Gönderi

98 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Bireysel Psikoloji vs Uygarlık
Freud genel olarak kitabında, insanın içgüdülerinin uygarlıktaki yerini sorguluyor ve bunu psikanalitik kuramla açıklıyor. Kitap aslında "Uygarlığın kurulması için insan nelerden taviz vermek zorunda kaldı?" gibi bir soruyu yanıtlamaya çalışıyor. Freud'un uygarlığı burda medeniyet olarak görülmemeli, onu daha ziyade insanların zihinsel evrimini ve gelişimi yontan bir araç gibi görmeliyiz. Freud insana genel olarak negatif bir bakış açısıyla bakar ve insanı dürtülerinin kontrolündeki zayıf bir yaratık olarak görür. Bu kitabında da insanı saldırgan (agresif), özel ve otonom olarak tanımlarken bunu görüyoruz. Freud'un bu kitabı yazarken ustaca yaptığı şey bizim suya yavaş yavaş alışmamıza izin vermesi. Kitabın başında terimleri ve kavramları bombalamıyor ve her bölümde gittikçe derinleşmemize, psikanalizin temel kavramlarını yavaş yavaş sindirmemize olanak sağlıyor bu şekilde. Her bölümde genel olarak şunlardan bahsediyor: I - Ilk bölümde bir arkeolog gibi ruhsal aygıtın katmanlarını incelerken, dini inançların seviyelerini ve egonun görevlerini irdeliyor. II - Haz ilkesine dayalı olarak yaşamın amacının ya mutluluğu (hazzı) artırmak ya da acıdan kaçınmak olduğunu belirtip her insanın iradesine göre tercih ettiği savunma mekanizmalarını (adını geçirmese de) örneklendiriyor. Ayrıca, ego esnekliğinin uygarlık karşısında birey olarak kalmadaki önemini anlatıyor. III - Üçüncü bölümde uygarlığın yani kültürün mutlu olma ve acıdan kaçma şekillerimizi yani haz ilkesinin işleyişini nasıl etkilediğini gösteriyor ve uygarlığın nasıl aslında bireyle toplum arasında gerçekleşmiş kısıtlama anlaşmalarından doğduğu gerçeğiyle yüzleştiriyor bizi. IV- Bu bölümde uygarlığın oluşumunu cinsel açıdan inceliyor Freud, ve cinselliğin önce ailenin oluşumunda, sonra uygarlığın anlayışının şekillenmesindeki rolünü gösteriyor bize. Bu sırada sevginin de aslında kültürel evrimdeki rolünü yüzümüze vuruyor: aileyi birarada tutma. V - Uygarlığın varlığını sürdürmesi için cinselliğin yanında saldırganlığı da nasıl kısıtladığını gösteriyor Freud bu bölümde. "Komşunu kendin gibi sev." ya da "Düşmanını sev" gibi söylemlerin gerçekleşme ihtimalsizliğinden bahsedip, bu saldırganlığın çok eskiden beri varolduğunu, insanın sadece uygarlıkla onu evcilleştirmeye çalışıp onu serbest bırakmak için uygun anı kolladığından bahsediyor. VI - Içgüdü doktrinini genel olark açıklamaya koyuluyor burada Freud ve libido (Eros ya da yaşama güdüsü) ile ölüm dürtüsü (Thanatos) kavramlarını anlatıyor bize. Uygarlığın insanın üzerinde bu iki dürtünün kontrolünde yükseldiğini söylerken libido ve ölüm dürtüsünün gündelik hayatımızı yönlendirme şekillerinden bahsediyor. VII - Bu bölümde uygarlığın insanları birbirine sıkı bağlarla bağlamak için suçluluk duygusunu ortaya çıkardığını görüyoruz. Burada da meşhur süper-ego devreye giriyor. Kişi bırakın yaptıklarını, yapmayı düşündüklerinden bile suçluluk duyuyor, çünkü süper-ego çocukluktan sonra içselleştirilmiş hale geliyor. "Böylece vicdan hepimizi korkağa çeviriyor." VII - Son bölümde ise buraya kadar anlattığı kavramların genel bir özetini yaparken, uygarlığın ve bireyin gelişimlerini karşılaştırıp, uygarlığın bireyin gelişimini şekillendirmekte haklı olup olmadığını sorgulatıyor bizlere. Genel olarak düşündürücü bir kitap ve okumak size çok şey katacaktır.
Uygarlığın Huzursuzluğu
Uygarlığın HuzursuzluğuSigmund Freud · Cem Yayınevi · 20183,093 okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.