Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

480 syf.
8/10 puan verdi
·
19 günde okudu
Durkheim her toplumun kendine özgü olan ve büyük toplumsal dönüşümler ya da olağandışı durumlar olmadıkça durağan kalan bir “toplumsal intihar oranı” bulunduğunu belirtir. İntihar oranları kendine özgü, belirli bir olgu türüdür. Durkheim’ın “İntihar” kitabında örnek olarak sunduğu çizelge tablolarındaki intihar oranlarının sürekliliğin ve değişkenliğinin gösterdiği budur. Çünkü birlikte ortaya çıkan çevre koşullarının türlülüğüne rağmen, birbirine bağlı ayırt edici bir sürü özelliklerle ilgili olmasaydı bu süreklilik açıklanamazdı. Kısaca verilen istatistiklerde görülen şey her toplumun karşı karşıya kaldığı intihar eğilimidir. Bu bakımdan Durkheim’ın amacı tek tek intiharların ortaya çıkışında söz konusu olan bütün koşulların mümkün olan tam bir dökümünü yapmak değildir yalnızca intiharların toplumsal oranı adı verilen bu belirli olgunun bağlı olduğu koşulları araştırmaktır. Başka bir ifadeyle, toplumsal intihar oranını belirleyen şey, intihar olayıyla birlikte görülen kimi toplumsal etkenlerdir ve intiharın nasıl oluştuğunu anlamamızı sağlayacak olan da bu etkendir. Bu toplumsal etkenleri oluşturan dinsel bağlılık, aile yaşamı, sevgililik ilişkileri, evlilik, ulusal veya siyasal(milliyetçilik gibi) öğeleri ile intihar oranları arasındaki bağları inceleyen Durkheim, dört ayrı intihar türü belirtir. 1. Bencil intihar: Bireylerin toplumsal çevresiyle bütünleşememesi sonucu olur. Durkheim bu saptamaya ulaşırken Katoliklerin topluluk yaşamıyla yoğun biçimde bütünleştiği için Katolikler arasında intihar oranlarının az görüldüğünü belirtir. Buna karşılık fertçiliğin ön planda olduğu, laikliğe özendirilen Protestanlıkta bireyle toplum arasındaki bağlar gevşeyip koptuğu için Protestanlar arası intihar oranının daha yüksek olduğunu söyler. Aynı şekilde aile bağlarının zayıflaması sonucu bencil intihar oranlarında artış görülür. Aile bağları ne kadar yoğunsa aile bireylerinin intihara karşı bağışıklığı da o ölçüde yüksek olur. Yine siyasal bunalımlar sırasında da toplumun bütünleşme ölçüsü arttığından bireylerin toplumsal sorunlara etkin katılımları yoğunlaşır ve bunun sonucu intihar oranlarının düştüğü gözlemlenir. 2. Elcil intihar: Aşırı toplumsal bütünleşmenin bireyin yaşamının gelenekler ve alışkanlıklarla katı bir şekilde düzenlenmiş olduğu, ister siyasal ister dinsel nitelikteki topluluğun buyruklarını gerektiğinde bireylerin düşünmeden kendilerini öldürmelerine işaret etmektedir. 3. Anomik intihar: Birey davranışlarında toplumun düzenleyici güçlerinin aksadığı zaman ortaya çıkma olasılığı daha fazla olan türüdür. Yani aslında bireyin davranışlarında uyulacak ölçülerin bulunmamasından ileri gelir. Bireyin kavrayışının aşırı genişlemesi ya da aşırı daralmasının sonucu olarak. Durkheim bu intihar türüne örnek olarak beklenmedik zenginleşme ve boşanma durumlarını gösteriyor. 4. Kaderci intihar: Toplumun aşırı derece bireyi kuşatmış olması ve ona bir hareket serbestisi tanımadığı yerde ortaya çıkar. Klasik olarak köle örneği. Çok fazla baskı kaderci intihar oranında bir yükselişe neden olur. Durkheim intihar kuramını ortaya atarken iki amaç güdüyordu: Birincisi: insan olaylarının, insanların toplu şekilde yaşama zorunluluğundan kaynaklanan yönleri vardır; toplumsal olguların etkenleri de ancak toplumsal nitelikte etkenler olabilir görüşünü vurgulamak böylece daha önceden bahsettiğim Durkheim’ın sosyolojiyi felsefeden ve psikolojiden ayrı bir bilim olması noktasında meşruluğunu kazandırmak. İkincisi: kapitalist olan Avrupalıların aslında temel toplumsal işlevleri yerine getirmesi gereken kurumların var olan yeni koşullara uyarlanamamış olduklarını göstermeye çalışmak. Eğitim, ekonomi, aile ve inanç gibi kurumlarda ortaya çıkan değişmelerin açıklanabileceğini ve bilgili olarak belli amaçlara doğru yönlendirilebileceğini vurgulamaktır. Bu sayede Durkheim genellikle bireysel psikolojik bir olgu olarak düşünülen intiharın bile toplumsal etkenleri olduğunu, bu nedenle sosyolojinin yöntemiyle ele alınması gerektiğini gösteriyordu. Toplumsal kurumların ve kurumlaşma süreçlerinin önemini anlatmak istiyordu. Bunun yanı sıra sosyolojinin kullanış alanlarını ve yollarını güzel bir şekilde göstermiş oluyordu. Durkheim şu sonuca vardı; intihar oranlarındaki farklılıklardaki kritik etmenler, toplumsal olguların düzeyindeki farklılıklarda bulunur. Farklı gruplar, farklı toplumsal akımları üreten farklı kolektif duygulara sahiptir. Kolektif duygulardaki değişimler, toplumsal akımlardaki değişimlere yol açar, bu ise intihar oranlarındaki değişimlere yol açar. Son olarak belirtilmesi gerekir ki Durkheim’ın intihar olaylarına ilişkin sosyolojik açıklama önerisi, psikoloji ve sosyal psikoloji önermelerine karşıt değildir, onlarla birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Durkheim psikolojik etkenlerin gerçekliğini yadsımak için değil aksine psikologların toplumsal yapı etkenini göz ardı eden tutumlarının yanlışlılığını göstermek için çabalamış ve sosyolojinin zorunluluğunu kabul ettirmede büyük katkıları olmuştur. Kitabı okurken sıkılmadım çünkü Durkheim’ın daha önceden okumuş olduğum “Soyolojik Yöntemin Kuralları” kitabından az çok kendisine aşinaydım. Ortaya koyduğu kuramı da gayet anlaşılır ve net sadece kitabı okurken bazen kalıbına uydurmak diye kullandığımız bir tabirle bize kendi yöntemini sunuyormuş hissine kapıldım ama bunu birçok yapısalcı kuramcıda hissettiğimi söyleyebilirim belki yapısalcıların genel olarak sorunu budur. Onun haricinde kitabı okurken yanlış bildiğim kabul gören çok fazla doğrunun olduğunu ve kendimi tanımlama noktasında da İntihar kitabının bir perspektif yarattığını söylemeliyim.
İntihar
İntiharEmile Durkheim · Cem Yayınevi · 2011753 okunma
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.