Gönderi

544 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Kafamda Bir Tuhaflık...
Veba Geceleri ile ilgili Youtube kanalımda kitap incelemesi yaptım. Okumak yerine dinlemeyi veya izlemeyi tercih ederseniz: youtube.com/watch?v=n69oAPG... Orhan Pamuk severek okuduğum bir yazar. "Meyve veren ağaç taşlanır," veya "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar," misali Orhan Pamuk yazdıkça onu eleştirenlerin sayısı da artacaktır. Buna şüphe yok. Hatta 9/10 verdiğim işbu kitabın incelemesinde ben de övmekten ziyade eleştirilere, daha doğrusu kafamdaki tuhaflıklara yer vereceğim. İncelemenin içeriğine yoğun bir şekilde girmeden önce yıllardır kafamı kurcalayan bazı soruları sizlere yönelteyim: Tarih nedir? Tarih kitaplarına inanır mısınız? Tarih kitapları nasıl olmalıdır? Tarih kitaplarında duygusallığa yer var mıdır? Tarih kitapları öznel mi olmalıdır, nesnel mi olmalıdır? Tarihi karakterlere yaklaşımımız nasıl olmalıdır? Onları sevmek zorunda mıyız? Sırf "bizim tarihimiz" diye bazı olayları kabullenmek zorunda mıyız? Tarihi karakterlerin kurgu romanlara konu edilmesi doğru mudur? Tarihi kurgulamak doğru bir yaklaşım mıdır? Bu sorular hem çoğaltılabilir hem de çoğaltılırken konudan sapmamıza neden olabilir. O yüzden şimdilik bu kadarı yeterli. Veba Geceleri, "Nobel ödüllü romancı (kurgucu) Orhan Pamuk"un yazdığı son romanıdır. Orhan Pamuk birçok insan için olduğu gibi benim için de çok iyi bir romancı ve kurgucudur. Kitaplarında öyle bir kurgu ortaya koyar ki, okurlar okuduğu metnin gerçek mi, yoksa bir kurgu mu olduğu konusunda inanılmaz bir şüpheye düşer. Birçok okur Masumiyet Müzesi'nde Füsun ile dans eden Orhan Pamuk'u gerçekten Orhan Pamuk'un kendisi zanneder. Oysaki yazar, okurun gerçeklik algısıyla öyle bir alay eder ki, neyin gerçek neyin kurgu olduğu kafamızda bir tuhaflığa dönüşür. Zaten Orhan Pamuk'un en önemli başarısı da bence buradan gelir. Bir önceki paragrafta yazdığım konuyu çok fazla uzatarak Orhan Pamuk övgüsünü uzun uzadıya anlatmak niyetinde değilim. Çünkü bu yazıda farklı konulara değinmek istiyorum. Bu noktada sadece Orhan Pamuk'un bir önceki paragrafta belirttiğim tarzının bende hayranlık uyandırdığını belirtmek isterim. Veba Geceleri isimli bu kitap da Orhan Pamuk'un diğer eserleri gibi esasen kurgudur. Düzletelim. Eser, tarihi kurgudur. Peki tarihi kurgulamak ne kadar mümkündür? Buna izin verilmeli midir? İşte Orhan Pamuk bu romanın tarihi karakterlerini öyle bir canlandırmış (kurgulamış) ve karşımıza oturtmuştur ki, gerçeklik algımız tam anlamıyla şaşmıştır. Örneğin, kitaptaki Abdülhamit karakteri hakkında yazılanların ne kadarı doğru ne kadarı yanlıştır? Kolağası genç Osmanlı subayı Kamil, Mustafa Kemal Atatürk müdür? Okurken kafam allak bullak oldu... Orhan Pamuk kendisini mütevazı bir tarihçi olarak nitelemektedir; ama bu mütevazı tarihçi, tarihi olayları aslına uygun bir şekilde mi anlatacaktır, yoksa tamamen tarihi karakterler üzerinden bir kurgu mu oluşturacaktır? Pek tabii bir diğer ihtimal de mevcuttur: kısmen tarihe uygun, kısmen kurgu... Tarihle arası iyi olmayan bir okur olarak, Orhan Pamuk'un kısmen tarihe uygun, kısmen kurgu bir roman kaleme aldığını düşünüyorum. Kitabın konusundan kısaca bahsetmek, kanaatimce mümkün değildir. Zira dolu dolu bir kitaptır ve neredeyse kitabın içeriğiyle alakalı olarak değinilmeyen bir konu kitapta kalmamıştır. Orhan Pamuk her zamanki gibi değindiği konuları tüm ayrıntılarıyla anlatmış, en ufak ayrıntılar için dahi uzun uzadıya paragraflar yazmış, okuru bunaltma tehlikesini bir çırpıda göze alarak etraflıca bir metin kaleme almıştır. Pek tabii onun bu tarzını sıkıcı bulan ve sevmeyen okurlar olacaktır. Yine belirtmek isterim ki, ben sevenlerdenim. Herkesin malumu olduğu ve benim de az önce sizlere yazdığım üzere, eser bir tarihi kurgu romandır. Romandaki karakterler,Sultan Abdülhamit, Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa, Doktor Nuri, V. Murat'ın kızı Sultan Abdülhamit'in yeğeni Pakize Sultan, genç Osmanlı subayı Kolağası Kamil, Kamil'in aşık olduğu Zeynep ve Vali Sami Paşa'dır. Tabii kitapta yüze yakın daha karakter ismi geçmektedir; ama romanın seyrini belirleyen kişiler bu saydığım isimlerdir... Biz okurlar ise Veba Geceleri isimli bu romanı Mina Mingerli'den dinliyoruz. Mina Mingerli, Pakize Sultan'ın torunudur ve bu tarihi kurgu roman ise Pakize Sultan'ın 1900'lu yıllarda, ablası Hatice Sultan'a yazmış olduğu 113 adet mektubun içeriklerini derlemesiyle oluşturulan bir kitaptır. Kitapta tıpkı şu anda yaşıyor olduğumuz gibi, yoğun bir salgınla mücadele dönemi var. Kitabı okuyanlar fark etmişlerdir ki, zaman-mekan-şartlar değişiyor; ama insanın bir salgın karşısındaki çaresizliği ve kırılgan yapısı değişmiyor. Tıpkı tarihte şimdiden yerini alacağı kesin olan "2020'li Koronavirüs yılları" gibi o dönemin Veba Geceleri de oldukça zorlu ve korkutucu geçmiştir. Orhan Pamuk kitapta Minger Adası diye bir yerden bahsediyor. Kitaptaki olayların neredeyse tamamı da Minger Adası'nda geçiyor. Gerçekte böyle bir yer var mı yok mu, inanın bilmiyorum. Araştırmaya da hiç istek duymuyorum. Çünkü bu sorunun cevabı önemli değil. Orhan Pamuk gibi bir kurgucunun romanını okuyorsanız, Minger Adası'nın gerçek olup olmadığını bilmek size hiçbir anlam ifade etmeyecektir... İşte bu Minger Adası'nda korkutucu veba salgını baş gösterince dönemin padişahı Sultan Abdülhamit önce Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa’yı, onun arkasından da genç ve başarılı Doktor Nuri’yi salgını durdurması için adaya gönderiyor. Doktor Nuri'nin eşi Pakize Sultan da onunla birlikte adaya gidiyor. Salgınla mücadele günlerinde onlara bir de genç Osmanlı subayı Kolağası Kamil eşlik ediyor. Dönemin Minger Valisi Sami Paşa'nın da "tarih"teki yeri mühim olduğundan bu paragrafta ona da yer vermemiz icap eder. İşte kitabın özeti olarak bu üç paragraf yeterlidir. Gerçekleşen olayları ve detayları merak eden okurların kitabı okumaları şarttır. Şimdi gelelim kitaptaki en sevdiğim detaya: Orhan Pamuk'un kurgulamış olduğu 1900'lü yılların Osmanlı Devleti gerçekten de Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin vs. bir arada yaşadığı, başka deyişle bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösterdiği yıllardır. Tabii 1900'lü yılların öncesi de öyledir; ama bu yazıda sadece Veba Geceleri isimli romandan bahsettiğim için öncesine değinmiyorum. Zaten çok tarih bilgim de yoktur. Çünkü tarih denildiğinde dikkate aldığım tek alan, "yakın tarih"tir. Yakın tarihimizde de Ermenilerin ve Rumların rolü çok büyüktür. (Bu cümleden Kürtleri çıkarmamın nedeni hala Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşadığı bir devlet olmamızdır.) Ben İstanbul Şişli doğumlu bir insanım. Çocukluğum da İstanbul Kurtuluş'ta, Ermenilerin ve Rumların çoğunluk oluşturduğu bir yerde geçti. Tabii şu anda Kurtuluş'ta çoğunluk Ermenilerden ve Rumlardan oluşmuyor. Ancak benim çocukluğumun geçtiği 8 dairelik binanın 5 dairesinde Ermeni veya Rum komşularımız vardı. Bunlardan neden bahsediyorum? Çünkü Ermeni demek Rum demek bize uzak ırklar demek değil... Çok değil 100 yıl öncesine kadar bizimle aynı devletin vatandaşları olan, aynı sofrada ekmeğimizi paylaştığımız bu insanlar, tıpkı bizler gibi bu vatana hizmet etmiş kişilerdir. Hatta sinemada, tiyatroda, güzel sanatlarda, inşaatta, ticarette vs. birçok alanda 1900'lü yıllarda öncü rol almış ve ülkenin bu tür alanlarda ilerlemesine büyük katkı sağlamışlardır. Yeşilçam'da yan karakter olan birçok oyuncu şimdilerde pek konuşulmaz ama Ermeni veya Rumdur. Dolayısıyla Orhan Pamuk'un da 1900'lü yılları anlattığı bu eserinde Ermenileri ve Rumları, daha doğrusu gayrimüslimleri, tıpkı bizler gibi anlatması benim çok ama çok hoşuma gitti. Bu konuya değinmeden inceleme yazmam, hem kendime hem eski komşularıma hem Orhan Pamuk'a haksızlık olurdu. Şimdi gelelim bu kitabı okurken kafamda oluşan tuhaflıkların sebeplerine... Orhan Pamuk daha önce ondan fazla roman yazmış Nobel ödüllü bir yazarımız. Fakat daha önceki hiçbir kitabını bu denli insanların önüne ısrarla servis etmemiş ve bu denli reklamını yapmamıştır. Bunun sebepleri için kendimce cevaplarım var; ama bu cevabı direkt size sunmaktansa incelemenin içerisinde yakalamanızı tercih ediyorum. Ne oldu da Orhan Pamuk bu kitabını bunca övdü, bunca reklam yaptı ve canlı yayınlarda bu kadar açıklama gayretine girişti? Zira Orhan Pamuk'un bazı kitapları vardır ki, hala sır perdesi aralanmamıştır, her okuyan ayrı anlamlar çıkarır. Okur kıvranır durur da Orhan Pamuk çıkıp o konuda bir açıklama yapmaz. Şimdi ne oldu da yazdıklarını okurlara açıklama gayretine girdi? İşte kafamda oluşan bir tuhaflık bu. Yazımın başlarında da sorduğum gibi, tarih ne kadar kurgulanabilir? Bu soruyu çeşitli şekillerde sormak mümkün. Bir çeşidini daha ortaya sunmak istiyorum: Tarih ne kadar kurgulanmaya müsaittir? Lise zamanlarımda tarihi kurgu kitapları okuduğumu hatırlıyorum. Barbaros Hayrettin Paşa'yı veya Turgut Reis'i anlatan kurgulanmış tarihi romanlar okuduğumu çok iyi hatırlıyorum. Kurgulanmış dememin sebebi, tarihi karakterlerin adeta efsaneleştirilmiş ve masal kahramanına çevrilmiş olması... Günümüze gelirsek, televizyonda hemen her kanalda bir tarih dizisi yer almıyor mu? Peki bu diziler ne kadar tarihi gerçeklikle örtüşüyor, hiç sorguladınız mı? Bu dizilerin hiçbirini izlemeyen bir insan olarak izlediğim fragmanlara birçok defa güldüm. Çünkü gerçek dışı olduğu ve kurgulama yönünün bayağı abartıldığı çok kolay anlaşılabiliyor. Peki bunca dizide tarih farklı şekillerde kurgulanmış olarak önümüze servis edilirken, bunca romanda tarih kurgulanmış bir şekilde yazılırken, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un bu yönde bir tarihi roman yazması neden garipsenir? Peki tüm bunların yanında Orhan Pamuk bir de çıkıp, romanın çok güzel bir dizi olacağını, görüşmelere açık olduğunu ama karışacağını söylemesi tesadüf müdür? Acaba Orhan Pamuk son dönemlerin modası olan "Abdülhamit hayranlığı"nı, yazmış olduğu bu tarihi eserle eleştirmekte ve alternatif bir "Abdülhamit karakteri" mi göstermeye çalışmıştır? Kafamda yine bir tuhaflık... Bugüne kadar yazmış olduğu her yazıyı "Orhan Pamuk bir romancıdır," veya "Orhan Pamuk iyi bir kurgucudur," diyerek savunmuş insanlar var. Ben de bunlardan biriyim. Değişmiş de değilim yanlış anlaşılmasın. Fakat Orhan Pamuk'un hiç bu kadar siyasete yakın bir romanını hatırlamıyorum. Beni bu şekilde düşünmeye iten, Orhan Pamuk'un yakın tarihi kurgulamış olması mıdır, Abdülhamit hakkında sürekli eleştirel bir roman kaleme alması mıdır, bunun yanında buram buram Mustafa Kemal kokusunun burnumuza geldiği Kolağası Kamil'i övmesi ve sonsuza kadar hayranı olacağını romanın içerisinde belirtmesi midir, bilemiyorum. Fakat bu romanın içerisinde bir şekilde siyasi görüş yansıtması, hükümet eleştirisi, tarihçi eleştirisi bulunduğunu düşünüyorum. Bu da kafamda ayrı bir tuhaflık daha oluşturuyor. Çünkü ilk defa "kurgucu Orhan Pamuk"un kurgucu olmaktan çıkıp siyasi görüşlerini belirttiği bir roman yazdığını düşünüyorum. Yine yanlış anlaşılmaması adına belirtmek isterim ki, eleştirmiyorum sadece tespitte bulunuyorum. Çünkü Pamuk'un bu yaklaşımı hem benim dünya görüşüme uygundur hem de siyasi görüşlerime yakındır. Fakat romancı kimliğini kaybedip muhalif kimliği kazanması da istemeyeceğim bir durum olduğu için bu konuya bir şerh koymak istedim. Tabii son bir konuya daha değinmek şarttır. Benim kafamdaki bunca tuhaflıklara karşın, Orhan Pamuk çıkıp da "Kardeşim sen ne diyorsun? Bunlar kurgu, kurgu!" dese haklıdır. Çünkü gerçekten de kurgudur. Ama insana acayip şeyler de düşündüren bir kurgudur. Zaten kitabın içerisinde de kendisini haklı çıkaran argümanlara fazlasıyla yer vermiştir. Yani bu romana dil uzatıldığı anda emin olun ki Pamuk'un size en ağır cevabı kitabın bizzat içerisinde yer almaktadır. Yani yine yaş tahtaya basmamıştır. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20216,8bin okunma
··
1.913 görüntüleme
Kardelen okurunun profil resmi
Bonkowski Paşa'yı kim öldürmüş? Ben hâlâ onu çözemedim.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Kesin cevabı kitapta verilmemekle beraber padişah Abdülhamit tarafından organize edildiği ima edilmişti.
11 öğeden 11 ile 11 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.