Gönderi

544 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 23 days
Bu ülkeden tek bir Nobel ödüllü yazar çıktı. Gönlünüzce bir alkışlayamadınız. UYARI! Bu inceleme kitap hakkında olmaktan ziyade, her zaman medya tarafından haksız bir linçe uğrayarak toplumun önüne acımasızca atılan ve şu anda da son romanı Veba Geceleri’nde Atatürk’le alay ettiği iddiası ile yine aynı acımasızlıkla linçe uğraması hakkındaki düşüncelerimi içeren Orhan Pamuk yanlısı bir incelemedir. İncelememe Orhan Pamuk’un İhsan Yılmaz ile Veba Geceleri kitabı üzerine yapmış olduğu röportajından bir alıntı ile başlamak istiyorum; UCUZ SİYASİ GÖNDERMELER ARAMASINLAR -İhsan Yılmaz: Kitabın arka kapağında The New York Times’tan alıntı yapılmış: “O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne bir gazeteci. Orhan Pamuk büyük bir romancı” diye. Zaman zaman diğer kimliklerinizi öne çıkarmaya çalıştıkları, o yönlerinizle sizi mindere çekmeye çalıştıkları için mi özellikle bu alıntıya yer verdiniz? -Orhan Pamuk: Alıntıyı yayınevi seçmiş ama ben de gördüm ve onayladım. 35 yıl düşün, 5 yıl yaz, bütün şu yaşadığım salgın korkusunu ifade edeyim diye heyecanlan, sonra manşet arayan gazeteciler “Aa bu şuna benziyor” gibi ucuz siyasi göndermeler arasınlar. Bunu istemem. Orhan Pamuk bu istemediği şeyi belirttiği sözlerinden tam on dört gün sonra Ahmet Hakan, kitaptaki Kolağası'nın Atatürk'e benzetilerek Atatürk’le dalga geçildiğini iddia edilen (ki bunu iddia eden kişi kitabı eline bile almamış -bu sonucu, yazısında ısrarla 537 sayfalık kitabı 345 sayfa diye bildirmesinden dolayı haklı olarak çıkartıyorum- ve Orhan Pamuk'un şöhretinden pay çıkarmaya yarayan köşede kalmış bir köşe yazarı) bir tartışmayı incelemeleri ve araştırmaları sonucunda Orhan Pamuk'u medya önünde "Atatürk düşmanı" diye lanse etti. Benzer bir olayı yine yukarıdaki röportajında belirtmiş olduğu "manşet arayan gazeteciler" diye nitelendirdiği kişiler tarafından T24 kanalına verdiği 22 Mart'taki röportajında da yaşadı. Röportajda; "günümüze siyasi bir gönderme yapmaktan çekinmedim, günümüze de benziyorsa benzesin canım ne yapayım dedim ama esas niyetim bu değildi. Otuz beş yıl düşündüğünüz bir romanın dengesini hükümeti eleştirmek için bozmak istemezsiniz" diyerek kitabının bu şekilde gündeme gelmesini dolaylı olarak istemediğini belirtirken T24 ise otuz beş yıl düşünülerek yapılmış bir roman için yapılan röportajın başlığını, "Orhan Pamuk: Altan, Kavala, Demirtaş Türkiye’nin hapiste yatan cesur insanları; sayısız siyasi mahkûm bırakılmadıkça toplumun normalleşmesine imkân yok!" diye Fazıl Say'ın Sözcü'nün yaptığı benzer bir olaya sinirlenip "çarpıcı manşet tutkusu" diyerek nitelendirdiği, gündem yaratacak şekilde koydu. Not: “Röportaj başlığını o da öyle koydurmasaymış ya da başlığı öyle koyacak bir kişiyle röportaj yapmasalarmış onlar da” diye düşünüyor iseniz bu röportajların başlığına ne röportajı veren ne de röportajı yapan karışabiliyor, hatta yayımlanana kadar başlıktan haberleri bile olmuyor. Buna benzer bir olay yine bir başka aydınımız olan Celal Şengör’ün de Armağan Çağlayan ile yapmış olduğu röportajında fazlasıyla çarpıtılmış bir şekilde “Dışkı yedirmek işkence değildir” ana manşeti ve "Kenan Evren'in 12 Eylül'de yaptığı her şeyi onaylıyorum", "Bu toplumu bir oligarşi yönetmeli", "Hayatımda hiç ekmek almadım", "İstanbullular aptallıklarından dolayı depremden korkmuyor"... Çarpıcı sözler jeoloji profesörü Celal Şengör'den. Armağan Çağlayan, Şengör ile son kitabı "Newton neden Türk değildi?" vesilesiyle buluştu...” alt başlığı ile linç edilmesine vesile olmuştur. Benim vermiş olduğum bu birkaç örneğin ülkemizde sayısız tekrarlarını olduğunu bildirmeme gerek olmadığını, bu yazıyı okuyan herkesin illa ki sevdiği ve takip ettiği bir aydın veya sanatçının başına gelmiş olduğundan emin olarak daha fazla örnekle yazımı daha da uzatmadan üzüntümü sizlerle paylaşmam gerekir ise, ne yazık ki toplumu görüşleriyle yönlendirmesi gereken bu gibi aydınlarımızın, sanatçılarımız maalesef çarpıcı manşet duygusu ile medya tarafından doğru düşünceleri yanlış bir şekilde aktararak halkın önüne acımasızca sunuluyor. Yukarıda tüm bu eleştirilere cevap olarak yola çıktığım 29 Mart'ta İhsan Yılmaz ile yapmış olduğu röportajın devamında ise Orhan Pamuk'un "unutmayalım, ulusal devletlerin kuruluşunda sömürge karşıtı bir kahraman çıkar ve birbirine benzer şeyler yaşanır. Bu birbirine benzer şeylerin ortalaması benim yazdığım." diyerek aslında bu romanındaki hayali kahramanıyla Atatürk ve diğer ulusal devletlerin kuruluşunda ortaya çıkan kahramanlar ile arasındaki "benzerlik" olduğunu kendi ağzı ile bu köşede kalmış köşe yazarından on iki, kendisini "Atatürk düşmanı" diye lanse eden Ahmet Hakan'dan on dört gün önce belirtmiştir. Alper Görmüş Serbestiyet’teki yazısında bu durum için; “Veba Geceleri romanından Atatürk’le alay edildiği sonucunu çıkartanların yazıları, “takıntı insana ne yapar” dersi için ideal okuma parçaları olarak önerilebilir.” demiş ve kitaptaki hayali kahraman olan Kolağası’nın Atatürk ile benzerliklerinden dolayı Orhan Pamuk’u “Atatürk düşmanı” diye adlandırılmasından, Ahmet Hakan ve bu iddiayı ortaya atan kişiye de cevap olarak; “İyi de, Atatürk’ün bizzat kendisinin anlattığı bu özelliklerini bir roman kahramanına atfetmek neden Atatürk’le dalga geçmek olsun? ‘Karga kovalamak’ meselesine yaptıkları vurguya bakınca, sanki asıl oraya takılmışlar gibi görünüyor ama, onu da bizzat Atatürk kendi çocukluğunu anlatırken ifade etmiyor mu?” diye devam ediyor. Aynı yazının başında da zaten bu iddia ile alakalı olarak da; “Orhan Pamuk’un, son romanı Veba Geceleri’nde Atatürk’le alay ettiği iddiası dört başı mamur bir zırvalık. Düşünün: Bir romancı, romanının kahramanını saygı duyduğunuz bir tarihsel şahsiyeti akla getirecek özellikleriyle tanıtıyor ve sonra aynı kahramanı roman boyunca yüksek karakterli, cesur, olgun bir vatansever olarak işliyor. Ve siz buradan o tarihsel şahsiyetle alay edildiği sonucunu çıkartıyorsunuz…” şeklindeki haklı görüşlerini yazarak ortaya atılan bu iddiadaki saçma çelişkiye dikkat çekiyor. Bu çelişkilerden de bu iddiayı atan ilk kişinin kitabı zaten okumadığını bariz bir şekilde anlarken Ahmet Hakan ile alakalı olarak da ya bu kitabı okumadan galyana gelip hemen görüşünü dile getirmiş, ya da okuduğunu anlamamış. Haa okuduğunu anlayıp da bu düşüncelerini yazdı ise de Alper Görmüş’ün yazısının başlığındaki durum ortaya çıkar: “İlahi Orhan Pamuk düşmanları; vallahi çok komiksiniz” Beni asıl üzen olay ise, Nagehan Alçı’nın da belirtmiş olduğu gibi, tüm bu saçmalıklar ve baskılardan ötürü Yapı Kredi Yayınları ve Orhan Pamuk da açıklama yapmak zorunda kalması oldu. Şahsen ben Pamuk gibi bir yazarın açıklama yapmak zorunda hissetmesine çok üzüldüm. İnsanların susmasından da beter olan şey belli tabularla ilgili konuşma yapmaya zorlanmasıdır. Esas faşizm budur. Nagehan Alçı’nın aynı yazısından, bu zamana kadar Pamuk hakkında okuduğum en güzel yazılardan biri olduğunu düşündüğüm bir kısmı da sizlerle paylaşmak istiyorum: “BU MUAMELEDEN UTANIYORUM Dünya çapında bir yazarın kendi ülkesinde maruz kaldığı muameleye şahit olmaktan hakikaten utanıyorum. Hele politik duruşu bir yana edebiyat alanında Pamuk’u karalamaya çalışanları görünce sadece gülüyorum. Kesinlikle tek bir Orhan Pamuk romanını baştan sona okumamış insanlar bunlar. Zira içinde biraz edebiyat sevgisi olanın Masumiyet Müzesi’nden, Kafamda Bir Tuhaflık Var'dan, Kara Kitap’tan, Kar’dan etkilenmemesi imkansızdır. Yalnızca en meşhur eserleri değil, tüm eserleri büyük bir keyif Orhan Pamuk’un. "Kitapları okunmuyor" diyenlere lütfen riayet etmeyin. Mesela Veba Geceleri’nden bir önceki kitabı ‘Kırmızı Saçlı Kadın’ı alın, fazla büyük bir kitap değildir, oradaki Kuyucu Mahmut Usta ve oğlu Cem’in hikayesine bir dalın, kendinizi alamazsınız… Madem sondan başladık… Kafamda Bir Tuhaflık Var’da bozacı Mevlüt’ün dünyasına girin… Ben o kitaptan sonra hala ne zaman Tarlabaşı’ndan geçsem gözlerim Mevlüt’ü ve Rayiha’yı arar… Ya da Masumiyet Müzesi’ni okuyun. Nişantaşı’nda Füsun’un çalıştığı butiği her köşe başında bulacaksınız… Sonra da gidin Tomtom Mahallesinde Pamuk’un büyük bir yaratıcılık şaheseri olan hayal dünyasının yansıması Masumiyet Müzesini gezin. Bir romanın kurgusal dünyasının ete kemiğe bürünmüş hali bu müze. Dünyada bir ilk ve tek. Dönemsel bir fantaziya mekanı burası. Bir Alice Harikalar Diyarı. Kore’den, ABD’den akın akın geliyorlar ellerinde kitapla, biz ise kendi içimizdeki bir değeri böylesine hor görüyor, hırpalıyor, hırpalıyoruz… Hakikaten söyleyecek söz bulamıyorum son günlerdeki karalama kampanyasına…” Orhan Pamuk’a yapılan haksızlıklardan canımı sıkan bir başka durum ise 2019 yılında dünyanın en büyük televizyon yayıncılarından olan BBC’nin Pamuk ile yaşadığı ülkede, şehirde belgesel yapabilmek için ayağına kadar geldiği belgeselin bir kısmı hakkında. Bu kısmı bu yazıyı okuyan birçok kişinin de aklına geldiği “Merhaba poğaçacı” kısmı. Konuyu bilmeyenler için, belgeselin bir kısmında Pamuk yolda rastladığı bir poğaçacıya, “Merhaba poğaçacı” diye sesleniyor ve patatesli poğaçayla kaşarlı poğaçaları ayrı kağıtlara sarmasını istiyor. Belgeselin bu kısmı bir anda sosyal medyada viral oluyor ve hep bir ağızdan herkesçe yok neymiş efendim poğaçacıya merhaba poğaçacı diyerek poğaçacıya nasıl seslenmesi gerektiğini bile bilemeyecek kadar halktan ayrılmış ya da poğaçaları ayrı kağıtlara sarmasını isteyerek Pamuk’un halktan biri gibi görünmeye çalıştığını ama beceremediğini falan dile getirmişlerdi. Bir röportajında Pamuk, bu eleştiriler hakkında sorulan soruya ise şu nezakette cevap vermişti: -Belgeselde poğaçacı ile karşılaştığınızda "merhaba poğaçacı" ifadesini kullandınız ve bu ifade sosyal medyada viral oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Size yönelik eleştirilere ne diyorsunuz? -O kadar eleştiri yapılacak artık! O kadar mizah, şaka zekanın hakkıdır. Bana bir hakaret yok, tehdit yok, sevimli bir eleştiri gibi gördüm hepsini. Yalnız şunu hatırlatmak isterim: "Kafamda Bir Tuhaflık" adlı romanımı yazabilmek için o rahmetli poğaçacı gibi -çoğu yoğurtçu- kırka yakın sokak satıcısı ile tanışıp röportajlar yaptım. Bazı satıcıların -özellikle emekli eski yaşlı satıcıların evlerine gidip sohbetler yaptım! O konuşmaların hepsini kaydettim. Bir gün o konuşmaları da yayımlayacağım. O romanı yazmak altı yılımı aldı. Bir konuya altı yıl emek vermek, bir konuyu sevmek nedir, yazan, araştıran bilir. Kendisini bir kitap için onlarca satıcının evine kadar gidip, (evinde misafir ettiğini de başka bir röportajından biliyorum) ya da Kar romanı için aylarca Kars’ta kalacak kadar halka aslında birçoğumuzdan daha yakın olmuşken (ki bu çıkarımımın Pamuk’un kitaplarını okuyanlar tarafından, kitaptaki gözlemlerinin yerindeliği ve başarılılığından hak verilecektir diye düşünüyorum.) biz ise Pamuk’u halka düşman ederek halktan ayrıştırmaya çalışıyoruz. Bu video, bugün, yani 16.04.2021 tarihi ile yayımlandığı tarihten sadece bir yıl beş ay sonra 176 bin izlenme sayısına sahip iken, Nobel’i aldığı video ise tam on dört yıldan bugüne kadar 80 bin izlenme sayısına sahip. Bu olayla ve bu sayılarla yine anlıyorum ki, hakikaten biz değer bilmeyen bir milletiz, zaten Pamuk da kitaplarını başında yer alan biyografisinde “tüm dünyada kitapları 13 milyon satan (Türkiye’de iki, dünyada on bir)” diyerek sanki hep tatlı bir sitem ediyormuş gibi gelir bana, hakkının bilinmediğine. Bu olayla ilgili benim görüşüm ise, toplumumuzda nezaketin yapmacık olduğunu gördüğünü bir kez daha anladım. Ayrıca poğaçaları ayrı kağıtlara sardırması olayı ise, her insanın bu tarz ufak takıntıları vardır, Pamuk’unki de bu tarz bir takıntıdır diye düşünmeme sebep olan şey ise bu olaydan ta yirmi dokuz sene önce yazmış olduğu Kara Kitap adlı kitabının yirmi birinci sayfasındaki “peynirliyi kıymalıdan ayırarak satıcıdan poğaçasını seçiyordu.” kısmı. Her yazar kitabına ya kendisinde ilgili özelliklerini yansıttığını ya da kitaptaki karakterinin özelliklerine büründüğünü söylememe gerek yoktur sanırım. Bu ülkeden tek bir Nobel ödüllü yazar çıktı. Gönlünüzce bir alkışlayamadınız. "Bu başarı bizim başarımız" diyerek bir gururlanamadınız. Bırakın gururlanmayı, bu evrensel değerimizi kendi ülkesinde yaşayamaz hale getirdiniz. Davalara boğdunuz, komplo teorileri ile karalamaya çalıştınız. Şimdi 5 yıl boyunca emek verdiği ve gerçek edebiyat tutkunlarının hasretle beklediği romanı yayınlandı, onun da keyfini çıkarmasına izin vermiyorsunuz. Ayıptır! KAYNAKÇA: İhsan Yılmaz ile yapmış olduğu 29.03.2021 tarihli, “Orhan Pamuk: Kimsenin ilgilenmeyeceğini düşündüğüm dünyam birdenbire herkesin ağzındaydı...” adlı röportajı: hurriyet.com.tr/kelebek/hurriye... Köşede kalmış köşe yazarının 10.04.2021 tarihli, “Orhan Pamuk, Atatürk ile dalga geçiyor” adlı köşe yazısı: odatv4.com/orhan-pamuk-ata... Ahmet Hakan’ın 12.04.2021 tarihli, “Orhan Pamuk romanında Atatürk’le alay mı ediyor?” adlı köşe yazısı: hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-... T24 Kanalı ile yapmış olduğu 22.03.2021 tarihli, “Orhan Pamuk: Altan, Kavala, Demirtaş Türkiye’nin hapiste yatan cesur insanları; sayısız siyasi mahkûm bırakılmadıkça toplumun normalleşmesine imkân yok!” adlı röportajı: t24.com.tr/video/orhan-pam... Armağan Çağlayan’ın Celal Şengör ile yapmış olduğu 22.11.2015 tarihli, “Dışkı yedirmek işkence değildir” adlı röportajı: radikal.com.tr/yazarlar/armaga... Fazıl Say’ın Sözcü ile yaşamış olduğu mağduriyet ile alakalı yazı: birgun.net/haber/fazil-say... Nagehan Alçı’nın 15.04.2021 tarihli, “Orhan Pamuk, Atatürk ve Ahmet Altan'a tahliye” adlı köşe yazısı: haberturk.com/yazarlar/nageha... Alper Görmüş’ün 14.04.2021 tarihli, “İlahi yeminli Orhan Pamuk düşmanları; vallahi çok komiksiniz” adlı köşe yazısı: serbestiyet.com/featured/ilahi-... Independent Türkçe’nin 03.12.2019 tarihli, “Orhan Pamuk vefat eden poğaçacı hakkında konuştu: Bu konunun "viral" olması da hoşuma gitti” adlı röportajı: t24.com.tr/haber/orhan-pam... Orhan Pamuk’un BBC ile yapmış olduğu belgeselin, “Merhaba poğaçacı” dediği kısmı: youtube.com/watch?v=aTEpymb... Orhan Pamuk’un Nobel’i aldığı video: youtube.com/watch?v=GjmEPTe...
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20216.8k okunma
·
368 views
Deniz Helen Toraman okurunun profil resmi
Harika yazmışsınız👏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.