Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

388 syf.
8/10 puan verdi
aslında her şeyin özünde benim bedenim var
Ten ve Taş - Richard Sennett (Bu biraz sübjektif olacak.) Mukayese ve Ben Kendimi kıyaslama konusunda durduramıyorum. Zihnin doğuşuyla var olmuş sanki bu. İnsan olmak - hayvan olmak, kadın olmak - erkek olmak, proleter olmak - burjuva olmak, taşralı olmak - şehirli olmak.. ya da en baştan alalım, olmak ya da olmamak. Hep bir kıyaslama hâli. Bu bazen annemin elalem teorisi olabilir, işte bazen de karşılaştırmalı mimarlık tarihi. Genç yaşıma rağmen bir türlü zamana ayak uyduramıyorum. Bir kitap mı alınacak, niyet edip evden çıkmak, Sahaflar, Süleymaniye, Özbekler Çarşısı ve dahasını turlamak, öyle almak.. Bu azalan zamanların zamanında bunu yapmak belki beyhude, ancak elde ettiğim şey için uğraşmış olmayı seviyorum. Ama şöyle de bir gerçek var ki, sanki kapitalizm kendisinden kaçınmaya çalışanları daha çok eziyor. "Ben böyle olmak istemiyorum, ben eskisi gibi kalacağım" dedikçe sanki tüm geçmişlerden kalan ve yine tüm geleceklerin altında hapsolan bir günah keçisine dönüşüyorum. Aslında aklımda yokken, kitapçı önerisiyle karşılaştığım bir eser oldu bu, belki de böylesi daha iyi. Çünkü internetteki sepete ekle butonuyla sohbet edemezsiniz. Kitaba Dair (eser, mimarlık tarihine insan ve yapı modeli üzerinden yaklaşan ve tarihi bilgiden önce dönemlerin zihniyetini ve dönemler arasındaki ilgileri inceleyen bir çalışmadır.) Akla öyle hemen gelebilecek bir şey değil, insan bedenini sokağa serip mimari planı onun üzerinden çizmek, "şehrin de bizim gibi damarları vardır, nasıl dolaşan kan yaşatıyorsa bizi, şehri de yaşatan içindeki insanların akışıdır" demek. Bu benim alışık olduğum öğrenme biçimi değil, bana ezberlememi öğütlüyorlar düşünmemi değil. Belki de bu kıyas meselesi, düşünmekle ilgili. Ten ve Taş kitabı da bu ilginç düşünce ağını çiziyor önce. Bir yere bilgiyi yığıvermek öylece değil de, önce çerçeveyi çizmek, çerçeveyi anlamak gibi. Çünkü insan öyle boşlukta ansızın var olmadı. İnsandan önce mekan, fikirden önce bağlam... Özellikle Metis Yayınları'nda gördüğüm ve "ben bugüne kadar ne okumuşum" dediğim bir anlatı tarzıdır bu. Bilgiyi öylece kuru kuru yığmaktan öte bir şey, o mekanik anlatıyı ruhla inceltip ağırlığı azaltmak gibi..  Ki kuru bilgiyi tüketmek hazımsızlığa yol açıyor olmalı, yoksa tepemizdeki bilirkişilerin bu halleri, yüzlerinin kırmızısı, vücutlarındaki kasıntı başka ne ile açıklanabilir? Yıllarca bir hamal gibi sistemin sırtımıza yüklediği kitapların, bu müfredatın altındaki öğrenci enkazının sebebi de bu kuruluk değil mi? Bugün ben insanım, ben "oldum" diyorsam, bu oluşta, gördüğüm eğitimin ne kadar katkısı var bilemiyorum. Ancak bu ve bunun gibi kitapları sunabilirim referans olarak, başarı belgeleri ya da diplomaları değil. (Ah en son ben kitabı anlatıyordum, yapmam gereken şey sistem eleştirisi değildi, hem şimdi Silivri mevsimi de değil.) En son insan diyorduk, şehrin planına serilmişti bu kişi. Her zaman ideal olanı mükemmel olanı nasıl arıyorsak, öyle mükemmel yaratmalıydık kendimizi de şehri de. i.resmim.net/i/vitruvius-man... i.resmim.net/i/Le-Corbusier.... Batı için Karanlık olan Çağ'dan sonra bilindiği gibi eskiye tutunarak bir kandil yeniden ateşlenmişti. Özellikle Antik Yunan eserlerinden ilhamla canlanmıştı bir şeyler, hiç yoktan var oluş değil, işte bu yüzden yeniden doğuş... Da Vinci de Vitruvius'un adamını yeniden yarattı. Aslında bu beden üzerinden birçok kanıya varılabilir, ancak beni cezbeden şu an bu kitabın ve okumakta olduğum bölümün etkisiyle mimari. Yani her beden gibi, her yapının da bir başı - bacak ve kolların oluşturduğu köşegen ayrımları mevcuttur. Nasıl ki doğumun ya da üremenin gerçekleştiği, bunlar olmasa bile insanın ağırlık merkezinin, G noktasının bulunduğu karın çok mühimse, yapı için de karın bölgesi kritiktir. Yapıya buradan bakarız, ilk girdiğimiz kısım budur. Odağımız ise baştır, ona doğru bakarız, en önemli unsur orada konumlanmıştır, bedenin tüm ölçeklerinin farklı varyantları buradan doğmuştur. klasresim.com/i/oxYqX klasresim.com/i/oBq5J Politikayı da, mimariyi de beden üzerinden anlatmak mümkün. Aslında her mesele bedene ve ten'e indirgenebilir. Her yapı her taş buradan yükselebilir. Mesela, şehir de bir vücuttur. Yolları damar, kalbi ibadethane ya da meclis binası, bağırsakları ise alışveriş meydanı. Yani insanlar dolandıkça şehre kan pompalanıyor, insanlar tükettikçe pislikler ortaya çıkıyor, yine de ruhani bir taraf olarak başı ve kalbi olan bir beden olarak kalıyor.. Daha çok bedene odaklansam da, kitap benim başta ifade etmeye çalıştığım kıyaslama mefhumumla doluydu. Benim o eskiye duyduğum özlem yahut muhafaza etmeye çabaladığım nostalji örtüsü burada da mimarların gittikçe bir cevher arar gibi kadim kaynaklara inmesiyle kendini gösteriyordu. Daha değinemediğim, zihnime kancası takılan birçok soru işaretini barındırıyor eser. Soru işareti derken, belirsizliklerden değil, bu filozofların yanıtı yabana atıp peşinden koştukları sorulardan bahsediyorum. Üşüyor olmanın, bedendeki bu zayıflığın toplumdaki statüyü nasıl belirlediğinden, bedende uyanan sıcak-soğuk tensel hislerden şehre aktarılan planlara... Kaya sıcak, beton soğuk mesela. Demek ki doğal olan iyidir. Kadın zayıf erkek güçlü ayrıca. Demek ki güçlü olan tirandır. Şehir ileri, taşra geri mesela. Demek ki geride kalan kötüdür, yalnızlığa muhtaçtır. Belki de ülke bir bedense, başkent kalptir, ve bu yüzden akıştaki tüm akyuvarlar ve alyuvarlar kalbe ulaşmaya çalışıyorlardır. Bu yüzden doğuyordur belki de göçler ve mülteciler. Beden neden bu kadar önemli bilmiyorum. İnsan neden variyatın padişahı? Benim bu kıytırık varlığım neden eşref-i mahlukât bilmiyorum. Belki de biz varız diye dönüyor dünya, biz yazıyoruz diye doğuyor edebiyat. Öyleyse her şey bizim için ve her şey bizimle vâki. en.wikipedia.org/wiki/Vitruvian_Man en.wikipedia.org/wiki/John_of_Sa... v3.arkitera.com/h50592-beden-ve... mimaritasarimveelestiri.wordpress.com/2012/05/21/bede...
Ten ve Taş
Ten ve TaşRichard Sennett · Metis Yayınları · 2022150 okunma
··
1.192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.