Gönderi

80 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Şöyle ki bazı tanımlar, bazı sıfatlar var ve biz onların ağırlığı altında ezilerek yaşıyoruz. Neyin nasıl olması gerektiği, nelerin kötü veya iyi olduğu, kim nasıl davranmalı, nerde nasıl olunmalı; bunların hepsi bize önceden anlatılmış, etrafımızda görülmüş, yapmamamız gereken şeyleri yapmamış, yapmamız gerekenleri ise yapmışız. Peki ya nedir bu tanımlamalar? Hangi hissin hangi durumda nasıl hissedileceğini tanımlamak? Duyguları kelimeler ile somutlaştırdık diye onları çözdük mü yani? Oscar Wilde'ın da dediği gibi: "Tanımlamak sınırlandırır." Hâlbuki ki insan kendinden en çok uzaklaşınca kendini bulur. Çünkü kendinden uzaklaşınca bir sürü şekle bürünür, bir sürü kendisinden uzak şey tecrübe eder. Dolayısıyla olması gereken kişi değil ise bunu anlar. Olması gereken kişiyse de pişman olup eski haline geri döner. Olumlulukları en çok olumsuzlukların içinde anlarız. Diyalektik. Bana kitap tamamen "günah" ve "diyalektik" kavramları üzerine kurulu gibi geldi. Bazı günah diye nitelendirilen şeyler vardır: işlenmelidir. Mutlaka ama mutlaka işlenmelidir. İşleme hissi, isteği varsa özellikle işlenmelidir çünkü istek olduğu an işlenmezse ancak ötelenir, başka bir zaman daha az tutku içeren bir halde karşımıza çıkar ve bizi yeterli derecede tatmin edemez. Daha farklı günahlar işlememize sebep olur. Bu aynı çocukların küçük yaştan ateşle temas etmesi ve bu sayede ona cazip gelen bu bilinmeyenle (yapmaması gerekenle yani günahla) yüzleşmesi ve onun hissini aşırı kötü sonuçlarla yüzleşmeden anlaması gibidir. Erken zamanda, ilk istek doğduğu zamanlarda; bu kurtuluşla yüzleşmeyen ileride çok daha tehlikeli, ve tutkusuz bir şekilde yüzleşir. Belki de ateşe düşer yanar kül olur? Başka bir konu: bu olağanüstü gece neden sürekli "acı", "heyecan" diye nitelendirdiğimiz konseptler üstüne kurulu? İnanılmaz mutlu bir gece de, bu gece bu gece yerine geçemez miydi? Böyle olağanüstü, etkili, çarpıcı olamaz mıydı? Hayır olamazdı. Olumlu şeyler büyük etkiler yaratmaz, değişim yaratmaz, düşünce yaratmaz, gözlem gerektirmez, analiz gerektirmez. Mutlu şeyler, işte yaşanır sadece. Acılar öyle mi? Olumsuzluklar öyle mi? İnsanı düşündürür. Başka türlü olamaz mıydı gibi sorular sordurur? Analiz ettirir. Kendisini test ettirir. Düşüncelerin, karmaşık duyguların içinde boğulmaya yol açar. Acı anlar hiçbir zaman düşündüğümüz kadar acıklı, hüzünlü değildir. Gerçek acıda farklı bir his vardır ki o his Zweig'ın da dediği gibi kelimelere dökülemez. Aşırı his hissizleştirir. Üzgünken ağlatmaz, ağlamak bir ayrıcalıktır çünkü. Aşırı acı: acı çekerken bağıramamaktır. Bu tarz duygular aşırı hissedildiğinde artık o kelimelere döktüğümüz duygular olmaz, çok başka şeyler olurlar. Kelimelere dökemeyiz.
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023145.3k okunma
·
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.