Anadolu’nun bir kasabasına haber yapmaya giden bir gazeteci her yıl kutlanan düşman işgalinden kurtuluş törenlerinin neden bu yıl kutlanmadığını sorar. Kasabalılar düşman askeri kılığına girmeye gönüllü kimsenin olmadığını söylerler. Düşman askeri kılığındaki kendi hemşehrilerine hızlarını alamayıp süngülerle saldırıp bir nevi dayak atmalarından dolayı bu göreve artık kimse talip olmamaktadır.. Yukarıdaki örnekten anlaşılacağı üzere Türkiye’de alttan alta toplumun düşünce yapısına sirayet etmiş bir yabancı (özellikle Ermeni) düşmanlığı mevcuttur. Çocuklara sanki adı soyadı öğretilir gibi sebebini atanında bilmediği bir nefret tohumu ekilir. İşte böyle bir coğrafyada da kozmopolit yaşantı kaybolarak yerini giderek homojenleşen bir toplum yapısına bırakmıştır. Yapay düşmanlar da bir ömür boyu siyasetin oyuncağı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Geçmiş sürekli olarak halının altına süpürülmüş ve yıllar içinde de sürekli o halının altından taşmıştır. Ve en son Hrant Dink cinayetiyle de kendini bir kez daha hatırlatmıştır. Biz yaşadığımız yer itibariyle, doğru veya yanlış bildiklerimizle olayın kendi tarafımızdan müdahiliyiz. İşte bu kitap olayın diğer tarafıyla ilgileniyor. Ermenistan’dan başlayıp Fransa ve Amerika’da ki Ermeniler ile yapılmış görüşmelerden oluşturulmuş. Olaylar anlatılırken haklı haksız tartışması yapılmayıp olayların insanlar üzerindeki etkilerinin üzerinde durulmaya çalışılmış. Yılların biriktirdiği acı ve gözyaşı her bir anlatıda kendine bir şekilde yer bulmuş. Sözünü sakınmadan, gerçeğin peşinde koşmaya çalışan objektif bir çalışma olmuş.

Ağrı'nın DerinliğiEce Temelkuran · Everest Yayınları · 2016670 okunma

·

35 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.