Gönderi

Sabahattin Sinop Hastanesinde gündüzleri aralıksız yazıyor, geceleri de mum ışığında sabaha kadar okuyordu. Önünde daha yedi ay olduğunu, bu süreyi katiyen boşa geçirmemesi gerektiğini düşünerek, kendini sıkı bir disiplin altına almıştı yazar. Zamanın tümünü kağıt, kalem,kitap arasında geçiriyordu. Kendiliğinden pek laf açmasa da fikri sorulduğunda çenesi düşüyor,aklına geleni hiçbir sansüre tabi tutmadan söyleyiveriyordu. Böylesi sohbetlerin birinde, Ankara daki mebusların, büyük memurların yolsuzluklarından bahsedince, koğuşun gediklilerinden Mustafa “ Bak sana hükümet bu kadar para sarf etmiş, okutmuş adam etmiş, ayıp değil mi böyle fikirlere kapılmışsın, hükümetle uğraşırsın” dedi. Sabahattinin cinleri tepesine çıkmıştı. “Böyle fikirler” lafıyla “solculuğu” kasteden Mustafaya sıkı bir ders vermesi gerekiyordu. “ Bana solcu diyorlar ama yaşayışımı görüyorsun. Ya sana ne demeli Mustafa efendi ? Koğuşta içki içersin, kumar oynarsın, on kuruş yevmiyle fakiri fukarayı çalıştırıp oturduğun yerden dışarıya mal satıp para kazanırsın..” Lafını bitirince de hırsla kalktı, gidip yatağına uzandı ve yastığının yanında duran kitabı alıp okumaya başladı...
Sayfa 117Kitabı okudu
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.