Borchert, 20 yaşında İkinci Dünya Savaşı'na katılmak zorunda kalmış, Savaşmak istemeyen, savaş sırasında hastalanmasına rağmen tedavi edilmeyip rahatsızlığı ilerleyen, hapsedilen, savaş sonrası memleketine dönüşte büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve ne yazık ki daha 26 yaşında vefat eden birisidir. Bu kadar kısa ömründe harika eserler bırakmış Borchert'ın belki de en önemli ve çarpıcı eseri bu oynanılamaz dediği tiyatro eseri "kapıların dışındadır. İkinci Dünya savaşının şiddetini, savaşın insanlarda yaratığı karartıyı, savaş sonrası evine dönen Beckmann'dan dinleyeceksiniz.. Sibirya'dan dönmüş asker Beckmann kendini Elba nehri'nin sularına bırakır ama ırmak onu kabul etmez ve geri püskürtür. Evinde karısının yanında kendi kıyafetleriyle başka bir adamı bulur. Anne ve babasının öldüğünü öğrenir. Esir düşmenin psikolojisini yaşayan bir adam, kendi ülkesinde "kapının dışında" kalmıştır.
Borchert'in o kadar etkili bir anlatım dili var ki salt acıyı bizlere kitap boyunca son derece edebi bir şekilde veriyor. Belki de en üzücü yanı bütün bunların yaşanmış gerçekler olması.. Ölenle ölünmüyor ikiyüzlülüğünü daha güzel nasıl anlatılabilirdi? Betimlemeler, Ölüm ve Allah'la olan her diyalog içinizde savaşın izlerini taşıyacak.
Bugüne kadar okuduğun en güzel oyun sorusuna cevabım hep Kapıların Dışında olacak.
Okuduğunuz tüm oyunları da unutun aslında, bu sefer yaptığınız şey okumaktan çok daha fazlası olacak. Yaşamak, oyunun her anını, her kelimeyi, her sahneyi, nehrin suyunu, çöpçünün süpürgesini, tek ayaklı adamın ayak sesini, Binbaşının kahkahasını hepsini hissederek derin nefes ala ala okunacak bir kitap.
