*"Haziran-Temmuz 2003'te arkadaşların hücresinde, arkadaşlar kağıt vermedikleri için, tütün kağıtlarına yazılmıştır."
Şair'in bu notunu gördüğümde açıkçası baya duraksadım... Yani tütün kağıdına yazacak kadar dolup taşmak... Düşünsene dört duvar arasında dışarıdan bi habersin ama düşünmek, hissetmek ve bunu yazıp paylaşmak ne mühim şey... Ve aklıma şu da takıldı acaba arkadaşları niye vermedi? Kendi deyişiyle varınca unutuşa zulümlü söz yazdığı için mi? Yani haykıracağı şeylerin ona zarar vermesinden korktukları için mi?
...
İster bir tütün kağıdı olsun, ister bir duvar, ister ranzası, ister bir A4 kağıdı fark etmez bugün bu kitap masada ya mühim olan bu...
Bu öyle ulu orta, kafanıza esince okuyabileceğiniz bir kitap değil. Belki de hayatta çok az şeye bu kadar konsantre olabilmeli bir okur...
Sabahattin Ali diyor ya beni odamda kitaplarım bekler bu yegâne tesellimdir diye. Aynısı bu eser için geçerli. Kapıyı kapatıp olduğunuz yerden en uzak sınırlara misafir oluyorsunuz. Kimi zaman kendinizi bir ateşin etrafında oturmuş tebessüm ederken bulacaksınız, kimi zaman gece yarısı dağ bayır gezeceksiniz, kimi zaman çöl ortasında kavrulacaksınız kimi zaman hücrede gelmeyenin yolunu gözleyeceksiniz, kimi zaman toplumdan ne kadar soyutlandığınızın farkına varacaksınız... Ve daha nice duygu,his. Öfkeli ama bir yandan da umudunu hiç yitirmeyen bir şair o kadar çocuksu bir umudu var ki, buna ortak olmamak mümkün değil...şöyle bir şey yazmış ki benim de en sevdiğim alıntı. Diyor ki:" Meydandaki darağacı öyle bir yağmur içinde duruyor ki, sanki yeşerecekmiş gibi..." Ve ne güzel olurdu can almak yerine yeşerip birer güzel manzara olsalardı tüm darağaçları....
İncelememi yazarın çok sevdiğim şiiriyle bitirmek istiyorum.
Ve hatırlıyorum ki, başlangıç ve son sendin.
Hiç olmayan ve hiç bitmeyenin.
Geliyordun, hiçbir şeyin olmadığı uzaklardan
ve her şeyin seninle dolu olduğu olası bütün mekanlardan.
Geliyordun, zaman gibi ve hiç kapı yoktu evrende
Ve bir masal okuyacağın güneşli bir öğlen yoktu.
Bir yağmur sonrası yoktu.
Sararmış yeşil yapraklar ve
Sadece seni görüyor olmanın sevinci,
Ve belki hiç kimse yoktu, hiçbir yer yoktu. Ah kayıp olan sen degildin, ama hayat...
Kayıp olan bizim ruhumuzda,
Bir ülke
Bir su
Bir bekleyişti...