Gönderi

"FARABİ’NİN DÜŞÜNCE DÜNYASI İÇERİSİNDE DİN VE FELSEFE İLİŞKİSİ-Esra TÜRKSEVER,Mehmet ÇİÇEK" adlı makaleden alınmıştır. ... Farabi’de Platon’da olduğu gibi insanların doğaları bakımından birbirlerinden farklı olduklarına inanmaktadır. En temelde seçkinler ve sıradan –avam- insanlar olarak ayrım yapan Farabi, bu iki grubunda kendi içerisinde bulunanlarında farklılık gösterdiğini ifade etmektedir. Seçkinlerin en seçkini filozof, peygamber ve yöneticidir. Bu insanlar en güzel yönetimin, en hakiki mutluluğun ve en doğru yasaların bilgisini faal akıldan yani bu akıl sayesinde de Tanrı’dan almaktadır (Farabi, 2015: 29). ... Farabi’ye göre; “Varlıkların bilgisi kazanıldığında ve öğrenildiğinde eğer onların kavramları akılla kavranıyor ve kesin ispatlar aracılığıyla tasdik ediliyorlarsa, bu bilgileri içine alan ilim, felsefedir. Eğer onlar kendilerini temsil eden misaller aracılığıyla tahayyül yolu ile bildiriliyor ve bu tahayyül ettirilen şeyler ikna yöntemi ile tasdik ettiriliyorsa, eskiler bu bilgileri içine alan şeyi din olarak adlandırmaktaydı”(Farabi,2015:93). ... Farabi’nin göz önünde bulundurduğu temel prensip, doğru din ile gerçek felsefe, bir ve aynı hakikati dile getirmektedir. Bu yüzden de felsefi ve dini olan arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Ona göre amaç, tek olan hakikate ulaşmaktır. Ancak din ile felsefe aynı amacı benimsemelerine karşın, farklı metotları takip etmektedirler. İslam, insanın mutluluğunu sağlamak için çalışır. Felsefe de aynı amaç ile çalışır. Aydınlı’nın aktardığı ifadelerle; “Farabi’ye göre felsefi bilgi ve onunla birlikte giden filozofik hayat, insani çabanın bir ürünüdür, iradidir ve çeşitli bilme aşamalarını içerisine alan entelektüel bir etkinliktir. Vahiy, bu entelektüel hayatın ulaşabilecek en son aşamasında filozofun çabasını tamamlar ve ona aşkın realitenin tabiri caizse iç yüzünü gösterir”(Aydınlı, 2014a: 157-158). ... Felsefe, hakikatin, Faal- akılda olduğu şekliyle kavranması, din ise bu aynı hakikatin çeşitli örnekler ve temsilerle algılanmasıdır. Felsefe düşünme aktı ile din ise tahayyül aktı ile iş görmektedir. Din veya dinler, kendilerine özgü ifade formlarıyla, özde bir ve aynı olan felsefi hakikatin, farklı temsil ve taklitleridir (Aydınlı, 2014b: 162-164). Din ve felsefe yöntemsel olarak birbirinden ayrılan iki alandır. Dinde diyalektik ve retorik formda dile getirilen şey ispata dayalı formu felsefede bulunmaktadır. İnancın akla dayalı temelendirmesi felsefe ile yapılmaktadır. Bu bağı fark edenler filozoflar ve o konumda bulunan insanlardır. Ve bu iki alan arasındaki geçişkenliği görebilenler böylece başkalarından ayrılmaktadır. Bu bilince sahip olunmazsa sağlıklı bir ilişki söz konusu olamaz ve kavga kaçınılmazdır. Farabi’ye göre toplum felsefi temellendirmeye her halükarda gereksinim duymaktadır. Bu yüzden de toplum yöneticiliğini filozofun yapması gerektiği konusunda fikre sahiptir. Ve bu görevi yerine getirecek ilk başkanın toplumu bu felsefe ile din arasında ki gerilimin aşıldığı toplum olmalıdır ki bu toplum erdemli dine sahip olan bir düzen içerisinde yaşayabilen topluluk haline gelebilsin. Yoksa erdemli şehir hükümdarsız kalarak yok olmanın eşiğine gelebilmektedir. Ya da yaşamlarını sadece bu dünyaya adayan erdemsiz, dünyevilik peşinde koşan bir toplum yapısı haline gelecektir. Bu şekilde erdemsiz şehirlerin yöneticileri de kendi elde etmek istediği mutluluğu amaç haline getirerek bozuk bir toplum yapısı oluşturmuş olacaktır (Aydınlı, 2008: 163-170). ...
50 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.