Gönderi

"O şarkı"yı hatırlama duası.
Şarkıyı hâlâ bulamadım. (Ellerim titremeye başladı.) Şahane bir cuma açılışı! İlk sevgilime gitmişti aklım (ama ondan değil hatırlayamamam, çiziklerle dolu artık hafıza kartım), anıdır anlatayım; Bir gün denize nazır, açık havada otururken ilk sevgiliyle suspus, bir amca geldi. "Gençler bir süredir sizi izliyorum, içimden geldi, size şunları getirdim." Partnerim (şimdi partnerim oldu, duygusal girişi yaptık nasılsa) ne düşündü bilmem ama benim kafatasımın içinde tepişmeler başladı: - Neden bizi izlemiş ki? - Getirdiklerinde ne var, ya içine...? (Noktaların içeriğine tüm felâket senaryolarını yazdım sayın, ben de sizi okumuş sanacağım.) - Adamcağız iyi niyetliyse ve ben yine de şüphe zincirlerimle bağlı, öylece durursam, amcaya ayıp etmiş olur muyum? vs vs. diye düşünürken amca elime tutuşturdu kayısıları ve Heidi'nin ekmeklerine benzeyen o ekmeğimsi şeyleri. Havadan sudan muhabbetler başladı, ellerimdekilerin ağırlığı da artık beş kiloya falan ulaştı. Amca "yesenize çocuklar" dedi. (Bak ellerim daha bir titriyor şimdi.) Amcaya diyemedim, yanımdaki insanın, 'karşısında hiçbir şey yiyip içemediğim tek insan' olduğunu. (Öyle de kaldı. Sonrakilerde yedim bir güzel. Kimi lokmalar boğazıma dizildi tabi, kimisi de yüklü gramlar olarak vücut buldu bende.) Ama yedim. Ama derler ya, 'kuş kadar' diye, o kadar yedim. Yiyebildim. Bu sıralarda amca devam ediyor muhabbetine. "Buralar", dedi, "eskiden hep dutluktu." Yok yok demedi öyle, şunları dedi; "Buralar eskiden daha güzeldi. Zeki Müren vardı buralarda, iyi insandı ama ağzı çok bozuktu, pek küfür ederdi." (Amcanın yalancısıyım.) Biz dinliyoruz öyle. Öyle ya da değildi, önemli de değildi. Ben o gün, o amcanın adımlarındaki zahmetine müteşekkir kalmıştım. Onu hiç de unutmadım. Bazen tek bir dokunuşun izi, silinmiyor böyle.. Şimdi de sana söylüyorum Tanrım; o amcanın kayısılarının hatrına, denizin hatrına, boğazıma dizilenlerin hatrına, sen hafızama güç kuvvet ver..
·
1,004 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.