Gönderi

156 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 30 hours
Sabahattin Ali'nin "Üç Romantik Hikaye" Çevirisi
Sabahattin Ali çevirilerinden oluşan “Üç Hikâye” adlı eseri, kitapçıdaki çalışanın tavsiyesi ile aldım. Öyle içten tavsiye etti ki, gözlerinin içi parıldıyordu. Zaten Sabahattin Ali, çok sevdiğim bir yazardır. Aldım kitabı, iyi ki almışım. Eser; Sabahattin Ali’nin Heinrich von Kleist’ten yaptığı “San Damingo’da Bir Nişanlanma”, Adelbert von Chamisso’dan yaptığı “Peter Schlemihl’in Acayip Sergüzeşti”ve E.T.A. Hoffman’dan yaptığı “Duka ile Karısı” adlı üç hikayenin çevirisinden oluşuyor. Ali, önsözde 18. Yüzyıl Almanya’sındaki “romantik çığır” hakkında kısa bir bilgi veriyor. Ardından her hikâyenin başında, hikâyenin yazarı ile ilgili kısa bir biyografi verip her biri egzotik bir yerde veya çok eski tarihlerde geçen olaylar hakkında bizi aydınlatıyor. Tam da bu aydınlatmalar esnasında, Sabahattin Ali’nin biyograficiliği beni gülümsetti. Mesela E.T.A. Hoffman’ı anlattığı kısımdan iki örnek: “Anası ve babası onu ukala bir amcanın terbiyesine bırakmışlardı. Fakat daha çok kendi haline terk edilmiş gibiydi. Çocukluğunda bir harika, erkenden kendini gösteren bir deha diye pohpohlanmış, şımartılmıştı. “ “Fakat hayatı yine karışıktı, kendisi gibi serseri ruhlu şair, muharrir ve aktör arkadaşlarıyla meyhanelerde sabahlıyor, zekâsını ve kabiliyetini çürütüyordu.” gibi örnekler :) Son derece samimi, öznel, sanki yazarın bizzat yanındaymış gibi anlatılan bu kısımlar beni gülümsetti ama sevgiyle. :) “San Domingo’da Bir Nişanlanma” şimdiki Haiti Adası’ndaki bir acayip nişanlanmayı anlatıyor ama aslında anlatılan adanın yerlileri ile ordaki Avrupalılar arasındaki mücadele. Klasik romantik bir hikâyaydi aslında. 18. Yy.da Haiti Adası’ndaki bazı tarihi meselelere de temas ettiği için ilginçti. “Duka ve Karısı” bir sergide görülen tablonun 1200'lere dayanan Venedik’te geçen hikayesini anlatıyordu. Oldukça sürükleyiciydi ve romantizmin temel meselesi olan “büyük tesadüfler”e dayanıyordu. Ama yine bambaşka bir ülke, çok eski bir zaman, dukalar, kayıklar, Venedik, kahin kadınlar, kan ve gül derken neticede hoş bir hikayeydi :) Ben esas olarak “Peter Schlemihl’in Acayip Sergüzeşti”nden bahsetmek istiyorum. Bu hikaye; fantastik, yer yer gotik, kimi zaman da komik, masalsı bir hikayeydi. Hikayenin nasıl ortaya çıktığını anlatırken Adelbert von Chamisso bizzat kendisi de La Fontaine’in bir masalında, cebinden istenilen her şeyi çıkarabilen bir adamı okuyup etkilendiğini ve oradan esinlendiğini anlatmış. Bizim hikayemizde de ne idüğü belirsiz biri, bir gül bahçesindeki dost meclisinde o an ihtiyaç duyulan her şeyi cebinden çıkarıyor: dürbün, kocaman bir şemsiye ve bir Türk halısı… Hikayenin anlatıcısı ve aynı zamanda kahramanı, bu gördükleri karşısında şaşkınlığa düşüyor. Neticede bu esrarengiz adam, kârlı bir pazarlık neticesinde anlatıcımızdan “gölge”sini satın alıp ona, içindeki altın hiç bitmeyen bir kese veriyor ve olaylar gelişiyor. Bu hikayenin (aslında masal bence) bu kadar ilgimi çekmesinin sebebi, bu hikayelerden hemen önce Haruki Murakami’nin “Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu“ romanını okumuş olmam. Her ikisinde de esas mesele “gölgesizlik”ti. Gölgesi elinden alınan bir insan ne yapar ya da neleri yapamaz, nasıl zor durumlarda kalır? İki metinde gölgenin temsil ettiği şey birbirinden farklı da olsa benzerlikleri çok büyüktü. Kim bilir, belki Murakami de Chamisso’nun bu öyküsünü okumuştur. :) Peter Schlemihl’in gölgesizlik serüveni beni Murakami’nin gölgesizlik serüveni romanından çok daha fazla etkiledi aslında. Üslup , dil ve anlatım bakımından elbette. Sabahattin Ali’nin pek beğendiğim o nahif üslubunun da bunda etkisi büyüktür. Ama peş peşe gelen bu tesadüfi gölge metaforu okumaları bana “Edebiyat nedir, ne değildir?”i düşündürdü. Madem masalsı birtakım acayiplikler okuyacağım, o zaman harika bir üslup, bir estetik haz isterim de isterim :)
Üç Romantik Hikaye
Üç Romantik HikayeAdelbert Von Chamisso · Yapı Kredi Yayınları · 2016529 okunma
·
334 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.