Geleceğin evleri
Bilim ve teknolojinin geldiği nokta hayranlık uyandırıcı
olsa da gelişmelerin bazı alanları etkilemesi çok uzun
sürebiliyor. Ulaşım ve evlerimiz bu alanlar arasında ilk
aklıma gelenler. Teknik mevzuat ve yasaların engellemesi
yüzünden otonom otomobiller trafiğe çıkamıyor. Bu yüzden her
yıl kazalarda binlerce insan hayatını kaybederken yüz
binlercesi yaralanıyor. Ortaya çıkan maddi hasar da cabası.
Evlerimizi akıllı hale getirmemek içinse yasaların
engellemesi gibi bir mazeret yok. Akıllı evlerin hâlâ lüks olarak
görülmesinin tamamen bir pazarlama stratejisi olduğunu düşünüyorum. Isınma
alışkanlıklarınızı öğrenecek bir akıllı termostat ya da nesnelerin interneti (IoT) ile
güçlendirilmiş bir güvenlik sistemi, maliyeti çok artırmadan eve büyük değer katabilir.
Bu verdiğim iki basit örneğe ait teknolojiler halen hayatımızın çeşitli alanlarında mevcut
ve her yeni yapılan dairede standart özellikler arasında olmamaları için hiçbir sebep yok.
Bundan 20 yıl önce akıllı ev dendiğinde akla uzaktan kumanda edilebilen prizler ya da
yumurtanın bittiğini fark ederek sipariş verebilen buzdolapları geliyordu. Günümüzdeyse
ısınma, aydınlatma, güvenlik ve su tüketimi gibi konularda nesnelerin interneti,
evlerimizdeki yaşam kalitemizi önemli ölçüde yükseltebilir, şişkin faturalarımızın
ateşini düşürebilir ve tabii ki karbon salınımını azaltabilir.
Teknolojik anlamda herhangi bir yetersizlik olmasa da ortalama diyebileceğimiz bir
evin akıllanması için hâlâ epey zaman gerektiği ortada. Bu özelliklerin yeni
taşınacağımız evle birlikte hayatımıza girmesini beklemek yerine, bireysel olarak en
azından akıllı termostat ve fotoselli musluklar kullanmayı seçerek karbon ayak izimizi
düşürebiliriz.