Gönderi

278 syf.
10/10 puan verdi
''Terapiyle iyileştirilen hasta, deli bütüne uyum göstererek gerçekten hastalanır.'' der Theodor Adorno. Toplum olgusu insanı sınırlayan, baskılayan ve sabote eden bir kimliğe sahip olmuştur tarih boyunca. Öyle ki bunun aksi bir durumu bir kez olsun yaşanmamış, insanlık tarihinde adı geçen tüm düşünür ve filozoflar da olabildiğince yalnız veya az insan ile yaşamlarını sürmüşlerdir. Fikirleri ne olursa olsun toplum konusunda fikirleri ortaktır. Evet, toplum yozlaştırmaktadır. Peki ya birey? İşte kitabın üzerine eğildiği konu da burada başlıyor. Bireyin bilinçdışı alanının toplumsal (dışarıdan gelen) bilinç olduğu ve bu bağlamı kuramlar, karşılaştırmalar ve yaklaşımlar üzerinden işlemektedir. Özellikle modernizm eleştirisi üzerinden hareket ederek çağımızın da içinde bulunduğu dönemde bireyin kişilik yapısının değiştirilmesi ve öznenin yeniden kurgulanması noktasında egemen sistemin ve buna ayak uyduran toplumların bilinçdışı alanın şekillenmesindeki etkisi değerlendirilmekte. Bildiğiniz üzere Freud, nevrotik benliğin, gündelik hayat ve düşlerin insanın ruhani dünyasıyla alakalı olduğunu, bilinçli olarak yapılan ile bilinçdışı yapılanların çatışma halinde olduğunu bulmuştur. Bu noktada şöyle bir bağlantı kurabiliriz; bireyin tüm duygu durumları toplumsal ahlak ve toplumsal yapı ile çatışmakta, ortaya toplumsal bilinçdışı alan çıkmakta. Kitap da bu noktada toplumsallaştırılmış birey bilinçdışını modernizm açmazında ele alarak eleştirel yaklaşım sunmakta. Freud kuramı hakkında konuşurken onu şöyle tanımlar; ''Ötede bir yerde falan değil, burada, yeryüzünde çoğu insan bir cehennemde yaşıyor. Benim bilgilerim, kuramlarım ve yöntemlerim de insanlar kendilerini bundan kurtarabilsinler diye, onları bu cehennemin bilincine vardırma amacına yöneliktir.'' Freud'un güttüğü, bireyin ''kendini bilme'' amacı bir özgürleşme yoludur da. Keza bileklerindeki görünmez kelepçeleri fark etmeye başlayan bireyin kendisini neyin sınırladığını fark ederek ondan alabildiğince uzaklaşması anlamına gelecektir. Yani bireyin bilinçdışı alanının toplumsal ahlak kurallarından kurtulması ve kendine dönmesi durumu. Modernizmle birlikte yasalaştırılarak belli kurallar haline dönüştürülen bireyin hak ve hürriyetleri aynı zamanda bireyin baskılanma, önünde sınır çizilme, ehlileştirmesi olarak da karşımıza çıkmış ve bireyin bilinçdışı alanı tamamen toplumsal ahlak ve yasal sınırlara teslim edilmiş, sınırlı bireyler oluşturulmuştur. Bu anlamda Freud post modern bir eleştirinin kaynağı durumundadır. Günümüzün postmodernist eleştirileri bu bilinçdışı alanın yeniden özgürleşmesi ve bireye, kendine dönmesine yöneliktir. Bu noktada psikanaliz tarihsel bir önem kazanmıştır. Leledakis bu noktayı gerçekten harika yakalamış ve ortaya muazzam bir eser çıkarmış. Eğer içeriği ilginizi çektiyse mutlaka okuyun derim.
Toplum ve Bilinçdışı
Toplum ve BilinçdışıKanakis Leledakis · Ayrıntı Yayınları · 20001 okunma
·
78 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.