Gönderi

176 syf.
·
Not rated
FALİH RIFKI ATAY’IN HAYATI, GAZETECİ ve YAZAR KİMLİĞİ ÜZERİNE İNCELEME
Falih Rıfkı Atay çözülmeye başlayan bir imparatorluğun kurtuluşu için sunulan reçeteleri, emir- komuta içinde hareket eden bir subay ve entelektüel kimliği ile incelemeye, irdelemeye çalışmıştır. Bu doğrultuda Falih Rıfkı tarafından yapılan ilk çalışma; İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin sahada izlediği sansasyonel teknikler, Türk Ocakları ile olan entelektüel ilişkisi ve bölgenin kültürel yapısı dönemine göre sade, anlaşılır ve akıcı bir dilde ‘’Ateş ve Güneş’’ adlı eserde incelenmiştir. Ancak, savaş yıllarının yazarda ve yazara hamilik yapan Ahmed Cemal Paşa’nın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler bu eserin basılmasını engellemiştir. Yazarın kendi ağzından işittiğimiz: ‘’Büyük Harbde Suriye idaresi için tek satır yazmamıştım, çünkü yalnız beğendiğim şeylerden bahsetmek lazımdı. Mütarekede ise, beğenmediğim şeyleri yazabileceğim için, Suriye hatıralarını bir yana bıraktım’’ (Atay, 2018: 9) ifadesi, İttihat ve Terakki’nin siyasi hayatının bitmesi dolayısıyla ortaya çıkan sürgün yılları için söylenmiştir. Cihan Harbinin bitmesi ve Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sonuçlandırılması ile 1932 yılında Ateş ve Güneş eserinin müsveddesi üzerine ‘Zeytindağı’ isimli eser realist bir açıdan yazılabilmiştir. Falih Rıfkı Atay, bu durumu şöyle dile getirmiştir: ‘’Bugün her ikisini söylemek mümkün olduğundan, Zeytindağı’nı bastırıyorum. (Atay, 2018:9) FALİH RIFKI ATAY’IN HAYATI, GAZETECİ ve YAZAR KİMLİĞİ ÜZERİNE İNCELEME YAŞAMI 1894 yılında Sakarya’da dünyaya gelmiştir. Lise öğretmeni Celal Sahir Erozan ve Mercan Lisesinde öğrenim gören Orhan Seyfi Orhon sayesinde edebiyata ilgi duymaya başlamıştır. 1908 yılında girdiği Darülfünun Edebiyat Fakültesini bitirmeden bir yıl önce Servet-i Fünun dergisinde yazdı.Aynı yıl içerisinde Tecelli (1911) ve bir yıl sonra Kadın (1912) dergisinde Cenap Şahabettin’in edebi izinden giderek şiirler yazmaya başladı. 1912 yılında Tanin gazetesinde düz yazılar yayımlamaya devam etti. 1913 yılında Sadaret ve Dâhiliye Nazırlığı kaleminde memuriyete başlayan Falih Rıfkı, Sadrazam Talat Paşa ile çıktığı Bükreş seyahati sonrası Tanin için hazırladığı röportajlardan dolayı edebi çizgisini şiirlerden ziyade düz yazıya yöneltti. Böylelikle yazılarında ağır ve süslü bir dil kullanmak yerine sade bir Türkçe ile kaleme aldı. Bu durum bütün edebi hayatı boyunca kendisini anı, makale ve röportaj türünde eserler vermeye yöneltti. Devlet memuriyeti boyunca yaptığı geziler ile Türkçülük fikrine yaklaştı ve edebi eserlerini çok daha sade bir dil ile yazarak Türkçenin sade kullanımı ile ilgili basın dünyasının en usta kalemlerden birine dönüştü. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte 4. Ordu Komutanı, Bahriye Nazırı ve Suriye Valisi olan Ahmed Cemal Paşa’nın özel kâtibi olarak Suriye’ye yedek subay olarak gitti. Subay kariyerliği boyunca yazınsal faaliyetlerine devam ederek Ateş ve Güneş (1918) eserini kaleme aldıysa da eserini bastıramadı. Savaşın bitmesine yakın 1918’de Ali Naci Karacan, Necmettin Sadık Sadak ve Kazım Şinasi Dersan ile birlikte Akşam gazetesini kurdu. Türk Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazıları nedeniyle Damat Ferit Paşa’nın başında bulunduğu hükümet tarafından takibe alındı. Hükümetin uzantısı olan ve vatansever aydınları, askerleri yargılamak için kurulan Kürt Nemrud Mustafa Paşa Divanı tarafından mahkeme edilip idama mahkûm edildi. Yeni bir hareket olarak kurulan ve İkinci İnönü Zaferi ile tüm dikkatleri üstüne çeken Ankara Hükümetinin faaliyetleri üzerine idamdan kurtulup, 10 Eylül 1922’de Anadolu’ya geçti. Kurtuluş Savaşı boyunca basın kurulunda yer alarak Tanin ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde yazılar yazarak hizmetlerine devam etti. Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanması sonucu Yunan birliklerinin geri çekiliş esnasında yakıp yıktığı yerleri tespit etmek için Halide Edip Hanım, Yakup Kadri ve Mehmet Asım Beyler ile birlikte Tetkik-i Mezalim heyetine katılarak Batı Anadolu’yu dolaştı. 1923 yılında TBMM’ye girerek milletvekilliği kariyerine başladı. Aynı zamanda Ulus, Hakimeyet-i Milliye ve Milliyet gazetelerinde başyazarlık yaptı. Köşe yazılarında Atatürk İnkılâplarını açıkladı ve savundu. Harf İnkılabı sırasında Dil Encümeni olarak hizmet verdi. Demokrat Parti’nin iktidarı sonrası 1952 yılında Dünya gazetesini kurarak muhalefete geçti ve 1971 yılında ölümüne kadar başyazarlık yaptı. GAZETECİ VE YAZAR KİMLİĞİ Falih Rıfkı, edebiyat hayatına şiir yazarak başladı ancak 1908 Meşrutiyet’in İadesi, 1915 Birinci Cihan Harbi ve 1922 Kurtuluş Savaşı’nın getirdiği siyasi karışıklık karşısında vatan savunması için gazetecilik çalışmalarına başladı. Milli Mücadelenin kazanılmasından ve 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Atay için de yeni bir dönem başlamış oldu. İmparatorluktan ulus devlete geçişte Atay, basını sistemin kendini yeniden üretmesi noktasında önemli bir ideolojik aygıt olarak kullandı. Bu süreçte Falih Rıfkı, imparatorluğu kurtarmaktan, yeni bir devlet ve ulus inşasını sağlamak yönünde bir problematik geliştirdi. Gazeteyi bu noktada etkili bir araç olarak kullandı. Artık Atay için en temel amaç ulusu ve devleti kurmak ve yaşatmak oldu.(1) Savaştan sonra kurulan ‘‘Genç Türkiye Cumhuriyeti’’ 1930 yılında bir dizi siyasi, iktisadi ve kültürel devrimlere başladı. Bu devrimlerin kurumsallaşması ve halk nezdinde kabul görmesi için başlatılan basın çalışmalarında Atay ve öteki aydınlar aktif rol almaya başladı. Ancak yine aynı yıllarda iktisadi sıkıntılar nedeniyle Doğu Vilayetlerinde başlayan isyanlar ile iç huzursuzluk baş göstermeye başladı. Çok partili hayata geçiş denemelerinin başarısız olması ile Serbest Cumhuriyet Fırkası kapatıldı. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 yılında yapılan kurultayında partinin iç tüzüğü ve Kemalizm’in teorikleşmesi için hazırlanan programlarda Atay’ın katılımı önemli bir rol oynadı.(2) Falih Rıfkı, yine bu dönemlerde Kemalizm ideolojisini ve inkılâpların halk tarafına götürülmesi için gazeteyi kullandı ve birçok çalışma yaptı.[ Gezi yazısı türünde; Kaybolmuş Makedonya (1930),Deniz Aşırı (1931), Yeni Rusya (1931), Moskova-Roma (1932), Bizim Akdeniz (1934), Taymis Kıyıları (1934), Tuna Kıyıları (1938)] Atatürk’ün vefatı ve daha sonrasında Demokrat Parti’nin kurulması sırasında meydana gelen ekonomik buhranlar nedeniyle güç ibresinin kayması sonucu Atay, muhalefete geçip İnkılapları savunmaya başladı. Bu dönemde; Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955), Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin (1955), Çankaya (1961), Batış Yılları (1963), Kurtuluş (1966), Atatürk Ne İdi? (1968) eserlerini kaleme aldı. DİLİ VE ÜSLUBU Falih Rıfkı her ne kadar gençlik yıllarında Servet-i Fünun geleneğine uygun olarak koyu imgelemeler ve süslü bir anlatım kullansa bile Cumhuriyetin İlanı ile birlikte Atatürk’ün isteği doğrultusunda Türkçenin sadeleştirilmesi çalışmalarına katılmış ve sade bir dille yazmıştır. BİR TÜRK AYDINININ GÖZÜNDEN ORTADOĞU: ATEŞ VE GÜNEŞ, ZEYTİNDAĞI Falih Rıfkı Atay, mümkün olduğunca olaylara realist bir açıdan bakmak istemiştir, Bu nedenle kendi tabiriyle Büyük Harp ve Mütareke yıllarında bir tarafı hoşnut etme veya öteki bir tarafın hoşnutsuzluğuna maruz kalmamak için herhangi bir eserinin basımına izin vermemiştir. Zeytindağı eseri ise savaştan sonraki yıllarda yazılmış ve kitapta ele alınan problemlere çözüm aranmamıştır. Çünkü Zeytindağı kitabı kaleme alındığı yıllarda Filistin, Suriye ve Mısır toprakları çoktan beri elimizden çıkmış, o dönemin tüm siyasi yapılanmaları yok olmuştur. Problemlere çözüm aramak yerine Atay, o dönemi yalın çıplaklığıyla anlatmaya çalışmış ve birçok açıdan olumsuzlukları dile getirmiştir.(3) Bununla birlikte çok sert eleştiriler yapmıştır. Eleştirilerin temel sebebi ise toprak kayıplarına bağlı bir travma ve isyan halidir.(4) Bu eleştirileri birkaç başlık altında bir araya getirebiliriz. a) Bir Türk Aydınının Gözünden Ortadoğu: Falih Rıfkı Atay, askerlik vazifesi gereği Filistin’e hareket ettiği esnada gözlem yapmaya çok önem vermiştir. Sadece emirleri dinleyen bir asker olmaktan daha çok gözleme ve eleştirel açıdan bakmaya daha yakındır. Falih Rıfkı’ya göre bu topraklar çoktan kaybedilmiştir ve insanları bize yabancılaşmıştır. İmparatorluğun bu topraklara yapacağı harcamalar boşunadır. ‘’Kudüs'te kirada oturuyoruz. Halep'ten bu tarafa geçmeyen tek şey; yalnız Türk kağıdı değil, ne Türkçe ne de Türk geçiyor.’’ ‘’Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs'te o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi geziyorduk.’’ (Atay, 2018:43) b) Hükümet ve Sistem Eleştirileri: Falih Rıfkı, Osmanlı İmparatorluğunun uzunca yıllar boyunca bu topraklarda sadece belli başlı ritüelleri işlediğini anlatır. Ancak devlet buralara vakitlice yatırımları yapmamış, Osmanlıcılık ve İslamcılık görüşlerini benimseyerek daha sonradan ortaya çıkacak olan Arap Milliyetçilinin yayılmasına izin vermiştir. ‘’Filistin ve Hicaz da: -Türk müsünüz? Sorusunun birçok defalar cevabı: - Estağfurullah! idi. Bu kıtaların ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık. Osmanlı imparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu.’’ (Atay, 2018:45) Azınlıklara tanınan imtiyazlar da sert bir dille eleştirilmiştir. ‘’Osmanlı İmparatorluğu’nda itibar, azınlığın imtiyaz olduğu için ve Türk unsuru imtiyazsız olduğu için herhangi bir Müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan faydalı idi.’’ ‘’Bir Kürt zaptiye çavuşunun kütüğünden gelen Abdurrahman Paşa, dedesi ve babası vergi çaldığı için, zengin, Araplaşmış olduğu için de ayan âzası idi.’’ (Atay, 2018: 44) c) Bölgenin Demografik Yapısı Hakkında Gözlemler: Daha önceki sayfalarda kaleme aldığı kadarıyla bölgenin Türk ve Türklükten uzaklaştığını yazan Atay, demografik yapının doğurduğu temel sorunu –Filistin için- Yahudi ve Araplar arasında yaşanan ve eğitimsizlik sonucunda Arapların mağdur olduğu bir portre çıkarır. ‘’Kudüs'ün yerli meselesi, Yahudi-Arap meselesi: Bir avuç Yahudi, altı yüz bin Arap! Yafa'dan Kudüs'e kadar Yahudi Filistin'i yeni kasabaları ve köyleri Yahudi eseridir. Bu, yeni değil, yepyeni bir Filistin'dir. Köylerinde akşamları simokin giyen İngiliz Yahudisi muhtarlık eder. ‘’Müslüman Araplar ise, bu efendilerin hizmetindedirler: Üzümü Arap gündelikçi sıkar ve şarabını semiz Yahudi içer.’’ (Atay, 2018: 73) ‘’Eski Filistin'de Arap köyü bir toprak yığınıdır. Bahçeler harap, insanlar çıplak, gözler hastalıklıdır.’’ (Atay, 2018: 73) d) İttihat ve Terakki Eleştirisi: Falih Rıfkı Atay, eserini çok sonlarları kaleme aldığı için dönemsel bir eleştiriden uzak durmuş. Sadece Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti ekseninde birtakım eleştiriler yapmıştır. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı ise Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa’nın dolaylı olarak mukayese edilmesidir. ‘’ Bana göre bizim gençlerin aradığı hürriyetleri, kadın, tefekkür ve hayat hürriyetini ancak Cemal Paşa'dan ve eğer varsa, Onun kafasında olanlardan beklemek gerekti Enver'le ortaçağ müslümanlığı, bütün yeşilliği ile devam edecekti.’’ (Atay, 2018:35) Bu pasajda dikkat çeken iki husus vardır. Bunlardan birincisi; Atay’ın Cumhuriyet döneminin getirdiği yeniliklere sadık kalması ve Meşrutiyet döneminde özellikle kadınların kazanmış olduğu hakları dönemine göre değerlendirmekten kaçınmasıdır. İkinci husus ise; 4 yıl boyunca himayesi altında kalıp, memuriyette yükselmesinde etkili olan Cemal Paşa’nın anısına hürmetidir. Zira kitabının önsözünde Cemal Paşa için övgüler yazmaktadır. Bütün bunlarla beraber gazeteci kimliğini koruyan Atay, Cemal Paşa’nın yanlış politikalarını eleştirmekten geri durmamış. Hatta bu hususta Hüseyin Cahit Yalçın’ın eleştirilerine uğramıştır. SONUÇ Falih Rıfkı Atay’ın edebi hayatı yaşadığı dönemin dinamizmine bağlı olarak değişmiştir. Edebi bir dil kullanmak yerine daha realist yazabilmek ve halkı bilinçlendirmek amaçlı sade bir dil kullanmış. Edebi yayın hayatını Türkiye’nin en karışık yılları olan 1911 ve 1922 yılları arasında haberciliğe adamıştır. 1930 yılından itibaren ise Yeni kurulmuş olan Genç Türkiye Cumhuriyetini muhafaza etmek için yazmıştır. Ateş ve Güneş ile Zeytindağı eserleri de edebi kaygılardan veya bazı sorunlara cevap bulmaktan ziyade geçmişe ışık tutmak için kaleme alınmıştır. KAYNAKÇA 1) Louis Althusser, Đdeoloji ve Devletin Đdeolojik Aygıtları, Đstanbul 1989, s. 28–30. 2) Fahir Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, Ankara 1965, Cilt: I, s.90; Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetimi’nin Kurulması (1923–1931), Ankara 1981, s.307–322 3) Ruhi İnan, Savaşın Gölgesindeki Metinler; Zeytindağı ve Necid Çölleri’nden Medine’ye 4) (2010), “Ulus devlet inşasında bir aydın: Falih Rıfkı Atay”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, Cilt: X, S. 1, İzmir.
Zeytindağı
ZeytindağıFalih Rıfkı Atay · Pozitif Yayınları · 201810k okunma
·
341 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.