Gönderi

88 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 29 hours
Alçak(!) Dünya Basıncı!
Öncelikle kadınların da erkekler gibi hür ve baskı altında olmadan yaşayabildiği bir ‘’ütopya’’ düşünmek ve bunun sadece bir ‘’ütopya’’ olarak ifade edilmesi ne kadar da yürek burkan bir his. Daha feminist ve daha eşitlikçi bir dünya görme dileğiyle incelememe başlıyorum. Spoiler içerir. Bir edebiyat dünyası düşünün ki kadınlar eserlerini rahatça kaleme alamadıkları için müstear isim (takma ad) kullansınlar. Mary Ann Evans’ın
George Eliot
George Eliot
,
Emily Brontë
Emily Brontë
’nin Ellis Bell, Joanne Rowling’in
J. K. Rowling (Robert Galbraith)
J. K. Rowling (Robert Galbraith)
takma isimlerini kullanması edebiyatta kullanılan müstear isimlerin en bilinen örneklerindendir.
James Tiptree Jr.
James Tiptree Jr.
da bu kadınlardan biri, gerçek ismi Alice Bradley Sheldon. 1977’ye kadar personasının gizemini koruyup takma ismiyle eserler üretti. Eserleriyle Hugo, Nebula, Locus ve Jupiter gibi birçok ödül almaya hak kazandı. Bürokratlar dünyasındaki tanışıklıklarıyla, avcılık ve hayvancılık konularındaki hâkimliğiyle yazınındaki maskülenlik ve sert dil her cümlesinde daha da belli oluyordu. Bu yüzden 1977’de, edebiyat dünyasında bu denli sert ve eleştirel yazılar yazan bir adamın(?) gerçekte bir kadın olduğu öğrenildiğinde, kimse inanmak istemedi. Hatta her daim mektuplaştığı
Ursula K. Le Guin
Ursula K. Le Guin
, yazarın
Uzaktan Kumandalı Kız
Uzaktan Kumandalı Kız
adlı kitabına yazdığı önsözde kendisinden şöyle bahseder: ‘’Tek söyleyebileceğim, kadın olduğunu başından beri bilmediğime memnun olduğumdur, aksi takdirde o neşeli ifşa anını, tüm sürprizi kaçıracaktım.’’ İşte yazarımız kullandığı dil ile maskülenliği o kadar iyi yansıtmış ki, zamanında kullandığı erkeksi dil için sevilirken şuanda feminist bir ütopyacı olarak okunuyor. Feminist yanını, yazdığı ‘’The Women Men Don't See" (Erkeklerin Görmediği Kadınlar) adlı eserinde de fazlasıyla gösteriyor. Kadınların, erotik çıkarları hariç erkeklerin önemsemediği görünmez varlıklar olarak nitelendirildiği bir olay örgüsünde sert eleştiriler dile getiriyor. Kitabımız Dr. Orren Lorimer’ın lise zamanlarında yanlışlıkla kızlar tuvaletine girmesiyle etrafındaki herkesin ona bakıp kıkırdadığı anısını hatırlayıp, ürkmesiyle başlıyor. Bu bahsedilen anı aslında okuyanların sonlara doğru anlayabileceği çok güçlü bir metafor. Lorimer bir astronot, ve yanında Binbaşı Norman Davis ve Yüzbaşı Bud Geirr adında diğer iki astronot da var. Lorimer daha feminen bir erkekliği ve ateizmi temsil ederken, Geirr ise zorbalığı, vahşi ve daha yabani erkekliği anıştırıyor. Davis ise en amiyane tabirle insanlığın dindar tarafının resmedilmiş hali. Zaten yazarın amacını ve kitabın temalarını başlıca ‘’Feminizm’’, ‘’Erkek Şiddeti’’ ve ‘’Dindarlığın Eleştirisi’’ gibi konular oluşturuyor. Karakterler ve iç dünyaları çok başarılı biçimde seçilmiş. Bu üç astronot erkek Güneş’e keşif için giden Güneşkuşu adlı uzay gemisinin içindedir. Houston Uzay Merkezi ile iletişime geçmeye çalışırken, iletişim radarlarında Avustralya aksanlı bir kadının sesini işitirler. Bu kadın Escondita adlı uzay gemisinin üyelerinden biri olan Lorna Bethune’dur. Bu kadın ile iletişime geçtikten sonra uzayda balık gibi süzülürken, Dünya’ya dönüş yolunda güneş püskürtüsünden geçerken ‘’zamanda ileri sıçradıklarını’’ öğrenirler. Yani kendileri uzay gemisinde bir yıl geçirmelerine karşın, Dünya’da yaklaşık üç yüzyıl geçmiştir.(Interstellar izleyenlerin gözleri yaşlı.) Ve takdir edersiniz ki bu üç yüzyıl içinde Dünya’da birçok şey değişmiştir. Hatta Dünya’daki yaşam bir salgın sonucu sona ermiştir. Bizim üç erkek astronot karakterimiz telsizdeki kadın sesinden bunları duyunca inanamazlar, inanmak istemezler. Kandırıldıklarını iddia ederler veyahut kullandıkları ilaçların etkisiyle bir halüsinasyon bir sanrı gördüklerini dile getirirler. İkircikli bir ruh hali içerisine girerler. Bizim erkek mürettebatımız karşı taraftan gelen sesleri kaydedip tekrar tekrar dinlerler. En sonunda karşı tarafın yardım isteklerini kabul edip, Luna Merkez (yeni uzay istasyonu) ile iletişime geçip, Gloria gemisinin gelmesini beklerler. Gloria gemisinin gelmesiyle Lady Blue, Connie, Andy, Judy Paris ve Judy Dakar (Bu son ikili klon ‘’kızkardeşler’’, bu meseleyi kitapta özümsemeniz daha iyi olacaktır) beşli kadın mürettebatıyla tanışırlar. Ve bu kadınlar karşılıklı sohbet havasında bilgilendirmeye başlarlar bizim erkekleri. Yönetim biçimlerinden, ilgi alanlarına, dünyayı yok eden epidemiden, üremelerinden, çalışma sistemlerine kadar bilgiler veriyorlar. Bu açıdan biraz
Thomas More
Thomas More
’un
Ütopya
Ütopya
’sını andırdı bana okurken. Ve onların dünyaları bizim bildiğimiz dünyamızdan çok çok daha farklı ve yaşanabilirdir benim nazarımda. Daha fazla içerik hakkında konuşup ‘’sürprizkaçıran’’ vermek istemiyorum, sadece 8 milyar nüfustan geriye kalan 11 bin genotip ve 2 milyon nüfus ve ‘’anaerkil’’ yeni bir dünya diyorum. Okumak için yeterince merak uyandırıcı bence… Elinizdeki kitap 88 sayfa kısacık bir novella olmasına rağmen, içinde koskoca bir galaksi barındırıyor. Ayrıca kitabın kapanış cümleleri gerçekten çok vurucuydu, beni vicdanımla baş başa bıraktı açıkçası. Bu kitap yazıldıktan sonra çok zaman geçti. Belki eskisi kadar değil, bu doğru ama hâlâ ataerkil toplumu iliklerimize kadar hissettiğimiz bir dünyada yaşıyoruz bu bir gerçek. Bazen doğrular gerçeği gizleyebiliyor. O yüzden sizden tek isteğim bu kitabı okuduktan sonra ataraksiya etkisinde uyuşuk bir şekilde kitabın kapağını kapatıp normal yaşantınıza devam etmeyiniz. En azından bir süre üzerine düşünmek için kendinize vakit ayırın, gözlerinizi kapatın ve daha güzel, eşitlikçi bir dünya düşününüz. Unutmayın bir şeyleri değiştirebilmek her zaman mümkün. Keyifli okumalar diliyorum herkese!
Houston, Houston Duyuyor musun?
Houston, Houston Duyuyor musun?James Tiptree Jr. · İthaki Yayınları · 2021807 okunma
··
1,652 views
Gözde okurunun profil resmi
Hem konunun derinlerine iniyor, hem üslup çok güzel, hem de yazım yanlışı yok. Benim için harikanın tanımı 😂 Elinize sağlık hocam 🌸
1 previous answer
Kayaberk İpek okurunun profil resmi
teveccühünüz efendim, biraz takıntılıyım da bu konularda 👀 ama siz yine de fark ederseniz mutlaka uyarın
Gözde
Gözde
hocam :))
1 next answer
Kayaberk İpek okurunun profil resmi
Ataraksiya: Hiçbir heyecan veya zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği, acıya olduğu kadar kıvanca karşı da ilgisizlik.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.