Gönderi

544 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Güzel bir aşk hikayesi üzerine kurgulanmış, tarihi savaşların da  gerçekliğine zarar verilmeden yazılmış içi dolu dolu  bir roman daha. Bu kadar zengin bir roman nasıl kısaca anlatılır bilemiyorum.   Ruh küçük olduğu zaman etrafındakilere zarar verir. Büyük olduğu zaman da kendisine...s.500  İşte ruhlarinin buyukluklerinden kabına sığmayan derinliklerinden kendine zarar vermiş iki büyük şair ve onlarin aşklarından heba olmuş güzeller güzeli sara.  Kitap hz. Peygamberin (s.a.v) risaletinin ilanından(610) Huneyn savaşına (630)kadar olan 20 yıllık süreci anlatmakta. Tabi bu cümleye dayanarak alışık olduğumuz  siyer kitapları gelmesin aklınıza çok daha farklı. Okurken  tebliğ sürecini yüzeysel geçiyor diyorsunuz ancak  kitap bittiğinde  anlıyorsunuz ki  derinliği yüzeyselliğinde. Hem öyle bir derinlik ki özenle seçilmiş ayetlerle de insanı şöyle bir sarsıyor. (Tekvir, adiyat, karia) 20 yıllık süreci ele alsa da o yüzyıldaki(600-700) orta Asya devletlerinin hem coğrafi hem de siyasi konumlarını da anlatıyor yazar. Arap yarımadasındaki çöllerden,  bedevi çadırlarından çıkıyorsunuz yolculuğa. Gassanilere, Avarlara, Lahmilere, Sasani Imparatorluğuna , Roma imparatorluguna ve  Batı Göktürk devletine kadar.Arabistan ve Batı Göktürk devletinin kültür ve gelenekleri diğerlerine göre daha geniş ele alınmış. Ama Türk olmanin verdiği gururu hissettirmesi de başka bir ayrıntı tabi. Kitapta anlat anlat bitmez diyeceğimiz pek çok  incelikler var. Hatta bir şiir yarışması var ki sanki canlı canlı izliyor ve heyecanlaniyorsunuz. Ama incelemeyi  fazla uzatmak istemedigimden beni en çok etkileyen "Bizi arap yapan şey çöldür" (s.297 fanus)başlıklı bölüme değinmek istiyorum. Şöyle ki; monoteist inançlara dair  bir tartışma başlatıyor yazarımız. Bu tartışmada müşriklerden, yahudi ve Hristiyanlardan alim insanların görüşlerini, bilgilerini sunduğu bir şûra toplantisi şeklinde. Yahudi ve Hristiyanlar peygamber ve kitap ile Tanrıya inanıyor, müşrikler ise putlar aracılığıyla inaniyor. Romanın  başka bir bölümünde ise Türklerin kam inancıyla Tanrıya ulaştığı  bilgisine de değinmişti.  Hepsinin yolu farklı ama Tanrı aynı ve bir tane. Herkes kendi dışındaki dini saçma, bozulmuş ya da uydurulmuş  bulduğuna göre  Tanrı'nın sonsuzluğunu ve birliğini bu dinler akıl yoluyla nasıl buluyorlar nasıl ispatlıyorlar,  iman aklı aşan bir olgu mu,  Şayet çoğunluk atalarının dinine inanıyorsa  taklidi iman ile mi tahkiki iman ile mi inanıyorlar? kısacası bunları sorguluyor ve sorgulatıyor yazar. Güzel bir tartışma şöleni . Ama ben bu noktada bir gariplik de bulmadım değil. Zira burada biraz vahdeti vücut ilmine, oradan da panteistçe bir yaklaşıma yön tutmuş gibi geldi.Bir de dini inançların sanatı arka plana attığı gibi bir görüş sezinledim diyebilirim.         Hasılı  okurken romanı adeta yaşıyorsunuz. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar olsun.
Şair
ŞairRafet Elçi · Litera Yayıncılık · 2018326 okunma
·
1.590 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.