Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

574 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
58 günde okudu
Harika bir tefsir
Elmalılı Hocamız yine her zamanki gibi çok şahane bir tefsir ortaya koymuş. Bu dördüncü ciltte özellikle şu soyut/felsefi konular çok dikkatimi çekti: ...Allahın evreni 6 günde yaratın arşının üstüne istiva edişini açıklayan Araf 54 ....Mucizeleri bilimsel olarak inkar etmenin mümkün olmadığını anlatan Araf 123 ....Elestü bi Rabbiküm vakasını anlata Araf 172 ....İnsanın hakikate, doğruya ve gerçekliğe nasıl ulaşabileceğini anlatan Yunus 34 ve 35 Son konuyla ilgili fikir vermesi açısından çıkardığım özeti burada paylaşmak istiyorum: • Objektif hakikat, doğru, gerçek ve bilgiler var mıdır? o Hakikat, doğru, gerçek, bilgi yoktur (Sofistler) veya bütün hakikat, doğru, gerçek, bilgiler görecelidir veya objektif hakikat, doğru, gerçek veya bilgi varsa da bilinemez, var olan her bilgi şüphelidir (Septikler) diyen üç farklı grup olmuş. o Bu iddialardan herhangi birisi doğru kabul edildiğinde, en azından bir hakikat bilinmiş olacağından bu üç yol paradoks içerir ve kendi kendilerini çürütürler. o Dolayısıyla objektif hakikat, doğru, gerçek ve bilgiler vardır, bunların bilinmesi imkânsız değildir ve insanlar bazen bunları bilebilir, bunlara vakıf olabilir. • Objektif hakikat, doğru, gerçek ve bilgiler varsa bunların kaynağı nedir? Bunlar nasıl bilinebilir? o Hakikat, doğru, gerçek ve bilgilerin kaynağı ne Enfüs (Nefisler/Akıllar) ne de Afaktır (Tabiat)  Hakikat, doğru, gerçek enfüs ile afak, ruh ile madde, velhasıl bütün varlıkların üstündedir. Fakat insanlar bunları ya enfüste (nefislerinde) ya da afakta (tabiatta) aramışlardır.  Gerek enfüs, gerek afakın hepsi Allah tarafından yaratıldığından hiçbiri kendi zatında zatın kemalini haiz değildir, eksiktir. Bu nedenle hakikat bilgisi enfüs ve afakın ötesinden gelmeli.  Ortak özellikleri yaratılmışlık olan varlıklardan hiçbirinin, kendi kendine kimseyi hakka hidayet etmesi ihtimali yoktur.  Gerçi enfüste ve afakta Hakk'ın varlığına delalet eden âyetler ve düşünenler için belgeler, melekler ve peygamberler ve bunlar aracılığıyla hidayet büsbütün yok değildir, fakat bunların hiçbiri "Her şeye şahit olan" Allah tarafından hidayet almadıkça kendi kendine ne hidayet edebilir, ne de hidayeti bulabilir.  Enfüs/Nefisler/Akıllar hakikat, doğru, gerçek ve bilginin kaynağı olamaz • Obje/nesneler onları kavrayan subje/nefislerden bağımsızdır. Subje ve obje, enfüs ve afak arasında nasıl bir uyum meydana geliyor? Ben ile benlik dışı arasındaki uyum nasıl sağlanıyor? Nefis nasıl oluyor da dış dünyadaki bir gerçeği keşf ve idrak edip ona sarılıyor? Akıl ve ilim oluyor? • Nasıl bir benlik, herhangi bir olay veya varlık hakkında teşhis koyuyor, hüküm veriyor? Nefsin kendi izlenim ve eğilimlerine dış dünyadaki gerçeklik değeri verip kendinden geçmesi indi ve zoraki bir hüküm olmuyor mu? • Bilgi ve tanıma, sonradan olma ve izafidir. • Nefis kendini tanımlamaktan bile acizdir. • Hakkın kaynağı nefis olsaydı, nefislerin sayısı kadar ilahlar olurdu. • Akıl Tanrılaştırılırsa akıl sahipleri Tanrısız bırakılmış olur. • Akıl düşünceyi dışarıya, benliği benlik dışına bağlayan bir bağ olup tamamen şahşi olmadığından, filozoflar aklı hakikatin ve ilmin kaynağı sayma hatasına düşmüşler. Bilgi ile bilinenin ayrı şeyler olduğunu kabul etmekle beraber, özü itibariyle birleşik olduğunu ve binaenaleyh insan aklının mutlak anlamda Hakk’ın zatını, hakikati, gerçeği, doğruyu idrak etmeye yetkili ve muktedir olduğunu zannedecek derecede ifrata varmışlar. • Akıl hatalı hükümler de verir. Akıl her hükmünde hakikate ve doğruya isabet etmeyip (elindeki bilgi doğru hüküm vermeye yeterli olmayabilir) hata yapabilir. • Akıl hakikat, doğru, bilginin Yaratıcısı, yapısı, belirleyicisi değil, anlayıcısı, kabul edicisidir. Akıl, hakikate ve doğruya isabetle karar verebilmek için mantık gibi bir takım kural ve ilkelere, bilimselliğin gerektirdiği şartlara bağlı kalmak, uymak zorunda olduğundan akli tespitlerin esasını teşkil eden ilkelerle ilgili hükümlerinde bile mucit ve fail durumunda değildir. Bu nedenle akıl, Hak tarafından verilen bir bilgi aracıdır, yani bilgiyi algılayan ve kabullenen bir kabul edici, Hakk’ın hitabını anlamak için bir alet ve araçtır. • Sırf akli çabalarla hakikate ulaşmak mümkün değildir. Hakikatin bir bacağı, bir parçası akıl dışında afaktadır. Akıl çıkarımlarını doğrulayabilmek için afaka, dışa, tecrübeye dönmek zorundadır. o Tecrübe ederek, bizzat görerek öğrenilen bazı hakikatler yıllarca soyut akılla düşünülüp bulunamaz. Dolayısıyla benlik dışında da hakikatler vardır. Veya hakikatin bir parçası, bir bacağı benlik dışındadır. o Hakikat, doğru, gerçek tamamen enfüs/nefs/akıl/iç dünyayla ilgili olsaydı, soyut düşünmelerin ve iç gözlemlerin doğruluğu tasdik olunamazdı. Bunların doğruluğunun tasdik olunması için aklın dış gerçekler ve olgulardan haberdar olması, onlarla ilişkili bulunması gerekir. Dolayısıyla sırf akli çabalarla hakikate ulaşmak mümkün olmaz.  Afak/tabiat hakikat, doğru, gerçek ve bilginin kaynağı olamaz • Hakikati tamamen afakta aramak ise, ruhsal olayları fiziki olgularda, Hakk’ın zatını maddede arama sevdasıdır ki bu da akıl sahipleri üstünde şuursuz maddeyi ilahlaştırmak, puta tapmak demektir. o Hakikat, doğru, gerçek ve bilgi ancak Tanrı’dan gelebilir  Tanrı’nın iki mühim rolü/vazifesi: Yaratmak ve doğruyu göstermek  Hakkın hükmü duygu ve düşüncenin ötesindeki bir tecelli, bir kıvılcımdır.
Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt
Hak Dini Kur'an Dili 4. CiltElmalılı Muhammed Hamdi Yazır · Azim Dağıtım · 201246 okunma
·
149 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.