Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

400 syf.
3/10 puan verdi
Kitabı ilk lisede okudum diye hatırlıyorum. Yani bundan yaklaşık 10 sene önce. O dönem demek ki toksik bir ergenmişim ki bu kitabı beğenmişim. Şu an hiç sağlıklı bulmuyorum. İki ruh hastası insanın şov yazıları gibi geliyor. Kitabın başında tamam etkileyici cümleler var, insanın hosuna da gidiyor ama bi yerden sonra baba tamam ama diyorsunuz :’) kabak tadı vermeye erkenden başlıyor. Ve düşünmeden edemiyorum bu insanlar tüm günlerini nasıl bu toksik aşk cümlelerini düşünerek, yazarak, okuyarak geçirmiş. Kitabı bitirme nedenim; kitabı daha önce okumuştum ancak hatırlamıyordum ve kitabı kütüphanemde saygı duyduğum kitaplar rafında üstte tutuyordum. Şimdi ise kütüphanemden çıkartmayı düşündüğüm için aklımda en ufak belirsizlik kalmasın diye bitirmeye çalıştım. Ancak gerçekten an itibariyle midem bulanıyor, tansiyonum düştü, dokunsalar kusacağım ama orucum bozulmasın diye sabretmeye çalışıyorum. Kitabı sevenler üzerine alınmasın herkesin fikri aynı olmak zorunda değil tabii. Ben de on sene önce beğenmiştim misal. Ama sanırım hayat bir yerden sonra süslü cümleler kuranlardan uzak durmayı öğretiyor. Gerçek sevginin seviyorum demekle değil de onu göstermekle mümkün olduğuna inanıyorsun. Kitaptaki kahramanımız Franz bey ise, yoğun aşk duygusu içinde olduğunu milyon kez vurgulamış olmasına rağmen, Milena’nın yanıma gel çağrılarına hep kayıtsız kalmış. Hatta Milena şu şekilde ifade ediyor; << bir ara çok kötü günler geçiriyordum. telgraf çekmiş, telefon etmiş, mektuplarımda yalvarmıştım. ondan gelmesini istemiş, ve "kalk gel" demiştim. "tanrı hakkı için, hiç değilse bir günlüğüne gel" demiştim. ona ne kadar çok yalvardığımı anlatamam. gelseydi benim için ne kadar iyi olurdu ama gelmedi. ona o sıralar çok ihtiyacım vardı. aklıma gelen her kötü sözü söyledim, sıvadım, yalvardım. bu nedenle günlerce uyumadığını biliyorum. üzüldü, kıvrandı, sayfalar dolusu mektup yazdı ama gelmedi, gelmedi, gelmedi... nedenini biliyor musun? çalıştığı yerden izin isteyemezmiş de ondan! müdürün karşısına çıkıp, bana geleceğini söyleyemezmiş! >> ve bizim Kafka beyimiz sanıldığı kadar işkolik de değil. Keyfi istediğinde gayet izin alıyor, ya da iş yerinde gün boyu iş yapmadan sadece seni düşünüyorum şovmenliği yapıyor mektuplarında. Ancak, sevdiğinin ona en çok ihtiyacı olduğu anda yanına gitmiyor. Sebepsiz. Ya da sebepli; Adam cidden hasta. Şizofreniksel davranışları olduğunu “dönüşüm” kitabında anlamıştık hepimiz ama hadi yazarların hepsi biraz delidir zaten diyerek bu duruma kılıf bulmuştuk. Ama bu kitapta cidden ne kadar hasta olduğunu anlamış bulundum. Hayatınızda illaki olmuştur süslü aşk cümleleriyle hayat geçirenler, inanılmaz aşık olduğunu söyleyip hüngür hüngür ağlayanlar. Ama iki ay sonra başka biri için aynı sözleri sarfedenler. Bu durum gerçekten bazı insanlarda karşısındakine beslediği aşktan kaynaklı değil onun ruhani bunalımsal durumundan kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde en çok bu insanların sevgilisini aldattığına da şahit olabiliyoruz. Bahaneleri de hazırdır; “ordayken bile düşüncemde sadece ama sadece sen vardın!” Diyebilirler her an. Franz Kafka’da da aynı durumu gözlüyorum. Yetişkinlik döneminin büyük bir kısmını genelevde geçirmiş. Ayrıca Milena kocasından ayrılmak istediği için kocasının onu sürekli aldattığından bahsettiğinde, Franz (sıfır şaka) sevdiği kadının kocasını savunmuştur. Ne var canım onda? hepimiz yapıyoruz, anlamında bir paragraf ile teselli vermiştir. Hepimiz mutlak şahit olduk, bir insan neye aşırı tepki veriyorsa aslında orada sakladığı bir şeyler hep oluyor. Çok namusluyum ayağı çekenler aslında aşırı sapkın düşüncelere sahip olabiliyor. Dışarıya dindarım şovu yapanlar, zihninde kontrol edemediği küfre saplanabiliyor. Vs vs.. Milenanında normal biri olduğunu düşünmüyorum ama kadın napsın babası kocası sevgilisi hepsi deli olunca kendi de delirmiş. Zaten gençliğinde uzun yıllar uyuşturucu kullanan pek de sağlıklı olmayan psikolojik bir yapısı varmış. Milletin özelini neden bize okuttunuz diye de emeği geçen herkese sövüyorum. Milena’nın alnından öpüyorum kendi yazdığı mektupları iyi ki yaktırmış da bi de edebiyat merakımızdan onun mektuplarına maruz kalmamışız. Bu arada sanırım ciddili hasta oluyorum, mide bulantım zirve yapmak üzere. Alışık olduğumdan ötürü tahminimce bir saat içinde kusma durumum başlar. Sizin kanser ilişkiniz yüzünden ne hale geldim diye kahramanlarımıza bir kere daha söverek bu kitap hakkındaki diyeceklerimi noktalıyorum. Bu aralar fazla agresifleştim mi ne :( Yoksa benim bu tepkiselliğimin altında da romantikliğe duyduğum özlem yatıyor olmasın? Mutlaka kendimi de eleştiririm :p her şeyin aşırısı anormaldir, begendiğim kısımları alıntı yaptım, beğenmediğim kısımları burada belirttim. Olması gerektiği gibi sağlıklı bir inceleme yaptığımı düşünüp , kendimi aklayıp siteyi bir an önce terkediyorum.
Milena'ya Mektuplar
Milena'ya MektuplarFranz Kafka · Can Yayınları · 202354,8bin okunma
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.