Gönderi

264 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 18 days
ÖZ ELEŞTİRİ!!! Kızım iki yaşındaydı. Dışarıda geçirdiğimiz bir günün sonunda eve dönüyorduk. Eşim arabayı durdurdu, 'Siz inin, ben arabayı park edip geliyorum.' dedi. Bunu söylemesinin ve bizim arabadan inmemizin üzerinden iki dakika bile geçmemişti henüz, kaldırımla indiğimiz yer arasında sadece bir metre vardı. Kızımın elini tutmak istedim ama o istemedi ve elini çekti. Çektiği esnada dengesini kaybedip düştü ve yüzünü kaldırım taşına çarptı. Onu kaldırmamla ağzından kanlar boşalması ve aynı anda çığlık atması bir oldu. Eşim henüz arabayı hareket ettirmemişti. Hemen onu kapıp arabaya bindim ve direkt acil servise gittik. Çok şükür kırık yoktu, sadece zedelenme vardı. Birkaç gün şiş dudakla yeme savaşı verdi ama geçti. Geçirdiğimiz ilk kazaydı. Üç buçuk yaşındaydı. Sıcak bir yaz günü balkonda yüzmesi için ona havuzu doldurmuştum. Bir süre yüzdükten sonra havuzdaki suyun azaldığına dair şikayet etmeye başladı. Tekrar doldurmak istedi. Ona şimdilik yeterli olduğunu zaten süremizin de dolduğunu anlatmaya çalıştım ama o dinlemedi. Dikkatimin başka yönde olduğu bir anı fırsat bilip, yanımda su içmek için koyduğum cam bardağı kaptığı gibi çıplak ayakla içeri koşmaya başladı. Amacı o bardağı doldurup getirmekti. Ama benim onu görünce aklıma ilk gelen şey çıplak ayakla kayıp düşeceğiydi. O esnada ben de peşinden koştum ve beni fark ettiğinde hızını artırmasıyla kayıp düşmesi bir oldu. Haliyle elindeki bardak da kırıldı ve eline cam kırıkları battı. O gün bir yeri kesildi mi diye düşündüğüm o birkaç saniye ömrüme bedeldi. Şükür yine ufak sıyrıklarla atlattı. Ciddi bir şey yoktu. Şu an beş yaşında. Ve son zamanlarda sık sık ondan şu cümleleri duyar oldum: - Neden bakkala tek başıma gidemiyorum? - Balkonda neden tek başıma oturamıyorum? - Apartmanın önünde oynayan çocuklar gibi neden ben de inip oynayamıyorum? - Ben artık büyüdüm kıyafetlerimi kendim seçebilirim. - Kendi kendime duş alabilirim. VS... Bir gün balkonda otururken, karşı apartmanda bir dairede, bir kadının kızını bakkala gönderdiğini, ona balkondan ne alması gerektiğini tekrar ettirdiğini gördü. Ve kız ondan daha küçüktü. Kızım o küçük kızı izlerken daha ardından gelecek soruları tahmin edebiliyordum. Pür dikkat kızın geliş gidişini, balkondan annesinin ona 'aferin kızım' demesini izledi. Kız içeri geçtiği anda kızım bana dönüp dedi ki: 'Bak o gidebiliyor ben neden gidemiyorum?' O an ne cevap vereceğimi bilemedim. Haklıydı. Ben ne yapıyordum böyle? Ne zamana kadar onu bir fanusta koruyabilirdim ki? Şimdi bunları neden anlattığımı merak etmişsinizdir. Bu kitabı okumak, kızımla yaşadığımız bu bağımsızlık savaşında, bende farkındalık yarattı diyebilirim. Kitabı okurken zamanda geri gittim ve bu yaşananlarda benim etkimi sorguladım. Evet. Başlıkta da belirttiğim gibi bu inceleme bir öz eleştiridir benim için. Aslında bu anlattığım ufak olaylar ve sayabileceğim buna benzer birkaç örnekte de suçlu bendim. İlk anlattığım olayda bir şey fark ettim kitabı okurken. Biz acil serviste iken, kızım muayene esnasında ağlarken kendi kendime sürekli 'özür dilerim, özür dilerim.' diyordum. O sırada korkudan bunu neden tekrar ettiğimi kendime sormamıştım. Muhtemelen onu koruyamadığımı düşünmüştüm. Ama şimdi anlıyorum ki aslında onun düşmesine sebep olan kişi bendim. O bir metrelik mesafede aslında kızım bana 'Anne bırak, ben yapabilirim!' diyordu. Ama ben onu koruma içgüdüsüyle elini zorla tutmak istedim ve düştü. Keza ikincide de aynı... Peşinde koşmasaydım o da hızlanıp kaymayacaktı. Farkındayım. Peki. Her anne olmasa da çoğumuz diyelim. Neden böyleyiz? Ben ne ara bu hale geldim? Neden şimdiden okula tek başına gideceği zamanları, arkadaşlarıyla tek başına bir yere gitmek isteyeceği zamanları, olur da üniversiteyi kazanır da başka bir şehirde okumaya karar verirse gideceği zamanları düşününce her an başına bir şey gelecekmiş gibi hissediyorum? Bunun sorumlusu sadece biz olabilir miyiz? Evet hatalıyım. Ama bu hataları yapmaya bizi iten nedenler neler? Başta toplumu ele alalım. Bir çocuk, kız veya erkek olsun, kötü davranışlar sergilediğinde, saygısız bir davranış sergilediğinde, ya da başına bir kaza geldiğinde ilk suçlanan kimdir? Elbette 'Anne'!! Kızım onu balkonda tek başına bırakmamamdan şikayet ediyor evet. Peki balkonda yalnızken başına gelebilecek herhangi bir kazada ilk suçlanacak kişi kim? Elbette 'Anne'!! 'Annesi neredeymiş?' kurulacak ilk cümle... Kızım acil serviste iken kayın pederim eşimi aramıştı, bağırış seslerini ben bile duyabiliyordum. 'bir çocuğa bakamıyorsunuz!' Apartmanın bahçesinde neden oynayamadığını soruyordu kızım evet. O an yola çıksa, bir araba çarpsa ya da aşağı inerken merdivenden düşüp kaysa, veya demir kapıyı açarken kapı parmaklarına kapansa ne olacak senaryoları dönüp duruyor kafamda hemen. Aptalca evet. Ama elimde değil. Son zamanlarda ekranlarda gördüğümüz çocuk kaçırma ve istismar haberlerinden sonra çok istemesine rağmen tek başına komşu evdeki kızla oynamaya bile gönderemiyorum. Salgın nedeniyle parka ve markete dahi yanımda götüremez oldum. Çünkü 'ona dokunma buna dokunma' diye diye daha çok etkileniyor. Geçen gün bir market reklamında bir kızın elma seçtiğini gördü. Yine yaylım ateşi başladı sen izin vermiyorsun diye.. Sürekli 'hiçbir şeye izin vermiyorsun!' isyanı var. Jimnastik yaparken çok tehlikeli hareketleri yapmasına izin vermediğim için de 'tehlikeli şeyler yapmama izin vermiyorsun!' feryadı eklenince artık bir dur dedim kendime. DUR! Kitapta okuduğum kadın hikayelerinde rastladığım birkaç örneğe istinaden kendi hayatımdan örnekler vermek istedim. 'Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu' diyor kitabın alt başlığında çünkü. Nasıl olmasın ki? Biz hem kendimizi hem çocuklarımızı bu kadar ketlersek ne bekliyoruz ki? Korumacı ve kontrolcü davranmak eminim her annede vardır ama ben bu kitabı okuduktan sonra bunu abarttığımı fark ettim. Bir kadının bağımsız olmasını istiyorsak bunu çocukken sağlamalıyız. Her ne kadar kız ya da erkek her çocuğumuz için geçerli olsa da bu, zamanımızda erkeğin bağımsızlık savaşı verdiği pek görülmediğinden, bir kız çocuğu annesi olarak, ilerde kızımın da umuyorum ki bu yazıyı okumasını sağlayabilirsem beni önce anlamasını sonra da affetmesini dileyebilirim. O zamana kadar beklemeyip kendimi yavaştan dizginleyebilmek adına birkaç adım atmaya başladım. Balkonda birlikte resim yaptığımız bir gün içeri geçmemiz gerektiğini, yemek yapmam gerektiğini söyledim ama o kalmak istedi. İtiraz etmedim. Sadece ona fark ettirmeden arada bir kontrol ederek biraz özgür bir alan tanıdım. Sonra bir gün eve gelirken apartman bahçesinde oynayan kızları gördü ve kalmak istedi. Beklemeyi teklif edince itiraz etti ve beni eve gönderdi. Hatta balkondan izlememe bile izin vermedi. Bu bir bakıma beni mutlu etti. Artık onun da kendi kararlarını verebileceğini öğrenmem gerek... Gelelim ikinci konumuza... Kadının bağımlılığı. Bu kitabı kendi hayatımla özdeşleştirdim okurken. Aslında hepimiz okuduğumuz bir kitapta kendi hayatımızdan kesitler bulmaz mıyız bir bakıma? Son zamanlarda ben kitap okurken kızım sık sık yanıma gelip hangi kitabı okuduğumu, kitabın ne anlattığını soruyor. Bu kitabı okurken de yanıma geldi ve aynı soruyu yöneltti. Ben de biraz bahsettim. 'Kadınların kimseye ihtiyaç duymadan ayakta kalabilmesi gerektiğini, çalışıp kendi parasını kazanması gerektiğini, kimseye bağlı olmadan, eşe, babaya ya da anneye, kendi hayatını kurabilmesi gerektiğini' uygun bir dille anlattım. Bana verdiği cevap şu oldu: 'Ama sen çalışmıyorsun!' Ona bakabilmek için evde olmam gerektiğini söyledim ben de ama, kızımın gözünde nasıl bir imaja sahip olmaya başladığımın da farkına varmaya başladım. Ve bunun akabinde gelen sorular düşüncemi doğruladı. 'Sen neden okumadın?' diye bir soruyla geldi bir gün. Ertesi gün de 'Arkadaşımın annesi okumuş hemşire olmuş sen neden üniversiteye gitmedin?' Okuma mevzusuna çok takılmadım. Herkesin aynı zeka düzeyine sahip olamayacağını biraz daha büyüdüğünde o da anlayacaktır. On beş yaşından beri aralıksız çalışmış biri olarak, o doğduktan sonra, uzun süre çalışamamak bana da tuhaf geliyor hala. Fakat konu bu değil. Konu kendimi başka alanlarda neden geliştirmeyişim. Kitap okumak dışında kendime şu beş yılda tek bir alanda daha fırsat vermemişim. Halbuki eşimin beni hiçbir şeyden engellediği yoktu. İşte bu kitap tam da benim gibi kendini ev işlerine ve eşinin çalışıp eve getirdiği paraya bağımlı kılan kadınları anlatıyor. Ve tek nedeni korku. Güvenlik olmadan yaşayamayacağımız korkusu. Ya da hem dışarıda hem evde çalışma ve ikisi ile birlikte çocuk bakma korkusu. Kitaba başlarken erkeklerin kadınlar üzerindeki baskısından, kadınları engelleyişinden bahsedeceğini düşünmüştüm. Ama yanıldım. Anlatılan hikayeler ışığında aslında biz kadınlar kendi kendimizi daha fazla engelliyormuşuz. Erkeğin bazı konularda hayatımızda elbette etkisi var. Örneğin kitapta da bahsedildiği gibi erkeğin, kadın da aynı şartlarda dışarıda çalışıyor olsa dahi eve geldiğinde çocuk bakımı ve ev işlerine yanaşmak istememesi en çok üstünde durulan konulardan biri. -Çalışan eşlerden birisi McCall's'a şöyle yazıyor: ' Enerjim çok bölünüyor. Gün boyu çalıştıktan sonra evde temizlik, çamaşır, yemek beni bekliyor. Hafta sonlarım genellikle birikmiş ev işlerini bitirmeye çalışmakla geçiyor. Boğucu!' (syf:223) 'Seks bizim için büyük sorun' diyor başkası kendisi ve kocası için. 'Gün boyunca on saat çalıştıktan sonra evde de dört saat çalışıyorum. Her zaman yorgunum.' (syf:223) Eşim turizmci olduğu için yurt dışından bir sürü insan tanıyıp uzaktan da olsa onların hayatlarını analiz etme fırsatım oldu. İki sene önce eşim beni iki küçük çocukları olan bir çiftle tanıştırdı. Arada bir gözlemlediğim kadarıyla çocukların çoğu ihtiyacını (yemek, alt değiştirme vs...) koca karşılıyordu. İmrendiğim bile olmuştu. Fakat birkaç ay önce eşimle konuşmalarında eşime ayrılmak üzere olduklarını söylemişler. Ayrılmak isteyen erkekmiş. Anne hiçbir şeyle ilgilenmiyormuş. Baba işten geldikten sonra geri kalan zamanda çocuklarla hep kendi ilgileniyormuş falan... Şimdi aynı şeyi kadın çalışırken yapınca sorun olmuyor da erkek yapınca neden bu sorun oluyor? Kadın bunların hepsini yapıp üstüne kocasını memnun etmeye çalışırken ayrılmayı düşünmüyor da erkek neden hemen ,tabiri caizse, su koyuveriyor? - BBDO'nun anket uyguladığı erkeklerin yüzde 75'inden çoğu, yemek pişirme işinin eşlerine ait olduğunu, yüzde 78'i ise banyo temizliğinin eşin işi olduğunu söylemiştir. Doyle Dane Bernbach'da başkan yardımcısı olan Barbara Michael, söz konusu raporda şu sonuca varıyor: ' Başlıca dezavantaj, tipik kocanın, karısının çalışmasının çocukları değil, kendisini nasıl etkileyeceğiyle ilgilenmesidir; bu durumda koca, hoşlanmadığı ev işlerine daha çok zaman ayırmak zorundadır. Ve bahçede uğraşmak ya da tamirat yapmak gibi uğraşların dışında, evdeki angaryalardan kesinlikle hoşlanmaz.' (syf: 225) Sanırım bu yeterli bir cevaptır. Bu uzun incelemeyi okumak için göstermiş olduğunuz sabırdan dolayı teşekkür ederim. Umarım sizi çok fazla sıkmamışımdır. Umarım bu kitap, okuyacak olan arkadaşlara da bana olduğu gibi ışık olur. İyi okumalar..
Sindrella Kompleksi
Sindrella KompleksiColette Dowling · Afrika Yayınları · 2020675 okunma
··
329 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.