Gönderi

64 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Türk Edebiyatı Klasikleriyle karşınızdayım. “Tercüman-ı Ahval” adlı ilk özel gazetede tefrika edilen Şair Evlenmesi, edebiyatımızda yayınlanmış ilk tiyatro eseridir. Batıda Fransız tiyatrosunu yerinde görüp yakından tanıyan Şinasi, “Şair Evlenmesi”nden başka tiyatro türünde eser vermemiştir. Tiyatroyu iyi bilmesine karşın başka eser yazmaması bu alanda bir örnek ortaya koymak istemesine bağlanabilir. Şinasi, Şair Evlenmesi ile Batılı anlayıştaki tiyatroyu Türk gelenek ve kişilerine başarıyla uydurmuştur. Şair Evlenmesi’nde toplumun içinden seçilen yerli kişiler, yalın ve doğal bir konuşma diliyle konuşturulmuştur. Mahalle kişilerinden biri olan Batak Ese’nin şu cümleleri yazı diliyle değil de konuşma diliyle verilmiştir: “…ben deheey öte ki mahallede kiracıyın ve bu mahallede süprüntücü başıyın deyi...” “Siz buncaleyin dil ile ikrar ettikten kelli biz de kabl (kalb) ile tastık ederiz.” Diğer kişiler de kendi kişiliklerine uygun şekilde konuşturulmuştur. Kimsenin ağzında yabancı ve yadırganacak bir söz yoktur. O zamana kadar, Karagöz perdesinde birer hayal olarak yaşayan ve yabancı seslerle konuşan ve belirli kalıplar içinde kalan insanlar Şair Evlenmesi ile normal ölçü, ses ve davranışlara kavuşturulmuştur. Eserin bir diğer özelliği de kişi adlarının kendi kimliklerine uygun olmasıdır. Şinasi bu komedi ile görücü usulüyle yapılan evliliğin sakıncalarını anlatmaktadır. Bu konu başka sanatçılar tarafından da işlenmiştir. Batılı tutum ve davranışlara sahip olan Şair Müştak Bey, sevdiği Kumru Hanım’la, yani istediği kızla değil de evin büyük ve çirkin kızı ile evlendirilmiştir. Eserdeki konu, eserin yazıldığı döneme göre oldukça güncel, yerel ve gerçektir. Toplumsal gerçekleri yansıtmaktadır. Halktan seçilmiş kişiler, halkın diliyle konuşturularak topluma ait töresel bir uygulamanın ortaya çıkardığı yanlışlıklar gösterilerek bu geleneğin eleştirisi yapılmıştır. Konu ve kişi bakımından yerli olan eser, teknik bakımdan Batılıdır. Kişilerin geleneksel Türk tiyatrosundaki kişilerle benzer yönleri vardır. Birbirini seven Müştak ile Kumru’ya geleneksel tiyatromuzun Çelebi ve Zennesi gözü ile bakılabilir. Özellikle Müştak, yaşadığı aşk, şaşkınlık ve çaresizlikle iyi çizilmiş bir Çelebi örneğidir. Aynı zamanda Hikmetle aralarındaki ilişki farklılıklar taşımasına karşın tipik bir Hacivat- Karagöz ilişkisini andırmaktadır. Hikmet, uyanık tavrıyla durumdan ders çıkarıp nasihat vermeye kalkan Hacivat’ı anımsatırken Müştak, Karagöz’e benzer bir kişilik sergiliyor. Karagöz ve Ortaoyunu özelliği taşıyan konuşma örgüsünün yaratılmasında büyük paya sahip iki oyun kişisi Batak Ese ve Atak Köse’nin konuşmaları, Karagöz oyunlarının Kayserili, Kastamonulu, Laz vs. tiplerini andırmaktadır. Mahalle halkından sayılan bu kişilerin durum ve davranışları da Karagöz oyunlarının mahallelisinden farklı değildir. Eserde birçok yanlışlık dile getirilmiştir. Aydın biri olan Müştak Bey, görücü usulü ile evleniyor. Bir başka aydın kişi olan Hikmet Bey, ortaya çıkan yanlışlığı düzeltmek için rüşvet vererek bir başka yanlışa giriyor. Birer aydın olarak içinde bulundukları bozuk düzeni değiştirmek yerine, o düzenin bir parçası olmaları, aldıkları eğitimin yetersizliğini gösteriyor. Bunlar da o dönemin sosyal yaşamının gerçeklerine uymaktadır. Edebiyatımıza tiyatro alanında bir yenilik getirmek isteyen Şinasi, Şair Evlenmesi ile tiyatro türünde bir örnek ortaya koyarak eski ile yeni, Doğu ile Batı arasında bir köprü kurmuştur. Şinasi’nin bu eseriyle toplumdaki görmeden evlenmeyi eleştirmekle birlikte tiyatro alanında Doğu ile Batı arasında bir köprüyü kurmayı amaçlamıştır. Şair Evlenmesi, gerek kişileri gerekse mekânı (bir ev) bakımından sahnelenmeye uygun bir komedidir. Şinasi’nin toplumsal bir sorun olarak gördüğü ve eleştirdiği görücü usulü evlilik olayını ve bunun ortaya çıkardığı çarpıklıkları Tanzimatın diğer sanatçıları da eleştirmiş ve zamanla eleştirilen görücü usulü ile evlilik toplumda görülmez olmuştur. Şinasi, “toplum için sanat” anlayışında eser verdiğinden Şair Evlenmesi’nde vermeyi amaçladığı mesajını topluma ulaştırmıştır. Yazar savunduğu sade dili Şair Evlenmesi’nde başarıyla uygulamış, günlük yaşamdan seçtiği kişileri kendi dilleri ile konuşturmuş, halkı eğitirken halkın anlayacağı dili kullanmıştır. Bu o gün için büyük bir yeniliktir; çünkü o döneme kadar edebî eserlerde ağır bir dil vardır. Şair Evlenmesi “Tercüman-ı Ahval” de tefrika edilmiştir. Birkaç sayı süren tefrika, halk kitleleri tarafından pek anlaşılamadığı gibi, aydınlar tarafından da pek önemsenmemiştir. Hatta rakip gazete “Ceride-i Havadis” yazarları bu tefrikayı pek hafife almış, onu tiyatro değil kocakarı masalı diye nitelemiştirler. Halbuki Şinasi bu eseri basit de olsa, ilk Türk tiyatrosunun bir denemesini yapmak amacıyla kaleme almıştır. Anlaşıldığı gibi “Şair Evlenmesi” halk tarafından pek ilgiyle karşılanmamış, “Ceride-i Havadis” tarafından da horlanmış ve sonra da unutulup gitmiştir. Fakat daha sonraları Selanik’te Mehmet Tayfur isminde bir kitapçı “Tercüman-ı Ahval” koleksiyonunda bu esere rastlamış ve bunu kitap halinde basmıştır. O zamanlarda İstanbul’da çıkan “Çaylak” adlı bir mizah gazetesi bu olayı alaya almış ve duruma karşı bir fıkra yazmıştır. Daha sonra kitapçı da “Çıngıraklı tatar” da bir mektup yayınlatarak eserin Şinasi’ye ait olduğunu ispatlamıştır. Böylece kitap haline giren “Şair Evlenmesi” yine de unutulmaktan kurtulamamıştır. Ancak İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, İbrahim Necmi Dilmen tarafından Selanik’te kurulmuş olan amatör bir tiyatro topluluğu tarafından sahnelenmiştir. Bu eser sade ve tabii bir konuşma diliyle yazılmış, sahnelenmeye uygun hoş bir komedidir. Şair Evlenmesi alafranga tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle mahallelinin hoşuna gitmeyen Müştak Bey adında fakir, fakat oldukça kafalı bir şairin sevip evlenmek istediği genç Kumru Hanım yerine, onun büyük kız kardeşi çirkin ve kart Sakine Hanım’ı almaya mecbur edilmesi; bu küçük entrikanın, mahalle imamına Müştak Bey’in dostu Hikmet Efendi tarafından verilen rüşvetle sonuçsuz bırakılmasının hikayesinden ibarettir. Kişiler gayet canlı ve doğrudan hayattan alınmıştır. Her kişiye kendi ortamının konuşma dili verilmiştir. Kimsenin ağzında yabancı ve yadırganacak söz yoktur. Hatta oyuncuların ağzından yazılan yanlış söyleyişler, imkansızlıklar, telaffuz hataları da aynen sahnelenmiştir. Eserin bir diğer özelliği de kişi adlarının kendi kimliklerine uygunluğudur. Şinasi bu komedi ile, bizde şeriat kılığına bürünen imamların iç yüzlerini ve din adına oynanan iğrenç iki yüzlükleri ve bundan ziyade tellal kadınlar ile görücüler aracılığıyla yapılan evlenmelerin yanlışlığını anlatmaya çalışıyor. Şair Evlenmesi yalnız ilk basılı piyesimiz değil, aynı zamanda en çok bizim olan ve bizi gösteren bir piyestir.İyi okumalar, Kitaplarla kalın..
Şair Evlenmesi
Şair Evlenmesiİbrahim Şinasi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202216.3k okunma
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.