Gönderi

‘’Ankara Türk milliyetçiliğini temsil ediyordu. Kurtuluş hareketinin bütün sıfatları ve tabirleri buna delalettir : ≪Milli Mücadele≫, ≪Milli İstiklal≫, ≪Milli Hareket≫, ≪Milli Zafer≫, ≪Büyük Millet Meclisi≫, ≪Hâkimiyeti Milliye ≫, ≪Kuvayi milliye≫, Kurtuluş davasının lügatinde bu milli kelimesi yalnız ≪millete mensub* millet için, millet uğruna≫ manasına gelmez; eksiksiz, katıksız, pürüzsüz, İmparatorluk Türkçülerinin yapmak istedikleri telifçilik gayretine yabancı, tam bir milliyetçilik mefhumunun bütün manalarını içine alır. Atatürk, Samsun’a ayak bastığı günden başlayarak, bütün nutuklarda, Türk milletinin kurtuluşuna, dirilişine, atılışına ve yükselişine ait prensipleri teker teker çizerken, her defasında ve daima ≪millet≫, ≪iradei milliye≫, ≪milli hâkimiyet≫, ≪vicdanı milli ≫ ≪milliyet≫ ve ≪milliyetçilik≫ mefhumları, imparatorluk enkazı üstüne kurmak istediği yeni cemiyetin temel direkleri halinde kullandı. 923 senesinin martında, Konya Türk Ocağı’nda, milliyet fikrinin canlılığını şöyle izah etmiştir : ≪Bir milliyet prensibi vardır, bir de onu inhilale (dağılmaya) sevk etmek isteyen nazariyat vardır. Lakin milliyet nazariyesini, milliyet fikrini, milletlerdeki milliyet mefkûresini inhilal ettirmeye çalışan nazariyelerin dünya üzerinde kabiliyeti tatbikiye≫ bulunamamıştır. Çünkü tarih, vukuat, hadisat ve muşahedat, insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiştir. Ve milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fili tecrübelere rağmen, gene milliyet hissinin öldürülemediği ve onun gene yaşadığı görülmektedir. (Hâkimiyeti Milliye gazetesi. 26 Mart 923. No. 773).’’
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.