Gönderi

245 syf.
9/10 puan verdi
Her ülkeden, her ulustan, Her ırktan, her renkten, Her inançtan, her cinsten Tüm canlı yaratıkların ANALARINA… B. Traven kendi gibi benim için de uzun yıllar hakkında hiçbir şey bilmediğim, duymadığım bir yazar oldu. Sanırım burada tek istisna ben değilim. Yazarın kimliği içinde hala pek çok spekülasyon barındırıyor. Kimse tam olarak gerçek adını bilmiyor. Nereli olduğu, ne zaman doğduğu, ne zaman öldüğü ve daha diğer pek çok kişisel bilgiler sırrını halen koruyor. Her ne kadar son yıllarda yazar hakkında birtakım bilgiler gün yüzüne çıksa da bunların inandırıcılığı son derece tartışılır. Yazarın bu kitabı okuduğum diğer kitaplardan oldukça farklıydı. Traven kitaplarında genel olarak yerli halkların sömürülmesini, köleliği, ucuz iş gücünü, doğal kaynakların yağmalanmasını, talan edilmesini, kısacası kapitalizmin çirkin yüzünü işliyor. Ancak bu kitabı birbirlerine zarar veren insanlar hakkında değil, bunun yerine burada karşımıza üzücü bir olay karşısında birbirlerine kenetlenen, sarılan insanların hikâyesi çıkıyor. Bu yönüyle bile kitap beni son derece şaşırtmaya yetti. Kitapta her ne kadar yukarıda saydığım temalar olsa da projektör bu sefer bir annenin acısı üzerine çevrilmiş. Olayların geçtiği yer haritada bile yer almayan, balta girmemiş bir ormanda, nehir kenarında kurulmuş küçük bir yerleşim alanı. Buradaki yerli halk son derece kötü şartlar altında sefalet içinde yaşamlarına devam etmektedir. Oraya petrol aramaya gelen bir Amerikan şirketi de bölgeye zenginlikten başka her türlü felaketi getirmiştir. Yerli halk hafta sonu müzikli bir eğlenceye hazırlanmaktadır. Böyle partiler yerel halkın bir araya gelmesi açısından son derece önemlidir. Ancak bu eğlence talihsiz bir olayın gölgesinde kalır. Küçük bir çocuğun kaybolması bir annenin yüreğine ateş düşürür. Bu toplantının ana gayesi kaybolan çocuğu bulmak olur. Tüm yerli halk çocuğu aramak için seferber olur. Herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapmaya çalışır. Çocuğun Amerikalıların yaptırdığı köprüden nehre düşerek öldüğü ortaya çıkar. Bütün bir hikâye kayıp çocuğun aranması, bulunması ve akabinde toprağa defnedilmesi hakkında. Olay örgüsü bu kadar basit olunca detaylar da son derece ön plana çıkıyor. Yazar basit gibi görünen her olayı en ince ayrıntısına kadar anlattığından olaylar gözünüzde çok net bir biçimde şekilleniyor. Okuru da gerçekten yerli halktan biriymiş gibi hissettiriyor. Tüm olaylar bize bölgeye giden Amerikalı bir timsah avcısı tarafından anlatılıyor. Bu yabancı kadar biz okurlar da ölüm karşısında halkın takındığı tavrı şaşkınlıkla izliyoruz. Bu kadar güçlü bir dayanışma, annelerin çocukları için olan sevgisi, bu sevgide erkeğin rolü, üzüntü karşısında dinin oynadığı rol en az okur kadar anlatıcıya da son derece garip geliyor, çünkü onun şahit olduğu birlik ve dayanışma daha önce modern dünyada karşılaşmadığı bir şeydir. Kitapta beni en çok etkileyen şey annenin çocuğu için verdiği mücadele oldu. Yazar bir annenin acısını ve çaresizliğini o kadar güzel anlatmış ki! Oğlunun kaybolması üzerine annenin yaşadığı korku, yüreğine düşen endişe, oğlunun ırmakta arandığı sırada çaresiz bekleyişi, oğlunun ölümü üzerine yaktığı feryatlar, kulakları delen ağıtlar aslında bir annenin ne demek olduğunu bizlere gösteriyor. “Köprü” bir trajedi ortasında yaşam, inanç, insanlık, kültür ve bir toplumun bu olaya bakış açısı ve tepkisi adına ders niteliğinde bir kitap. Yazarın kitapları içinde hiç şüphesiz en güzeli bu oldu benim için. Yazarı tanımak adına çok isabetli bir kitap olur görüşündeyim. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Köprü
KöprüBerick Traven · Oda Yayınları · 198243 okunma
·
314 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.