Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
✍DİPÇE : Soseki denince akla ilk gelen,  Meiji Dönemi ve Batılılaşma süreci oluyor haliyle. Bu sancılı dönemde yaşaması ve dönemin sadece edebiyatıçısı değil güçlü bir mütefekkiri olması da yarattığı tüm eserlerin özgünlüğünde kendini gösterir. Evet, Soseki okuru,  onun eserlerinde konu tekrarı yaptığını kalıp metaforlar, ortak izlekler sürdüğünü düşünebilir. Ana sancının;  Batılılaşma ve gelenek çatışması, batıyı aynen kabul etmeme onu sindirme çağrısı olduğu muhakkaktır. Fakat 100 yılı aşkın sürede; yarattığı kahramanların  duygu kırıntılarında ve hep aynı yerden çelmelenen okur, onun gerçek bir öncü olduğunu kabullenir, modern insanın onun sessiz ve kırılgan kalemine sığınma nedeni budur. Sanşiro karakterinde, edilgen yapısıyla (Murakami onu gözlemci karakter olarak niteler) içimizdeki taşralı uyanır. Onun durgunluğunda, belki beceriksizliğinde, derinlerimizde gizlediğimiz kaybedişlerimiz kıpırdar. Taşra, romanda gerçek mekandır (Kumamotoluyum, der sıkça. Bu aynı zamanda ilkelliğin adresidir.) Sanşiro 23 yaşında Tokyo'ya üniversite okumaya gider.Mental yetkinliği yüksek olan bu genç ne var ki Kumamotoludur, eserin ilk vurgusu budur.Taşra  ve büyük kent. Toplumsallıktan bireyselliğe geçiş. Birçoğumuzun hikayesi gibi küçük kasabamızdan okumak için taşındığımız büyük kent serüveni. Ya da büyük kentte olmasına rağmen içinin taşrasıyla yüzleşen bireyin hikayesi. Bu anlamda baktığımızda hâlâ geçerliğini koruyan bir duygu durumdur. (Meslek hayatımda Türkçesini anlatım bozukluğundan kurtaramayan ancak muazzam mantık muhakemesiyle gözleri ışıldayan onlarca gencin, içindeki taşrayla mücadelesine şahit olmuşumdur, onların duygusal savaşlarında unufak olan gönül yıkıntılarını yerden toplayıp zeka fışkıran gözbebeklerine yüklemeyi denemişimdir, fakat biliyorum ki insanın gerçek hocası kendisidir gerçek öğreticisi kaybedişleridir.) .... Eserde, modernleşme sancısı sadece taşralı gencin ruhsal çalkantısında  verilmez. Mimari yapıdan edebiyata ve bilime kadar ufak değindirmelerde bu karşıtlık hep işlenir. İlk sayfalarda Fuji Dağı üzerinden  (bu dağ turistik bir mekandır  Japonya'nın doğal güzelliğini temsil eder) geleneğin güzelliğine rağmen bunun bir başarı gibi görülmemesi ve Japonyanın Batı karşısında eksikliği vurgusu yapılır. Yine zelkovalı, mabet ağaçlı bahçede Avrupa tarzı okul binaları eskinin üzerine konumlandırılan Batı çizgisine atıftır.Bu hem gerekli hem risklidir. Tüm bu anlatımları, Soseki her zamanki üslubuyla karakterlerine yaptığı ustaca rol dağılımlarında dile getirir. Yojiro, Hirota ve Nonomiya üzerinden edebiyat, felsefe ve bilime bakışı, gelinen noktayı ve olması gerekeni işler.Soseki dönemsel sorumluluğu gereği bu misyonu üstlenir. Yine toplumun zor değişen algılarından biri kadın teması da ustalıkla işlenmiştir.Japon kültüründe geride kalmış kadın Batılılaşma sürecinde varlık gösterir. Sanşiro'nun özgüvensizliğinin mimarı annesi, fiziken olmasa da mektuplarıyla diriliğini  hep korur. Öte yandan Mineko yazarın tabiriyle o bir Henrik Ibsen kadınıdır, duygulu ama güçlü dışa dönük ve sesli bir kadın. Sürüden ayrılan bir kuzudur.Sanşiro'nun gönül burcunda ve gerçekte de yüksektedir eserin mihenk taşıdır. Evrenin kanunlarının  değişmezliği ama o kanunların yönettiği evrendeki her şeyin  değişikliği romantik bir anlatımla ifade edilir, bu bir akıştır. Bir tren yolculuğunda başlayan hikaye döne dolana Sanşiro'nun içsel, Japonya'nın dönemsel yolculuğudur. Alper Kaan Bilir'in dipnotlarla  zenginleştirilmiş çevirisi ile okunası bir Soseki kitabı. Durgun ve etkileyici.
Sanşiro
SanşiroNatsume Soseki · Maya Kitap Yayınları · 2017334 okunma
·
278 views
Elizabeth Harmon okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme Can.Soseki senden sorulur😄
Gncokuyor okurunun profil resmi
Teşekkür ederim can🥰 son üç kitabı kaldı
Rîndkeş okurunun profil resmi
Hepimiz Kumamotoluyuz, Hepimiz Taşralıyız :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.