Gönderi

336 syf.
·
Not rated
·
Read in 32 days
Stefan Zweig bütün kitaplarında insanları derinden sarsan, psikolojilerini etkileyen duygular üzerinde durmuş. Bu kitabında da ele aldığı ve üzerine bizleri düşündürdüğü duygu merhamet duygusu. Şimdi diyeceksiniz ki merhamet duygusu bir insanın psikolojisini nasıl etkiler? İşte Zweig bu sorunun cevabını çok güzel veriyor. Kitapla ilgili kısaca bilgi verip daha sonra da yorumuma geçmek isterim. Süvari subayı olan Hofmiller, bir akşam davetli olduğu bir partide karşılaşır Edith'le. Edith, yaşadığı dolayların en zengin adamı olan Herr Von Keksfalva'nın kızıdır. Hofmiller partide Edith'e dans teklif eder ancak bu yaptığı en yanlış şey olacaktır. Hatta geriye dönüp baktığında hayatının bütün gidişatını değiştiren olayın işte bu olay olduğunu görürüz. Edith kötürümdür. Değil dans edebilmek ayakta bile duramıyordur. Yaptığı bu terbiyesizlik karşısında özür dilemek adına ertesi gün Edith'e çiçek yollar ve böylece gününün müsait olan her anını Kekesfalva şatosunda geçirmeye başlar. Evin sahibi, kızı ve yeğeni tarafından, Hofmiller'ın her gün yaptığı bu ziyaretler hoş karşılanıyor, hizmette sınır tanımıyorlardı. Hofmiller'sa bu iki genç kadının sohbetinden zevk alarak yanlarında duruyordu. Edith'in haline çok üzülüyor ve ona büyük bir merhamet duyuyordu. Böylelikle hem Hofmiller'ın hem de Edith'in hayatını derinden sarsan olaylar silsilesi başlamış oldu. Ben kitabı ve bu merhamet duygusunun insan psikolojisi üzerindeki etkisini iki farklı bakış açısından ele almak istiyorum. Bir Hofmiller'ın bakış açısı diğeri de Edith'in bakış açısı. Edith kendisine asla acıma duygusuyla bakılmasını istemeyen gururlu bir genç kız. Hofmiller'ın yaptığı her şey Edith'e karşı beslediği acıma duygusundan olmasına rağmen Edith'in bunu bilmesi üzerine sinir krizi geçireceğini bildiğinden belli etmemeye çalışır ve Edith zamanla Hofmiller'ın kendisine olan davranışlarını yanlış yorumlayıp aşık olur Hofmiller'a. İşte Hofmiller'ın acıma duygusuyla yaptığı her davranış aslında kesinlikle istemediği bir şekilde yön alıp Edith'in kendisine aşık olmasına sebep olmuştur. Halbuki Hofmiller, Edith'e asla böyle duygular içerisinde değildir. Şimdi Hofmiller'ın penceresinden bakacak olursak, adamcağızın tek istediği Edith'in mutlu olması. Hiçbir artniyeti ya da beklediği bir karşılık olmadan yaptı ne yaptıysa. Edith'in kendisine olan hislerini öğrendiğinde çekip gitmek istedi ama bu sefer de Edith'in doktoru ve babası tarafından durduruldu. Hofmiller'ın içindeki merhamet duygusu o kadar fazlaydı ki hem Edith'e hem de babasına kıyamadığından istedikleri her şeyi kabul etti. Bir bakmış iş evliliğe doğru gidiyor ve bu yolda nişanlanmışlar bile. Bir sarhoşluk anında verilen bu karardan Hofmiller anında pişman olur ve ikisinin de malum sonuna sebep olan bir karar alır. Doktorun ve Herr Von Kekesfalva'nın, Hofmiller'ın içindeki merhamet duygusuna bu kadar oynamış olmalarına ne kadar sinirlendiysem, Hofmiller'ın bu kadar yumuşak kalpli olmasına da bir o kadar sinirlendim. Sonra aklıma şu soru geldi: "Ne yani? O zaman merhamet denen şey kötü bir şey mi? Çocuklarımıza aşılamaya çalıştığımız merhamet duygusu aslında olmaması gereken bir şey mi?" Bütün bu soruların cevabını veremedim tabiki. Asla içinden çıkılmayacak bir kısır döngü gibi her cevap. Sonra da bir düşünce beynime yerleşti kaldı. " Canlılar arasında merhameti en haketmeyen varlık insanoğlu." Keyifli okumalar...
Acımak
AcımakStefan Zweig · Kent Yayıncılık · 20126.2k okunma
·
27 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.