Gönderi

129 syf.
·
Not rated
Gorgias temel olarak retorik kavramını ele alıyor. Retorik bir düşünceyi övme, asıl olarak bir topluluğa kabul edilme sanatı olarak tanımlanıyor. Ama Sokrates’e göre sanat olmayı bırak retorik bir dalkavukluktur diye insanlara anlatıyor. Kitapta retorik kavramını insanların politik bir çıkar haline getirildiğinden bahseden Sokrates, doğruyu yaymanın da çıkar ilişkisine göre değişebileceğinden bahsediyor. Bu düşünceyi kendime göre basit bir şekilde açıklayacağım. Örneğin bir avukatı düşünebiliriz. Bir suçluyu savunur ve karşılığında bir gelir elde eder. Benim öğrendiğim avukatların yapması gerekenin herkesin hak ettiği cezayı alması gerektiği. Çünkü Sokrates ceza çekmeyen bir suçlunun mağdurdan bile mutsuz olacağını anlatıyor. Suçlu eğer hak ettiğinden fazla ceza alırsa mağdur olan o olur. Ama hak ettiğini alırsa şikayet de etse işin sonunda mutlu olacaktır. Diğer bir konu da bir insan milyar dolarlar dolandırdı ve bir yerde kendi dünyasında yaşıyor. Ama nasıl olur da bu insan mutlu olamaz. İnsanları kandıran ve bir çok halt yiyerek zenginleşen insanların mutlu olamayacağına inanmak zaman aldı benim için. Lisede yaşadığım bir anım aklıma geldi şimdi. Benim içimde varmış bu düşünce. Lise üçüncü sınıftayım o zamanlar. Bir suç işlenmiş ve beni öğretmenler suçluyor. Üç öğretmen, ben ve hemen yanımda o zamanlar çok aşık olduğum bir küçük hanım vardı. Öğretmenler kendi arasında tartışıyorlar bu suç için. Ben de o kadar rahatım ki görmeniz lazım yani. Huzura ermişim. Rahatlığımın sebebi haklı oluşum ve kendimi anlatmaktaki özgüvenim tabi ki. Ama sevdiğim kız koluma dokundu o anda. Emrecim anlatsana artık bak ceza alacaksın diye dürttü beni. Ben de ona bir havayla ”rahat ol, o iş bende” dedim keskin bir bakış atarak. İkimiz de suçsuz olduğumu biliyorduk ama o benim bu hareketimi yersiz buldu ve suratını astı. Aslında benden söylememi beklediği sözler: “Bir dakika hocam. Alooo ben de her şey tamam. Kimi neyle oooo siz hayırdır” diyerek güç göstermemdi. Ama asıl bu güçsüzlüktü ve ben böyle davranırken Sokrates’i bile bilmiyordum. Bu anlattığım hikaye avukatlar ile ilgili söylediğime benziyor. Doğruluk mutluluktur, bilgi ise cesarettir. Yalan dolan zaten adı üstünde doğruluk getirmez ve mutluluk da getirmemiş olur. Farklı bir koruma ‘gücüm’ var sevdiklerime karşı, ki ben en çok kendimi severim başkalarını daha iyi sevebileyim diye. Neyse diyerek kapatalım anıları şimdilik. Retorik yapan kişileri günümüz motivasyon konuşmacılarına ve sözde hayat koçlarına benzetiyorum. Zaten ezelden beri motivasyona inanmam. Ama insanlara motivasyona neden inanmadığımı anlatmak için taklalar atmama gerek yok attık. Sokrates çoktan anlatmış olanı biteni. Örneğin sınavlara hazırlanan öğrencilere yapılan motivasyonlar kadar iğrenç çok az şey var. Öğrenci gazı alır(gaz diyorum sadece gaz) ve artık tamam bunu başaracağım der ama herkes bunun yarın tam tersine döneceğini bilir. Yılda bir yapılan spordan ve diyetten farksızdır. Çünkü gaz vardır. Gerçekte başarılı olan insanlar yapması gerektiğini planlar ve zamanı geldiğinde uygular. Disiplin budur gaz değil. Disiplinin dersi yoktur. Ama diyetisyenlere, motivasyon konuşmacılarına paralar basılır. Motivasyoncular ve retoriği övenler arasında fark var mıdır? Bir diğer konuya gelecek olursak Sokrates’in “Hayatta başarılı olmak ve rahatlık için her zaman yöneticilerle aynı fikirde olmalı, aynı sofraya oturmalısınız” sözü çok güncel. Yalnızca ülkem için değil, dünyada da böyle. Zenginler ve ünlüler nasıl yapışıyor siyasilere. Aktörlerin, sanatçıların, açıkça siyasi oluşunun nedeni gerçekten siyasete olan ilgileri mi yoksa vergi indirimi ve toplum çoğunluğunu tavlama sanatı mı? Bu pisliklerden uzaklaşıp yalnız yaşamak istesek ne olur? Evet insanoğlu yalnız yaşayamaz, bunu biliyoruz. Ama Sokrates de ahlaki açıdan ele alıyor bunu zaten. Fikri olmayan, düşüncesi olmayan, kendi kişisel zevk ve ihtiyaçları bile başkasının düzenlediği anayasaya göre belirlenen bir insan düşünün. Bir de kümesteki tavuğu. George Orwel Hayvan Çiftliği kitabında görmedik mi tavukların akılsızlığını. Akıllı olmadan özgür olunmaz. Mutlu olmak için de domuzlara yaranmak gerekmez. Eğer ki yaranılınırsa; Sevdiğimiz insanları domuz olarak hayatımızda, domuzları sevdiğimiz insan olarak vatanımızda görürüz. Çok fazla konudan konuştum. Ama ne diyor Teoman “Ne yapayım tabiatım böyle”.
Gorgias
GorgiasPlaton (Eflatun) · İş Bankası Kültür Yayınları · 20181,520 okunma
·
70 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.