Gönderi

72 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 hours
Boşandıktan sonra bir bodrum katında yaşamış Didem Madak o evden ayrılırken kapısına "ırmağımda başımın döndüğü yıllardı geçtiğim her yerde benden bir şeyler kaldı" yazarak gitti. Tipki şiirlerindeki gibi. 8 nisan 1970 tarihinde izmir'de dünyaya gözlerini aralamış olan, kendi tabiriyle "ütüsüz ve buruşuk gezdirdiği bir ruha sahip" olan didem madak'ın şair olma hikayesi ölüm ve yalnızlıktan geçmektedir. kızına yazdığı son mektubunda bu hikayeyi şöyle dile getirir; "canım kızım, cehaletimden şair oldum. annesizlikten. sen sakın şair olma!" didem'in şair olma hikayesine annesinin ölümü sebebiyet verir. didem on iki, kardeşi ışıl ise yedi yaşındayken anneleri füsun hanım daha gencecik yaşında,otuz sekiz yaşında, beyin kanseri nedeniyle yaşamını yitirir. annesini küçücük yaşında kaybeden her çocuğa olacağı gibi didem'i de bu durum derinden üzer ve yaralar. didem de şiirlerinde her bulduğu fırsatta bu ölümün yasını tutar. annelerinin ölümünün ardından iki kız kardeş babalarıyla beraber yaşamaya başlar ve bu süreçte teyzeleri onları edebiyatla tanıştırır. daha doğrusu bu da annelerinden kalan bir mirastır onlara. füsun hanım gençliğinde dönemin önemli şairlerinin şiirlerini içeren bir defter tutar ve ölümünün ardından işte bu defter teyzeleri aracılığıyla bu iki güzel kız kardeşe kalır. işte şiir ile yollarının kesiştiği andır o zaman. teyzeleri bununla da kalmaz onlara yirmi beş yıllık bir varlık dergisi koleksiyonu hediye eder. bu dönem geçerken didem liseden mezun olur ve dokuz eylül üniversitesi'nde hukuk fakültesine başlar. ancak buradaki eğitimi çok uzun sürmez çünkü didem daha üniversiteyi kazandığı ilk sene evlenir ve okulu bırakır. küçük yaşında yaptığı bu evlilik ise sadece birkaç sene sürer ve biter. siz aşktan n'anlarsınız bayım? adlı şiirinin ilk cümlesi şöyledir; "çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca," burada tasvir edilen üç yılın boşanmasının ardından maddi durumunun kötü oluşu sebebiyle bir bodrum katına taşınmasını, burada asıl şiirlerini yazmaya başlamasını ve burada geçen üç yılıyla beraber ortaya çıkan bir söylentiyi ifade etmektedir. söylentilere göre didem üç yıl boyunca örtünmüş ve tasavvufla ilgilenmiştir. hatta kardeşi ışıl'a örtünerek kadın kimliğinden sıyrıldığını ve bu sıyrılmanın onu rahatlattığını anlattığı söylenmektedir. "bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum, insan kaybolmayı ister mi? ben işte istedim bayım." bu dönem hayat biraz yüzüne gülecek olur ki o dönem üniversitelere geri dönebilme konusunda bir af çıkar ve didem yarıda bıraktığı hukuk fakültesi'ne geri dönerek, eğitimini tamamlayıp okulunu bitirir. bodrum katında geçirdiği süreç ve sonrasındaki dönem içerisinde kaleme almış olduğu şiirleriyle didem'in bir yere gelme, ün sahibi olma ya da onları en basitinden açığa vurma gibi bile bir isteği ve derdi yoktur. ancak kardeşi ışıl bu konuda onun böyle bir niyet içinde olduğunu bilir ancak yazılan bu güzel şiirlerin öylece durduğu yerde durmasına gönlü razı gelmez ki, bütün bu şiirleri bir araya getirir ve bir şiir yarışmasına gönderir. didem'in yazdığı şiirler yarışmayı kazanır yani "grapon kağıtları." ödülü almaya gittiği gün aynı zamanda örtüsünü de çıkardığı gün olur. daha sonra istanbul'a taşınır didem ve ilk önce 2002 senesinde ah'lar ağacı'nı ve daha sonra 2007 senesinde pulbiber mahallesi adlı eserlerini yayımlatır. bu iki dönem içerisinde, 2005 yılında yani yaklaşık olarak on sene boyunca siyasi mahkum olarak hapis yatmış olan timur çelik ile evlenir. üç sene sonra da füsun adını verdikleri kızları dünyaya gelir. kızının doğumundan sonra şiir yazamamaya başlar didem, sonrasında ise daha üzücü bir haberle karşı karşıya gelir. annesi gibi, didem de kansere yakalanır, kolon kanserine genç yaşında, ve 24 temmuz 2011 tarihinde daha sadece 41 yaşında bu kanser sebebiyle hayata gözlerini yumar, ardında üç yaşında bir füsun bırakarak. didem 2009 yılında şükran yücel'e bir e-posta gönderir ve o e-postanın ekinde kızına bıraktığı br son mektup, bir nasihat vardır ; "canım kızım, sana mektup yazacağım. çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. saçıma tutuyorum. bakın yakışmış mı diye soruyorum. sonra yaprakları havaya savuruyorum. ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! canım kızım, cehaletimden şair oldum. annesizlikten. sen sakın şair olma!"
Grapon Kâğıtları
Grapon KâğıtlarıDidem Madak · Metis Yayıncılık · 201214.2k okunma
··
148 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.