Gönderi

Yürük Kızı Gökçen Masalı
Pınara gittiler. Eğilip içtiler. Buz gibi, tatlı bir suydu. Türkmen doğru söylemişti. Biraz sonra adeta acıktılar. O zaman Türkmen, bu pınarın masalını anlattı: Vaktiyle, çok eski bir zamanda, bu obanın olduğu yerde bir Yürük çadırı varmış. Kadını ile tek başına oturan Yürüğün çocuğu olmaz, o da üzülüp tasalanırmış. Bir gün ak sakallı, yorgun, perişan bir yolcu gelerek bir gece kendisini konuk etmelerini dilemiş. Etmişler. Bir kase sütleri varmış, ona içirmişler, bir dilim ekmekleri varmış, ona yedirmişler. İki kişinin güç sığdığı çadırda onu yatırarak kendileri açıkta gecelemişler. Ertesi gün yaşlı konuk ayrılırken, onu tepenin eteğine kadar geçirip uğurlamışlar. O zaman bu gördüğün çam ormanı yokmuş. Toprak çorakmış. Bu pınar da yokmuş, her yer kurakmış. Yalnız tepenin eteğinde bodur bir yemişsiz ağaç varmış. O ağacın yanında durdukları zaman ihtiyar adam: “Hakkınızı helal edin” demiş, etmişler. “Sizin bir derdiniz var, nedir?” diye sormuş. Söylemişler. Yemişsiz ağacı göstererek “Şu elmayı koparın” demiş. Şaşırmışlar. Hangi elmayı der gibi ağaca bakınca bir de ne görsünler? Yemişsiz, bodur ağacın bir dalında, ip iri, al yanaklı bir elma sallanmıyor mu? Koparmışlar. O adam, elmayı ikiye bölmüş. Yarısını Yürüğe, yarısını karısına yedirmiş. “Çocuğunuz olur” diyip sır olmuş. Meğer o adam Hızır'mış. Gel zaman git zaman bir kızları olmuş. Öyle güzelmiş ki, adını Gökçen koymuşlar. Gökçen bir yaşından beş yaşına, beş yaşından on yaşına, on yaşından on beş yaşına gelmiş. Dünya güzeli bir kız olmuş. Görenlerin aklı şaşar, güzelliğini işitenler görmek için yüce dağlar aşarmış. Kendisini çobanlar itemiş, razı olmamış, ağalar istemiş razı olmamış şehzade birinde avlanan bir şehzade bir geyiğin ardından koşa koşa oraya gelmiş. Yürük, kendi çadırı önünde düşen yaralı geyiği şehzadeye verirken Gökçen gözükmüş. Genç şehzade o anda vurulmuş. Geri dönememiş. Otağını kurup günlerce orada kalmış. Padişah, oğlunu aratıp buldurmuş. Kaldırıp getirmiş. Meğer, Yürük kızına vurulan şehzade, nur topu gibi bir sultanla daha yeni evli imiş. Günler geçmiş, aylar geçmiş. Şehzade dayanamaıp Gökçen'in yanına gelmiş. Evlenelim demiş. Yürük kızının da onda gözü varmış ama iyi yürekli olduğundan, sultan üzülmesin diye kabul etmemiş. Gözü dünyayı görmeyen, kara sevdaya tutulan şehzade direndikçe direnmiş. Gökçen kız bakmış ki, iş sarpa sarıyor “Benim şartım vardır” demiş. Nedir diye sormuş. Kız demiş ki: “Şu ovada seninle at yarıştırırız. Geçersen beni alırsın. Geçemezsen kısmetine razı olursun.” Şehzade hemen razı olmuş. Bir kızı nasıl olsa geçerim diye düşünmüş. Oysa ki, kız yaman binici imiş. Bir atı varmış ki şehzade kimse kimse onu geçemezmiş. Ovanın başına gelmişler. Şehzade küheylanına, Gökçen kız da yağız atına binmiş. Yarışmışlar. Kız, şehzadeyi bir at boyu geçerek yarışı kazanmış. Şehzade şaşırmış. “Nasıl olur? Beni gafil avladın. Bir daha yarışalım” demiş. Yine yarışmışlar. Bu sefer kız, şehzadeyi iki at boyu geçmiş. Şehzade deliye dönmüş. “Hak oyunu üçtür. Bir daha yarışalım” demiş. Üçüncü yarışta üç at boyu geçmiş. Şehzade gık diyememiş. Perişan bir halde ağlaya ağlaya gitmiş. O gidince kız da yaslanmış. Kederinden dağlara düşmüş. Kimseyle konuşmaz, geceleyin çadırına gelir gündüz kurtla kuşla söyleşirmiş. Bir gün Hızır yine gelmiş. Bodur ağacın altında Gökçen'le konuşmuş. “Ağla da dertlerin erisin.” demiş. Kız “ağlayamıyorum.” diye cevap vermiş. Hızır bodur ağacı göstererek “Şu narı kopar.” demiş. Koparmış. Narı ikiye bölmüş. Yarısını kıza yedirmiş. “Ağla. Göz yaşın her şeyi eritecek.” diye söylemiş. “Bu yarısını da şehzadeye yedirecegim. Dertleriniz bitecek, kavuşacaksınız.” diye müjdelemiş ama narın yarısını şehzadeye yedirememiş. Çünkü Hızır, şehzadeye vardığı zaman şehzade ölmüşmüş. Gökçen kız yarım narı yedikten sonra göz pınarları açılmış. Öyle ağlamış ki, bu çorak tepenin taşları erimiş, her yer yeşerip şu gördüğün orman olmuş. Gönüldeki derdini de eritmek üzere iken şehzadenin ölüm haberi gelmiş. O gece şu pınarın olduğu yerde sabaha kadar ağlayıp kendisi de sır olmuş. Bu her şeyi eriten pınar onun göz yaşlarından kaynamış. O günden bugüne çok zaman geçmiş. Güz olupta aşiret buradan kışlığa indiği zaman sevdalılar bu pınarın başına gelirler. Sabaha kadar dua edip dileklerinin olması için yalvarırlar.
··
93 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.