Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

SÖZDE SOYKIRIM GERÇEKLERI
Filistin'de yaşanan acı olaylar ve ABD başkanı Joe Biden'ın 1915 olayları hakkında yaptığı açıklamada olmayan bir soykırımı kabul etmesi sonucunda hazırladığım haber yazısı (röportaj) burada da paylaşmak istedim. Aslında biz neler yaşamışız, hala neler yaşıyoruz ve bunlara rağmen hala nasil suçlanıyoruz bunları merak edenler okuyabilir. İzinsiz alınması durumunda hakkımı helal etmiyorum. SOZDE SOYKIRIMIN GERÇEKLERI ABD Başkanı Joe Biden 24 Nisan'da yaptığı açıklamada 1915 yıllarında yaşanan olaylar için "soykırım" ve "büyük felaket" ifadelerini kullandı. Biden'ın bu açıklaması ABD tarihinde 1980 yılında Başkan Ronald Reagan'dan beri Türkiye'ye karşı soykırım ifadesinin kullanıldığı ilk Başkan açıklamasıdır. Amerikan Başkanlarının , stratejik önemi yüksek NATO müttefiki Türkiye ile arasını soğutmamak için "soykırım" ifadesini kullanmadıklarını ama Joe Biden'ın bu ifadeyi kullanmaktan çekinmediğini gösteren açıklaması Türkiye'de büyük tepkilere sebep oldu. Gerek sanatçılar gerek siyasetçiler sosyal medya ve basın açıklamasıyla tepkilerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısı ardından yaptığı basın açıklamasında bu konuyla ilgili açıklamalarını da yaptı. Biden'ın bu açıklamasından sonra TRT haber kanalı bünyesinde bulunan gazeteci Asya YAZICI tüm gerçeklerin en azından Türkiye'deki herkes tarafından , özellikle gençler , bilinmesi adına Cumhuriyetimizin kurucularından Kazım KARABEKİR Paşa'nın kızı Timsal KARABEKİR ile bir röportaj gerçekleştirmiştir. Haberin devamında bu röportaj yer almaktadır. A : Timsal hanım , öncelikle benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için size teşekkür ederim. Bu gün genellikle konuşacağımız konu ABD başkanı Joe Bıden'ın olmayan bir soykırımı kabul etmesi , tamamen siyasal bir amaçla hiçbir tarih ve hukuk bilgisine dayalı olmadan ülkemize yapmış olduğu bir soykırım suçlamasıdır. Babanız o zamanlarda yaşanan olayları yakından gören , Osmanlının bölgedeki en üst rütbeli subayıydı. Bize babanızın size anlattıklarından , o dönemde aslında neler yaşandığını anlatmanızı rica edeceğim. Öncelikle Tehcirin sebepleri nelerdi , ölen vatandaşlar neden öldü ? T : Öncelikle bu röportaja katılmak beni de çok mutlu etti Asya hanım çünkü gerçekte neler yaşandığı herkesçe bilinmesi gerek. Bir kere bu tarihçilerin işine siyasilerin karışması son derece abest yani burada Biden'ın verdiği karar hiçbir şekilde bizi bağlamıyor. Tarihçi olmayan birisinin bu kararı vermesi , o kararın altında ne menfaatler olduğunu araştırmak gerekir. Her Türk evladı gibi bunu reddediyorum , lanetliyorum! 1915 yılına gelecek olursak Ermeniler yılladır Osmanlı'nın en değer verdiği vatandaş gruplarından biri olmuştur. Hatta Ermenilere milleti-sadıka derlerdi. Bu Ermeni vatandaşlar içerisinde bakanlar , kuyumcular , milletvekili olanlar vardı . O zaman Osmanlı birdenbire delirdi , çıldırdı ve onları tehcire tabii tuttu. Böyle bir şey yok. Hiç kimse ihanet lafını ağzına almıyor , bir kişiden başka :Ermenilerin ilk Başbakanı Ovannes Kaçaznuni 1923 yılında Bükreçte bir taşnak kongresinde diyor ki : '' Osmanlı tehcirde haklıydı biz ihanet ettik!'' Bu cümle çok önemlidir. Yani olayların başındaki adam biz bunları yapmasaydık zorunlu göçe tabii tutulmayacaktık diyor. A : Bunları yapmasaydılardan kastettiğinizi biraz daha açar mısınız ? T : tabi ki Ermenilerden bir kısmı Rus taarruzunda onların tarafına geçti. Kendi vatanındaki kendi vatandaşını zulümle öldürmeye başladı. Bunun üzerine de Osmanlı Devleti, Ermenileri vatanın başka bir bölgesine götürme kararı aldı. Buna “Zorunlu Göç” deniyor. Osmanlı Arşivleri herkese açıktır, bakılabilir. Osmanlı Arşivleri diyor ki, her Ermeni kafilesine bir doktor, her hamile kadına da süt verilsin , döndükleri zaman da borçları silinsin denir. Böyle soykırım olur mu ? Hitler Musevilere sütüyle , doktoruyla , malıyla mı soykırım yaptı ? Burada bir art niyet aramak gerekir. Şunu da unutmamak gerekir İngiliz yalanları ile Osmanlı şirin görünmek için kendi kaymakamlarını örneğin Kemal bey , Nusret bey idama gönderdi Ermenilere yeter kadar sahip çıkmadınız diye. Düşünün artık Ermenilere gösterilen önem ortadadır. Sonradan tabii ki Kemal Bey’e haksızlık yapıldığı ortaya çıksa da itibarı geri iade ediliyor ama giden can bir daha geri gelmiyor... Yani burada Osmanlı tehcirde haklıydı lafının tekrar altını çizerek söylemek istiyorum. Ayrıca Osmanlı kendi toprakları içinde tehcir ediyor ve geri dönebilirler diyor , tehcir sırasında hayatını kaybedenler tabii ki oluyor o zamanlarda uçak yoktu ki koyup gönderesin gerek doğa koşulları gerek haydutlar insanların hayatlarını kaybetmelerine sebep oldu ama Osmanlının suçlanacağı bir soykırım lafı kesinlikle söylenemez. Çünkü Osmanlı gerekeni yapmıştır ihanet edeni yer değiştirmekle. A : Timsal hanım Ermenilerin kendi vatandaşlarına ihanet etmelerinin nedeni neydi ? T :Babam Kazım Karabekir ile Ermeni baş delegesi arasındaki şu diyaloğu size anlatayım. Kazım Karabekir, Kars Antlaşması’nı imzalarken Ermeni baş delegesine soruyor: “Küçücük boyunla koca Osmanlı’ya nasıl karşı geldin? Ermeni delegesinin cevabı aynen şu: “Aldatıldık Paşam!... Emperyalist güçler bizlere çeşitli vaatlerde bulundular. Bundan böyle Sevr Anlaşması’ndaki haksız iddialarımızı geri çekiyorum ve antlaşmayı imzalıyorum.” İşte emperyalist o güçler bugün de olduğu gibi o zaman da birtakım vaatlerde bulunuyorlar. Şu an Fransa ya da İsviçre’de “Ermeni Soykırımı Olmadı” demek suç kabul ediliyor. Yani Avrupa devletleri Ermenileri yine maşa olarak kullanmaya devam ediyorlar. Onlar da haksız iddialarını “Ya tutarsa” zihniyetiyle sürdürmeye devam ediyorlar. A : Kazım Karabekir paşa Erzurum’a gittiği gün “Allah hiçbir göze benim gördüklerimi göstermesin” demiş. Bu söz hangi olayla ilgili söylenmiştir? Bu sözü söyleyecek kadar ne görmüştür ? T : Bu sözü Erzurum’a gittiği gün söylemiş. Aynen şöyle demiş: “İnsanların dişlerini görecek kadar yakınındaydım… Bizleri gülerek karşılıyorlar. Fakat orada garip bir durum seziyorum. Daha da yaklaştığım zaman hiç kimse kımıldamıyor. Biraz daha yaklaştığımda gördüm ki hepsi diri diri birer kazığa oturtulmuşlar. “Allah benim gördüklerimi başka hiçbir göze göstermesin” İşte bu söz Ermenilerin, Türklere yapmış oldukları soykırımın sonucunda babam Kazım Karabekir tarafından söylenmiştir. Bu ıstırabı biz yaşamışız , bizim vatanımızda bizim insanımız yaşamış ! Ermenilerin, Türklere yaptığı soykırım o kadar iğrenç noktalara varıyor ki Türk kadınının elindeki bebekler alınıyor ve kesildikten sonra akşam “Et yemeği!” diye Türk kadınlarına zorla yedirilmeye çalışılıyor. Öldürülen Türklerin bedenlerinde bile ölü olmalarına rağmen işkenceler devam etmiştir. A : Bu zulmü , acıları bizim çekmemize rağmen hala bazı kendini bilmezlerin özür dilemesi atalarımızdan özür dilememizi , utanmamızı gerektirecek bir hadise! Peki , Timsal hanım o zamanlarda yaşadıklarımızı kanıtlayan bir belge ya da yazılı herhangi bir kanıt var mı ? T : Tabi ki var Asya hanım. En önemlisi General Harbord Raporudur (I. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson tarafından, Ermenistan ile olan ilişkilerin incelenmesi için Yakın Doğu'ya gönderilen komisyon tarafından hazırlanan rapor.) Genel Harbord iki rapor yazıyor. Karabekir , Erzurum Vali vekili general ve onunla gelen misafiri kaleye çıkarıyor. Kaleden 'Sayın general buradan bu ucuna kadar gördüğünüz tüm mezarlar burada yaşamış, ölmüş Türk mezarlığıdır. Şurada ufacık mezarlık Ermeni mezarlığıdır. General bunu ilk raporuna yazar. İkinci rapor Amerikan Senatosu'na sunulan rapordur. Çok önemlidir. General Harbord gelince Ermeniler etrafında kendisine bilgi verirken. Karabekir Alaca köyü raporunu veriyor. Diyor ki: Bütün çocuklar süngülenmiş, yaşlılar ve kadınlar samanlıklarda yakılmış, gençler baltalarla parçalanmış. Çivi ile asılmış ciğerler ve kalpler görülüyordu. Bu sadece Erzurum'la sınırlandırılmış değil. Doğu'da ıstırap çekmeyen aile göremezsiniz. Yanarak ölmüş, süngülenmiş insanlarımızı duyarsınız. Bize soykırım olmuyor da, niçin bir şekilde kendini korumaya kalktılarsa, Ermenilerce soykırım oluyor. Anlaşılmış değil bu laflar. Karabekir'in Alaca raporundan sonra General Harbord, şunu yazıyor: "24 Nisan Amerikan Senatosu'nda sunduğum rapordur. Erzurum'a gittim olay yerinde inceledim. Esas yok edilmeye çalışanlar Türklerdir. Türkler Ermenilere kötü davranmamıştır.'' Bu kayıtlar Amerika'nın kayıtlarında var , sonradan eklenmemiş bu cümleler! Demek ki birtakım cehaletli insanlar tarihini bilmeden bu tür kararlar verebiliyor diyebiliyorum. Çok fazla da bir sürpriz olmadı. Biz her sene o başkanın dudaklarından ne kelime dökülecek diye sinirlenerek bekliyordum. Dilinin altındaki çıkarttı. 1948'de bu konu tamamıyla kapanmıştır. Soykırım sözü 1948'de bizlere asla bir suçlamayla verilmemiştir. Hangi dinden olursak olalım, birbirimize iyi davranmakla bu acıları inşallah yok etmeye çalışırız ama bu haksızlığın üstüne gitmemiz lazım. Esas soyunun kesilmesi istenen kendi vatanımızda bizim ecdadımızdı. Ayrıca Kazım Karabekir İstanbul'a gelir gelmez Harbiye Nazırı Abdullah Paşa'ya çıktı. Paşam ben size Doğu'daki mezalimini içeren vesikalar gönderdim, niye bastırmadınız? İlerde bunların tersiyle Ermeniler Türkleri suçlayacaklar diyor. Kazım Karabekir Paşa 103 yıl önce bu günü anlatıyor bize. Abdullah Paşa 'bunlardan hiç haberim yok Kazım' diyor. Kendi imkanlarıyla risale olarak bastırıyor. Yetmezdi diyor Kazım Karabekir Fransızcaya da çevrilmeli ecnebiler de bilmeli diyor. Kendi imkanları ile Fransızcaya çevirtiyor ve iki risale olarak belgeler saklanıyor. İki sene önce Iğdır'da sempozyumunda bir İtalyan ve Afganlı profesörün sözlerini utanarak duymak zorunda kaldım. Dediler ki, 'Sizin bu çektiklerinizi bizim lisanımızla hiçbir şekilde duyurulmadı'. Yani kazım Karabekir’in 103 yıl önceki uyarıları haklılığını ortaya çıkardı. A : Son ve çok önemli bir soru daha sormak istiyorum. Sizin babanızın anılarını anlattığınız içinde bu acı ama gerçek olayları, aslında Türklerin neler çektiğini anlatan bir kitap bastırdığınızı biliyorum. Tüm gençlerin okuması gereken bu kitabı yabancı dilde yazmayı ya da çevirmeyi düşündünüz mü ? Çünkü görünüyor ki biz kendi tarihimizi ne kadar iyi bilsekte suçlamaları yapanlara karşı gerekli açıklamaları gerek çok iyi dil bilen tarihçilerimizin eksikliğinden gerek başka engellerden karşı tarafa tam olarak anlatamıyoruz. Sizin kanıt misali bu kitabı İngilizce de bastırmanızın belki küçük bile olsa bir faydasının olacağına inanmaktayım. T : Siz söyleyince utancını yaşadım. Mutlaka yapmam gerekiyor , yapacağım. A : Timsal hanım son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? T : Evet Asya hanım , var. Kazım Karabekir Paşa Doğu’da Ermenilerce katledilmiş Türk şehitlerinin evlatlarına baba olmuştur. 6 bin yetimi sahiplendiği gibi bir de ileride sorun çıkmasın, “Biz kimin çocuğuyuz?” demesinler diye şecerelerini bile çıkartmıştır. Çocukları yeteneklerine göre de çeşitli sınıflara ayırıp “Sen matbaacı, sen terzi olursun” diyor. Terziliği öğrenen çocuklar, askerlerimize kaput dikmeye başlamış; matbaacılık öğrenenler de Sarıkamış’ta “Varlık” adlı 15 günde bir yayınlanan bir gazete çıkarmışlar. Bu arada ortada kalan Ermeni çocuklarını da Trabzon’daki Amerikan Ermeni Yetimhanesi ’ne gönderiyor. Yani onları Türk çocuklarıyla bir araya koymuyor ki dinleri ve dilleriyle Ermeni gibi yetişsinler. Orada babalık ettiği Ermeni çocukları ona kendi resmini çizip hediye ediyor ve o resmin altındaki cümle çok önemlidir. Şöyle yazar ''Yetimler babası Kazım Karabekir Paşa hazretleri Trabzon Ermeni yetimleri tarafından.'' Bize bu sözde soykırım yalanını yapıştırmalarına tokat gibi bir cevaptır. Eğer bir soykırım söz konusu olsaydı soykırım yapılan bir milletin çocuğu yapan devletin paşasına sen yetimler babasısın demezdi. A : Timsal hanım , bu gün bize anlattıklarınız çok önemli her Türk tarafından bilinmesi gereken konulardı. Sizinle röportaj yapabildiğim için kendimi çok şanslı hissetmekle beraber temennim bu anlattıklarınızı sadece ülkemizdeki insanlar değil de tüm dünyanın bilmesidir. Anlattıklarınızdan da anlaşılıyor ki bazı kendini bilmezler tarihlerine bakmadan kendi yaptıklarını düşünmeden bizim şanlı tarihimize dil uzatıyorlar. Kendileri inkar edilemez bir canilikle Hiroşima ve Nagazaki’ye attıkları atom bombasıyla insanların kuşaklar boyunca hayatlarını mahvederken, Filistin’i işgal edip insanlarını canice öldürürken , Suriye’deki vatandaşları zorunlu göçle ülkelerinden atmaya çalışıp gitmeyenleri öldürürken, Kızılderililere yaptıkları işkenceler ve caniliklerle, ülkesinde ırkçılığın en berbat en gaddar şekilde görülürken , ten renginden dolayı asırlarca vatandaşlarına ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıp onları köle olarak kullanırken canlarına kast ederken ; Bu konuyu kınayanların tarihlerine Hocalı katliamı ,srebrenitsa katliamı, Ruanda katliamı , Cezayirlilere yaptıkları soykırımlar , Nazi soykırımı bulunurken bunları hiç düşünmeyip olmayan bir soykırımı kınamaya cüret ediyorlar. Eskiyi yalanlarla kurcalayana kadar şu an , bu yüzyılda Çin’de Uygur Türklerine yapılan işkencelere , asimilasyonlara neden tepki gösterilmiyor? Tabii onun siyası bir boyutu yoktu o yüzden insanların hayatlarının bir önemi yok. Beni en çok üzen konu da sayıları az da olsa gençlerimizin, insanlarımızın bu konuda “acaba , bilemiyorum ki “ demesi ya da bu sözde soykırımı kabul edip özür dilemesi. Bunları duyunca ecdadımızdan özür dilemek geliyor içimden. Timsal hanım , benimle bu konuşmayı gerçekleştirdiğiniz için tekrardan teşekkür ederim. NOT : Bu ödev Timsal KARABEKİR ‘ in yazılı ya da sözlü neredeyse tüm röportajları incelenerek , sözlerinin birleştirilmesi ile hazırlanmıştır. Tüm cümleleri kendi ağzından çıkan cümlelerdir.
··
325 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.