Gönderi

Bir an için 1900 yılında doğduğunuzu düşünün. I. Dünya Savaşı sen sadece 18 yaşında iken başlıyor ve 22 milyon ölü bırakıyor. Bir süre sonra, dünya çapında bir salgın olan İspanyol Gribi, 50 milyon insanı öldürüyor. Ve sen yaşıyorsun, 20 yaşındasın. 29 yaşındayken, New York Borsasının düşmesiyle başlayan ve enflasyon, işsizlik, açlığa neden olan, dünya ekonomik krizinden sağ çıkıyorsunuz. 33 yaşındayken Nazizm iktidara geliyor. 39 yaşındayken sen, II. Dünya Savaşı başlıyor ve 45 yaşınıza kadar sürüp, 60 milyon ölü ile bitiyor. Holokost'ta 6 milyon Yahudi öldü. 52 yaşındayken Kore Savaşı başlar. 64 yaşındayken, Vietnam Savaşı başlar , 75 yaşındayken biter. Örneğin, 1985 yılında doğan bir kişi, büyükanne ve büyükbabasının, birkaç savaş ve felaketten kurtulduklarını bilmeden, hayatın ne kadar zor olduğunu bildiğini düşünüyor. Bugün kendimizi bir pandeminin ortasında yeni ve modern bir dünyanın tüm konforlarıyla buluyoruz. İnsanlar birkaç hafta veya ay boyunca evlerine hapsolmaktan şikayet ediyor, evlerinde elektrik, cep telefonu, yiyecek, hatta sıcak su ve başlarının üzerinde güvenli bir çatı varken. Bunların hiçbiri başka zamanlarda yoktu. Fakat insanlık bu koşullar altında hayatta kaldı ve yaşam sevincini hiç kaybetmedi. Bugün süpermarketlere girmek için maske takmamız gerektiğinde, şikayet ediyoruz. Mucizeler yaratabilecek bir şey var: Hayatı görme şeklimizde ve atalarımızın deneyimlerinde küçük bir değişiklik. Ne hakkında şikayet ediyorsun? ALINTI
·
17 views
G. Xudiyeva okurunun profil resmi
Bir an tüm bunları zihnimizde canlandırdığımızda gerçeğin farkına varıyoruz.Bu kadar güzellikler içinde kötü anılara takılıb kalıyoruz. Kötü, zorlu anların hiç bitmeyeceğini sanıyoruz, fakat güzellikler içinde kendimizi kaybederken vaktin nasıl geçdiğini unutuyoruz. Hayat güzel, yaşamağa değer, her ne yaşanırsa yaşansın. Hayatın zorluklarından şikayet etmek yerine Allah dağına göre kar verir, kimseye kaldıramayacağı imtahanla sınamaz- diye düşünmek gerek.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.