Gönderi

'Insanları aynı yapan şey yoksulluk; her şey, en büyük zenginlik bile insanların elinde yoksul, insanları bedenindeki ya da zihnindeki yoksulluk daima aynı anda hem bedende, hem zihinde, bu da onları hasta ve deli etmek zorunda. Duyuyor musunuz doktor, ben hayatım boyunca sadece hastalar ve deliler gördüm. Nereye baksam geriye bakan ölüler, yok edilenler. İnsanlar, sayıları milyarlara varan, beş kıtaya yayılmış, devasa bir ölüm topluluğundan başka bir şey değil. Komedi! Gördüğüm ve ondan herhangi bir şey duyduğum her insan bana bütün soyun mutlak şuursuzluğunu, bu soyun ve bütün doğanın bir aldatmaca olduğunu kanıtlıyor. Komedi. Dünya, sık sık söylendiği gibi, üzerinde aralıksız prova yapılan bir prova sahnesi. Nereye baksak, vaktimizi alan aralıksız bir konuşmayı öğrenme, yürümeyi öğrenme, düşünmeyi öğrenme, ezbere öğrenme, aldatmayı öğrenme, ölmeyi öğrenme, ölü olmayı öğrenme hali. İnsanlar, bildiğimiz bir şeyi bize oynayan oyunculardan başka bir şey değiller. Rollerini öğrenenler. Her birimiz hiç durmadan bir (kendine ait) rolü ya da birçok rolü ya da akla gelebilecek bütün rolleri, ne için (ya da kimin için) öğrendiğimizi bilmeksizin öğreniyoruz. Bu prova sahnesi başlı başına bir azap ve hiç kimse bu sahnede olup bitenleri zevk olarak görmüyor. Fakat bu prova sahnesi üzerindeki her şey doğal olarak gerçekleşiyor. Perde açıldığında her şey bitiyor.' Hayat, ölümün öğretildiği bir okulmuş. Milyonlarca öğrenci ve öğretmen bu okulu dolduruyormuş. Dünya, ölümün okuluymuş. "Dünya önce ölümün ilkokulu, ardından ölümün lisesi, sonra da, pek az kişi için," dedi prens, "ölümün yüksekokulu." İnsanlar bu okullarda dönüşümlü olarak öğretmen ya da öğrenci oluyorlarmış. "Ulaşılabilir tek öğrenim hedefi," dedi, "ölümdür."
Sayfa 121 - 122
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.