Gönderi

544 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 günde okudu
yıl 1901...
Bir tavsiye ile başlamak isterim. Kitap yeni çıktı ve konusu salgın ama bu dönemde bu kitabı okumak pek de iyi bir fikir olmayabilir. Eğer evde kapalı kalmak sizi boğuyorsa ve artık salgın haberlerinden bıkmışsanız bu kitabı okumayı sıcak tatil günlerindeki açık hava planlarınıza dahil etmeniz daha doğru olabilir. Yoksa Pamuk’un distopik ortamı sizi de içine çekip benim gibi kabusların ortasına atabilir. Dahası oranızı buranızı yoklayıp vücüdunuzda vebanın en fena habercisi olan ‘hıyarcık’ denen çıbanı arayarak salgın semptomlarının psikolojik etkileriyle boğuşmak zorunda kalabilirsiniz. Marquez kadar destansı, Borges kadar büyülü, Dostoyevski kadar gerçekçi ve Tolstoy kadar didaktik yazabilen Pamuk’u okumak benim için damak çatlatan bir zevkle eşdeğer. İnsanı hayatta tutan güdülerden en güçlüsü olan ‘yemek’ zevk haline geldiğinde neler olur bilirsiniz. Okumak da öyledir, lezzetlisi tadından yenmez. Yeme de yanında yat hesabı. Günler ve gecelerce Minger’le yatıp vebayla kalktım. Az önce kabuslarıma girdiğini yazarken abartmıyordum. Handiyse Minger Adası’ndaki evimin penceresinden izledim olanları. Bir adanın en kötü günlerinin şahidi yapıyor sizi kitap. Osmanlı’ya az giydirmiş olsa da bence tarihsel zemin gerçekçi ve sağlam olmuş. Kitabın bel kemiği zaten tarih denen güç sarhoşluğu. İktidarın hırsını da açmazlarını da doğru eksenlerde toplayabilmiş. Gücün ortalarda bir hayalet gibi dolaşıp tutanın elinde kaldığı bir dönemi, merkezden uzak bölgelerde yaşanan zaafiyetleri ve aslında doğal sınırlarına ulaştıktan sonra bir imparatorluğun çöküşe geçmesinin de bu doğal sınırlara bağlı olarak gerçekleştiğini satır satır işlemiş. Bence Abdülhamit dönemini seçmesi de ilginç ve bir o kadar da bilinçli bir tercih. Fetih politikasıyla at üstünde kurulan bir imparatorluğun artık saraydan çıkmadan yönetilmeye çalışılması ve çok uluslu bir yapıda dengeleri elinde tutmanın zorluğu ile gittikçe azalan hakimiyeti baskıyla korumanın yanlışlığı da gözler önünde. Kitabı siyasi bir gözlükle ve kişileri merkez alarak okumak bazı tarihî karakterlerin karalandığı izlenimi yaratabilir. O yüzden bence tarihsel bir kesit olarak kritik yapmak daha doyurucu br sonuca ulaştıracaktır okuyucuyu. Kurgu, konu, konum, dil ve karakterlere diyecek sözüm yok. Kitabın ayrıntılara gömülmüş bir matematiği var ve tarihimizdeki çoğu ‘siyasi’ döneme ve başarısız uygulamalara ışık tutar nitelikte. Osmanlının yıllarca uğraştığı ve halen devam eden ve ufacık bir krizde patlak verebilecek sessizlikte bekleyen ‘adalar’ sorununun da -hayalî bir ada üzerinden-tam bir gerçekçilikle yansıtıldığını belirtmeden geçemeyeceğim. Azınlıkların yaşadıkları coğrafyayı vatanlaştırma hayallerini bunu kullanan güç odaklarına satarak tarihi kana bulamaları bilindik bir manzara olması yanında sürekli tekrar etmesinden bir ders alınmadığı sonucu çıkıyor. Buna da ayna tutmuş Pamuk ama sanki azınlık ve milliyetçilik kavramlarına daha çok hak vererek... Ermeni sorununa ‘soykırım’ demesi yüzünden oldukça tepki çekmesine rağmen kitapta da bunu yineleyen cümleler kullanmış olması üzücü. Bu bağlamda; Taraf olmadan bir gözlemci gözüyle yazılıp yazılmadığı tartışılabilir. Polemiğe açık oluşuyla da klasik bir Pamuk romanı ama oldukça sert bu sefer. Sonuçta tarihî olayları yaşanılan dönemin gerçekleriyle okumak ve gelecek adına yaşananlardan dersler çıkarmak daha doğru geliyor bana. Tek taraflı bakmak veya yanlışları yineleyerek yerinde saymak sadece perde arkasındakilere kazandırır. Kaybeden yine ‘insan’ olur. Bugün olsa yine aynı acılar yaşanır mı derseniz bence yaşanır. Çünkü insan denen canavarın güçle imtihanı hiç bitmeyecek. Bu söylemleriyle Pamuk’un artık edebî yönünden çok dik karşı çıkışlarla anılmayı tercih ettiğini mi düşünmeliyiz acaba? Göze aldığı şeyi düşününce aklıma, Norveç halkının Nobelli büyük bir yazar olan Knut Hamsun’a, Hitler’e verdiği destekten dolayı bir genç kızın başlattığı ve çoğu insanın katıldığı kitaplarını sessizce evinin önüne bırakarak gösterdikleri zarif tepki geldi. A. Lidar bu olayı şu cümlelerle anlatmış: “Bir sabah, genç bir Norveçli, elindeki Hamsun kitabını yazarın evinin önüne bırakıp sessizce uzaklaşır. Bir süre sonra biri daha kitap bırakır aynı yere. Sonra biri daha, biri daha, biri daha... Oslolular ellerindeki Hamsun kitaplarını yığarlar yazarın kapısının önüne. Ne bir arbede yaşanır, ne de kötü bir laf edilir. Kırgın Norveçliler kitapları sessizce bırakıp dağılırlar. Adeta kendi kitaplarından bir dağ oluşur Hamsun'un bahçesinde. Bu zarif tepki, doksan küsur yaşındaki yazara ömrünün en acı dersini verir. Pişman, mutsuz ve utanç içinde yumar hayata gözlerini…” Halk kendilerine ihanet eden yazara tehdit, taş ve sopalardan daha ağır gelen asil bir cevap vermiş. Gerçi bizim linç kültürümüze oldukça uzak bir ütopya bu. Bizler de keşke tepkilerimizi öfke seviyesinden soft bir duygu seviyesine çekebilsek her durumda. Fazla uzattığımın farkındayım. Konu Pamuk olduğunda yazılacak çok fazla şey birikiyor akılda. Çünkü tanıdığımız ‘büyük yazar’ların hepsinden ayrılan yönü onun halâ yaşıyor oluşu ve döneminde suya sabuna dokunmadan yazan ve eleştirilmeden yaşayan ‘büyük yazar’ yoktur. Bu yüzden çok fazla kelâma gerek yok. Laf salatası karın doyurmaz. Sonuç olarak; edebi anlamda bakılırsa tadı damakta kalıyor ve kitap bittiğinde veba olmadan adadan kurtulduğunuza çok seviniyorsunuz. Adı değişse de tarih boyu insanı hayatıyla sınayan büyük salgınlar hep var olmuş. Büyük felaket dönemlerindeki kitle psikolojileri de bu salgınların seyrini fazlasıyla etkilemiş görünüyor. Kitle psikolojilerini sayfalara dökerken de ustalıkla bahsetmiş toplumsal sıkıntılar karşısında bireyin yalnızlığından, otoritenin çaresiz kaldığı yerlerden ve doğanın kaçınılmaz sonucu olan ölümün her şeyden daha canlı olarak etrafımızda dolaştığından. Bitirelim o halde... Ne diyelim, şimdiyi yazanlar olarak tarihten ders çıkararak şu koronadan da sağ salim kurtuluruz umarım. Keyifli okumalar dilerim.
Veba Geceleri
Veba Geceleri
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20216,8bin okunma
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.