Erkek tarihin alçak zamanları
Nazım Hikmet 1945’te yazdığı Piraye İçin Yazılmış Saat
21.00/22.00 Şiirleri’nde
“…dünyanın hâli gibi hâlimiz...” der. 2. Dünya Savaşı, Pasifik cephesinde de bitmek üzeredir. Japonya’da insanların tepesine iki atom bombası atılmıştır; 200 bin civarında
sivil anında ölmüştür; ilerleyen yıllarda ölüm ve hastalıklar devam edecektir. Avrupa’da da durum karanlıktır. 70 milyondan
fazla sivil ve asker hayatını kaybetmiştir.
O yıllarda devasa bir topyekun savaştan bahsediyoruz; 1.
Dünya Savaşı’ndan farklı olarak, sivillerin de dahil olduğu-e-
dildiği ve öldürüldüğü bir savaştan. Bu acıların-kayıpların de-
lirtici hafızası, yerle bir olan hayatlar, çöken ekonomiler, iyi-
leşemeyen psikolojiler, çocuklara-torunlara taşınan ağır prob-
lemler…
Nâzım hiç şüphesiz büyük bir dünya-Türkiye şairidir. An-
cak 1945’te ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, o
yıllardaki hâlimizin dünyanın hâli kadar berbat olmadığı ke-
sindir. Türkiye coğrafyası 1912-22 arası yaşadığı “10 yıllık sa-
vaş”ın yıkıcı etkilerini, yaralarını, trajedilerini geride bırak-
mak ve yeniden yeni bir millet olabilmek için cumhuriyetin
ilk yıllarında benzersiz bir varoluş mücadelesine sahne oldu.
Küçülen-büzülen ülkemiz, Anadolu’daki yeni merkeziyle ikinci
bir Kurtuluş Savaşı’na girdi. 1939’da patlayan savaşın dışın-
da kalmak, kalabilmek; Balkan, 1. Dünya ve İstiklal savaşlarına
tanık olmuş, bunların tarifsiz acılarını bilen, bunların bir daha
yaşanmaması için mücadele eden insanlar tarafından başarıl-
mıştır.
Türk milleti, yakın tarihi felaketlerle dolu bu coğrafyada
hâlâ varolabiliyorsa bunu Nazım’lara olduğu kadar Piraye’lere
de borçludur. Kadınlar tüm dünyada ama özellikle bizim ülke-
mizde, acıları emmişlerdir. Erkekler “yüksek politika” yapar-
ken, kadınlar “alçak hayat”ın sadece kahrını çekmemiş; onu
başta çocukları için tahammül edilebilir bir düzene sokabil-
mek için debelenmiştir.
Bugün bu “erkek” tarihin, kadınlara yakıştırılan en dü-
şük-aşağılayıcı tabirlerle örülü bir dönemini idrak etmekteyiz.
Aklını kaçırmış, ahlakını kaybetmiş, inancını siyasete alet ve
nefrete dönüştürmüş, küçük taktik cinliklerle iktidar sağla-
maya çalışan iktidarsız ve “erkek” yöneticiler… Her gün yeni
bir rezillikle sarsılan sosyal medya, asosyal gazeteler… Paraya
iman edenler… Sadece reaksiyonla beslenen tembel beyinler…
Evet, dünyanın hali de hiç parlak değil ama; bizim tarih-
siz-talihsiz durumumuz tek kelimeyle acıklı. Allah’tan (ve-
ya her neye inanıyorsanız) kadınlar var da, onların yüzü suyu
hürmetine hâlâ umut var.