Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

328 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
2000'li yılların başında sinema dünyasını kasıp kavuran bir film vardı hatırlar mısınız? İsmini vermek için acele etmeyeceğim çünkü sizi temin ederim ki hatırlamak zor olmayacak. Film; oyuncuları, aksiyon sahneleri, efektleri, müzikleri ile sinemaseverlerin hayranlığını kazanmış ve sinemada yeni bir çığır açmıştı. Ama hepsinden önemlisi neydi biliyor musunuz; derin felsefesi. Neydi bu felsefe hatırlayalım: biri sanal, diğeri gerçek olmak üzere yer alan iki dünya mevcuttu. Çoğunluk bu sahte gerçekliğin, sahte mükemmelliğin büyüsü altında bir ömür uyukluyordu. İnsanlar, makineler tarafından tarlalarda üretiliyor, Matrix'e, sanal bir dünyanın içine doğuyorlardı. Gerçeğin dünyasına uyananlar ise çok nadirdi. Çok tanıdık değil mi? Yoksa içinde bulunduğumuz dünyaya çok mu benziyor? Uzun bir giriş oldu fakat şimdi kapitalizm hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Mesela, ne bileyim, kapitalist sistemin insanları nasıl zehirlediğinden, nasıl uyuttuğundan söz ederek başlayabiliriz konuşmaya. Teknolojinin sağladığı tüm imkanları kullanarak üretilen körelmiş organlar hakkında da konuşabiliriz: efendilerin düşünmelerini istedikleri kalıplaşmış düşüncelerin dışına çıkamayan beyin(cik)ler; sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, vicdan gibi güzel duygulardan temizlenmiş kaskatı kalpler, vermekten çok (ç)almaya programlanmış kirli eller, muhtaç olanın yardımına koşmaya değil ondan uzaklaşmaya yarayan bacaklar; hayvanı, yoksulu, çiçeği, çocuğu çiğnemeye, ezmeye yarayan ayaklar... Ve daha fazlası için yaşasın Fordizm! Yaşasın efendiler, yöneticiler, katiller! Durun, durun! Biz de varız, unutmayın: Yaşasın köleler! Yaşasın kölelik! Hiyerarşinin ister en üstünde olup ezenlerden, ister en altında kalıp ezilenlerden olun farketmez, hepimiz katiliz. Dolaylı veya doğrudan hepimiz birilerini eziyor, sömürüyor, öldürüyor, harcıyoruz. Üstüne kan sıçramasından mı korkuyorsun seni Zavallı Küçük, görmüyor musun gemi çoktan battı, hepimiz kapitalizmin kan okyanusunda yüzüyoruz. "Ama ben hiçbir şey yapmadım? Sen, beni ne cüretle itham edersin bu iğrenç suçlamalarınla?" Sakin ol! Biliyorum gerçekler çok tatsız ve sarsıcı olabiliyor. Uykunu böldüğüm için üzgünüm. Haydi ama! Gel barışalım, çikolata sever misin? Bak televizyonun sana ne söylüyor; 'çikolata yediğinde vücudun endorfin hormonu salgılayacak ve her şeyi unutup mutlu bir uykuya dalacaksın yeniden.' Çünkü televizyon sana; çoğunluğu çocuk işçiler olan kakao işçilerinin ne şartlar altında çalıştığını söylemiyor, sen Starbucks'tan aldığın kahveyi höpürdetirken, günlük 2 dolara çalışan kahve işçilerinin, güçlükle kazandıkları o 2 doları da karınlarını doyurmak için işverene geri vermek zorunda kaldıklarını söylemiyor, sen ve senin çocukların daha çok bağımlı olasınız diye hazır yiyeceklerdeki sağlıksız besin değerlerinin ve mamalardaki şeker oranının düşürülmesini talep eden yasayı şirketlerin insan sağlığıyla oynamak pahasına reddettiğinden bahsetmiyor, 'sağlıklı bir beslenme için her gün mutlaka yumurta yiyin, haftada üç kere et tüketin, sağlıklı et pişirme yöntemleri nelerdir, kameramızı hemen uzmanlarımıza çeviriyoruz' diye bağırıyorlar sana ama kameralarını insanlar tarafından iğrenç muammelelere maruz kalan hayvanlara hiç çevirmiyorlar, belki de bunu umursamayacağın bildikleri içindir, peki o halde hayvanlara uygulanan antibiyotiğin, insanlara uygulanan antibiyotiğin üç katı olduğunu neden söylemiyorlar, sana televizyonda karınları sırtlarına yapışmış çocukları gösterip onlar için bağış yapmanı isterken, senin paranı silahlara ve bombalara harcadıklarını göstermiyorlar, senin için köprü yapmakla övünüyorlar ve sen başındaki büyüklerinle gurur duyuyorsun ya hani, işte o köprü için, o alışveriş merkezleri, sektörün cebini dolduran o kazanlarda kaynamak için sevinçten çıldırıyorsun ya... Yapma! Bunu kendine ve yarının çocuklarına yapma. Yediğin sebzeler, meyveler, hazır gıdalar ve o gıdaların ambalajları dahi kanserojen ve hepsinin üzerinde işçi ve emekçilerin kanı var. Bize sağlıklı gıdalar ve ürünler değil kanser, diyabet ve türlü hastalıklar satıyorlar. Kendimizi hasta ettik, dünyayı hasta ettik, şimdi de kötürüm kalması için çabalıyoruz. Kolay gelsin bize. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür diliyorum fakat yapmanız gereken basit, çikolatanızdan bir ısırık alın ve tüm bu laf salatasının ağzınızda bıraktığı buruk tattan kurtulun. Afiyet olsun.
Ekmek Yoksa Abur Cubur Yesinler
Ekmek Yoksa Abur Cubur YesinlerRobert Albritton · Otonom Yayıncılık · 20168 okunma
··
67 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Büşra okurunun profil resmi
Yazınızın üslubunu çok beğendim, eleştirileriniz de yerinde fakat naçizane bir şey söylemek istiyorum incelemenizi okuduktan sonra yazdıklarınızdan kitapla ilgili bir çıkarımda bulunamadım. Değindiğiniz noktalar mı eleştiriliyor kitapta da?
Aysun Çavdar okurunun profil resmi
Aslında yazının sonuna tam olarak bu soruyu cevaplayacak bir not düşecektim ama herhalde belirtmeye gerek yok deyip vazgeçtim. Burada belirteyim öyleyse, benim yazımda bahsi geçen her şeyi ve daha fazlasını, çok daha derin bilgiler eşliğinde kitapta bulmanız mümkün.
drsn dnc okurunun profil resmi
tebrik derim çarpıcı ve olağanüstü bir tespit
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.