Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

460 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
"Radyasyon hastalıkları kliniğinde on dört gün... On dört gün alıyor bir insanın ölümü." 26 Nisan 1986. Çernobil Nükleer Santrali'nde yaşanan patlama, bir anda doğanın dengesini alt üst etmişti. Çernobil, 20. yüzyılın en büyük felaketi haline geldi. Patlamanın ilk günlerinde panik yaratmamak adına, halka sadece üç günlük bir tahliye olacağından bahsedildi. Yanlarına hiçbir şey almadan bölgeden uzaklaştırılan insanlar, balkonda asılı kalan çamaşırlarını, evcil hayvanlarını, bahçedeki mahsullerini düşünüyordu. Nasıl bir felaketin içinde olduklarını bilmiyorlardı. Bölgeye gönderilen binlerce asker, silahlar. Düşman kimdi ve neydi? Dokunulup hissedilmeyen, görülmeyen bir düşman: Radyasyon. Rengi olmadığını söyleseler de insanlar yağmur birikintilerinin sarı/ yeşil renkte olduğunu görebiliyordu. Bölgede yaşamaya devam eden insanlar, kuşların ölüşüne, ineklerin farklılaşmasına, tilkilerin evcilleşmesine tanıklık ediyorlardı. Zamanla kendi vücutlarına dair değişimleri fark etmeye başlayacaklardı. İnsanlar birer birer ölüyorlardı. Ve tek istedikleri “normal” bir şekilde ölmekti. Felaket yaşandıktan sonra her şey toprağa gömüldü. Evler, böcekler, hayvanlar... Halkın deyimi ile toprak toprağa gömüldü... Kitapta, bu felaketi birebir yaşayan insanlarla yapılmış röportajlar yer arıyor. Okurken bilinmezliğin getirdiği çaresizliği hissediyorsunuz, çekilen acılar hayal dahi edilemeyecek düzeyde. Son olarak 1996 yılında Ogonyok Gazetesinden bir alıntı: Lahit, hala soluk alıp veren bir ceset. Ölüm soluyor. Daha ne kadarlık ömrü var? Bu soruya kimse yanıt veremiyor; durum tespiti yapmak için yapıdaki parçaların büyük kısmına ulaşmak halen imkansız. Herkesin bildiği tek bir şey var: ‘Siperlik’ oluşacak bir tahribat, gelecekte,1986 yılındakinden çok daha yıkıcı sonuçlar doğuracaktır..
Çernobil Duası
Çernobil DuasıSvetlana Aleksiyeviç · Kafka Kitap · 20171,084 okunma
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.