Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bu iki gün yeyip içmemiş, uyumamış, düşünmüş, düşünmüş, yine düşünmüştü. Bütün yaşamı boyunca hiç anlayamadığı şeyleri anlamaya başlıyordu şimdi. Büyüklü küçüklü sayısız dişlileriyle dönen kocaman bir çark geliyordu gözü önüne. Örneğin bir su değirmeninin çarkı. Dağ eteklerinde dünyadan kopmuş, unutulmuş köylerin, sürekli bir işten yoksun köylüleri; her gün candarma kurşunuyla can vermek tehlikesi ile burun buruna yaşayan kaçak kereste çeken kamyonların sürücüleri; çocuk okutmak, geçim sıkıntıları içinde kıvranan bölge şefleri; yaşamaya aç bölge müdürleri; kaçak rakı satan aşçılar, yalan söylemek zorunda kalan tanıklar, devletin kendisi gibi şunun bunun eline muhtaç bıraktığı küçük kolcular; kime niye hizmet ettiklerini düşünmeden gecelerini gündüze katan karakol görevlileri; işe boğulmuş yargıçlar, tümü o küçüklü büyüklü dişlileriydi bu çarkın. Sonra o çark dönüyor, Sedat Ören gibilerin arıklarını suya boğuyordu. O çark böyle döndükçe, Sedat Ören gibilerin, o sıkıntı içindeki görevlileri satın alarak, yoksul köylüleri üç beş kuruşla susturarak yurdun yeşil dağlarını böyle birbiri ardından kele çevirmeleri olağandı! Öyle bir çarktı ki bu, içinde kaldığı sürece kendisi de verilen haksız buyruklara susarak uymak; Sedat Ören gibilere avuç açarak devletin eksik verdiğini bir dereceye kadar da olsa tamamlamak zorundaydı. Bu çarkın içinde kaldıkça böyle kıyı köşe aşçı dükkânlarında bile olsa, kendi parasıyle hiçbir zaman göremeyeceği kadar bollukla donatılmış sofralarda, Sedat Ören'lerle içki içerek, damgasız tomruklarla yüklü kamyonlara sırtını dönerek oturmak zorundaydı! Öyle bir çarktı ki bu, zengin bir kerestecinin gönlü olacak diye işine son verilen ilk kolcu kendisi değildi. Üç beş ayda bir, bölgenin değişik yerlerinde, bir bölge şefinin rüşvetten hüküm giydiği ya da görevlilerden birinin bir olaya adı karışarak işinden atıldığı duyuluyordu. Niçin? Niye? Otuz yaşında eli kolu sağlam bir erkeğin katlanacağı durumlar mıydı bunlar? 0, çocukluğunda, henüz ilkokul sıralarında, o kadar severek, içlerinden gelerek, hep birlikte söyledikleri şarkılarda, o kadar çok övülen yurdun koç göğüslü cennet dağları böyle yeşilliğinden soyulurken, yoksul köylü kardeşler kandırılırken bu soyguna, bu yağmaya, bu kandırmacalara bir çeşit katılmak değil miydi kendi koşulları içinde çalışmak?
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.