyiz. Bunun için Allah-Kur’an-Muhammed sempatilerinin gerçek nedenlerine yaklaşıp onların çok üzerinde, onları da kapsayarak ilerleyen, Tarih (Doğa ve Toplumun Evrimi) bilincine ulaşmalıyız..
··
81 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.