“Merhabalardan bir demet.” Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır.
“Ferhan Şensoy’un kitlesi de bir tuhaf, arada seven yok, ya tam seven var ya hiç sevmeyen...”
Der bir okur dostum. Ki aynen de öyle.
Şahsen ben kendisini göremedim, izleme şansını yakalayamadım. Oyunlarını, filmlerini, dizilerini, birkaç skeçini video olarak izleyebildim.
FerhAntoloji çok yardımcı oldu – Meraklılarına duyurulur! ortaoyuncular.com/tr/magaza sitesinde DVD/VCD'ler bir hayli ucuz.– İmzalı kitabı dâhi yok elimde. Bu nasıl acı vericidir bilir misiniz? Ama tiyatronun kapısının açıldığı vakit hiç düşünmeden yol alacağım Taksim'e.
Durmadan araştırdığım ve faaliyetlerini imkanlar el verdiği kadarıyla pürdikkat takip ettiğim nadir insanlardandır Ferhan Şensoy. Gün güne lehimlenmesin ki hakkında yeni bilgiler öğrenmeyeyim. Çok fazla değerli anı biriktirmiş yazar, senarist, oyuncu, yönetmen... Bilgili, zeki ve çalışkan... Sıfatların ardına iki defa "çok” kelimesini eklemeyi unutmayalım.
Genel olarak eserlerinde her telden çalmasını söyledim mi?
Bir okur (
Aziz Nesin'in bir yönünü şöyle anlatmış: "Kağıdın iki yüzünü tam yazmadan atmaması, renkli kağıt parçalarını bir kutuda saklayıp konfeti olarak değerlendirmesi, dolmuş yerine belediye otobüsüne binmesi, sendikaya yarım zamanlı sekreter alınmasına bile karşı çıkması vs.".
Zamanında böyle bir aydının yaşadığı ülkenin, şimdiki zamanda kağıt israfı yapan yazarlarla dolu olması -bu büyük bir kesim, az kesimi eleştirmek haddime değil- ve yeni neslin, yaşayan aydın, efsane Ferhan Şensoy'dan bihaber olması sinir dingildetici bir vaziyet.
Evet her yazarın kendine özgü dili vardır. Ustanın dili aşırı farklı. Akla gelmeyecek kelimeleri aynı cümlede, belirli bir ahenge göre kullanıyor. Şaşılası yeni kelimeler çıkıyor ortaya. Kısacası Ferhanca.
Kitap birbirinden bağımsız üç beş sayfalık denemelerden/öykülerden oluşmakta. Farklı farklı konulara değiniyor usta. Sanki yazar karşına geçmiş... Somut tepkiler... Yerlerde yuvarlandım... Sağlam eleştiriyor yahu... Tekrar tekrar okuyacağım... İnanır mısınız bilmem ama hepsini yaşadım okurken.
Zaman ayırıp okuyanlara mersilerden bir demet, keyifli okumalar ≈))
“İmzalı kitabı dâhi yok elimde. Bu nasıl acı vericidir bilir misiniz? Ama tiyatronun kapısının açıldığı vakit hiç düşünmeden yol alacağım Taksim'e.” Ahh bee... Artık o kapı n'kadar açılırsa açılsın...