"Bıkmadan usanmadan direnmek zorundayız."“Merhabalardan bir demet.”
Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır.
Böyle giderse daha çok söyleyeceğiz: “Ne kadar seçme sapan şeyler yaşıyoruz”. Ki bu ve fotokopisi kalıplaşmış cümleleri "Herşeyin boku çıktı lan memlekette..." ye lehimleyeceğiz. İşin enterkasmayan tarafı, "sinirlere boğum boğum düğüm atan yanı bu" nakarat hep aynı. Özü ortak noktaya odaklanıyor ökelenmelerimizin: Yönetim.
‘Ülkenin en büyük derdi ülkeyi yönetenler’, diyor son verdiği röportajda Ferhan Şensoy.
"İktidarın sanata ve sanatçıya bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?", sorusunu ise şöyle cevaplıyor: "İktidarın sanata ve sanatçıya yönelik bir bakış açısı yoktur!". Nett!
“Öyküyle deneme arasında gidip gelen geziperver yazılar bunlar.” Nesneler ferhanca konuşturularak, zaman zaman tek başına, dembedem de nesnedaşlarıyla, olaylara yorumcu ve eleştirmenleşiyorlar.
Bilmem kaç sayfa sonrasında, solumda pinekleyen çayın n'tür şikayetlerde bulunduğunu merak eritmiyor değildim açıkçası. Öyle ki empatilerden paronayaklaştım, neyse ki "Streslendim de duruldum." ≈))
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim diğer paragrafa. Zira sinirsel katsayım günbegün everestleşmekte. Kitaplarının çoğunun yeniden basılması (ulaşılabilenler çok çok pahalı) ve her eserinin fiyatına düzenleme getirilmesi gerekli.
Ustanın, yazdıklarıyla, filmleri ve dizileriyle, bendeki etkisi çok fazladır. Sadece okumak, izlemek, gülmek değil ona olan hayranlığım. Dik duruşuna, yanlışı gördüğü yerde dilinden ferhangi şeyleri esirgememesine, ülkenin haline rağmen yüzündeki tebessümü eksik etmeyip "Ülkenin sürekli geriye gidişi çok hızlandı. Bıkmadan usanmadan direnmek zorundayız.", demesine...
İbrahim: Kaç cigaramız kaldı?
Muzaffer: Cigaramız diye genel bi durum yok.
Hemen üstteki replikleri okuyunca duygulanıyorsanız anlayabilirsiniz n'demek istediğimi.
Zaman ayırıp okuyanlara mersilerden bir demet, keyifli okumalar ≈))