Gönderi

464 syf.
9/10 puan verdi
Bir Yazarın İlham Sancıları
“Bütün yazarlar mutsuzdur… Sözcükleri olmayanlar mutlu.” Virginia bir entelektüeldi! İngilizce diliyle yetinmiyordu, bunun yanına başka dilleri de ekliyordu; Fransızcayı, Yunancayı ve ayrıca Rusçayı da eklemek istiyordu ve okuyordu, okuyordu, okuyordu... Bir Dostoyevski elinde, bir Platon, bir Shakespeare, Freud, Burke, Lewis Carroll, Tolstoy, Aziz Pavlus, Tevrat ve bir yeni yetme şair... Çağın sorunlarına ilgisiz kalamıyordu, bir kadın hakları için konuşmalar yapıyordu, bir savaş karşıtlığı için; diğer taraftan edebiyatta çığır açmak için özgün eserler veriyordu; bazen güneş tutulması izlemini elde etmek için saatlerce tren yolculuğunu yapıyordu bazen de Çin, İtalya, Türkiye, Fransa demeden ülke ülke geziyordu. Bunlarla da yetinmiyordu İşçi Partisi'nin düzenlediği kongrelere katılıyordu. Ve çerez gibi eleştiri yazıları üretiyordu, hatta bazen eleştiri yazıları yayıncıları tarafından geri çevriliyordu, 'okuyucularımız bu derinliğe inecek kadar okuma seviyesine sahip değiller" diye... Virginia gerektiğinde evdeki yemekleri de yapıyordu, bulaşıkları da yıkıyordu.... 1918-1941 yıllarını kapsayan muhteşem bir günlük. Muhteşem çünkü o eserlerin -Virginia’nın tabiriyle yavrularının- yazımındaki sürecin arka perdesini görüyoruz ve bütün bunlar yine Virginia’nın tabiriyle züppeliğe düşmeden yansıtılıyor. Diğer bir ifade ile 36 yaşından Virginia’nın ölüm yaşı olan 59 yaşına kadar adım adım takip etmemizi sağlıyor bu günlük Virginia'yı. Evet günlüğüne kaydettiği son not, 8 Mart 1941 ve bu yazıdan yirmi gün sonra yani 28 Mart günü intihar ediyor. Eşi Leonard’a hitaben “En Sevdiğim” diye başladığı son mektubunda dediği gibi, beni kurtaracak biri olsaydı, o ancak sen olurdun. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” denilir, ancak bunun “Her başarılı insanın arkasında bir yâren vardır” şeklinde düzeltirsek, sanırım Leonard’ın Virginia için ne ifade ettiğini açıklamış oluruz. Anna da Dostoyevski için buna benzer bir rol oynamıştı, galiba bu edebiyat dâhilerinin dünyanın rüzgârında uçup gitmemeleri için böyle dallara ihtiyaçları vardır, tabii ki her insanın böyle bir ihtiyacı vardır! Hani bazen ergence duygularla anlamını düşünmeden “sen benim her şeyimsin” denir ya, işte bu cümlenin tam karşılığını bulduğu bir ikili, Virginia- Leonard. Gerçekten Leonard Virginia’nın her şeyiydi. Öyle der Virginia, iki çift ne kadar mutlu olabilirse biz de seninle o kadar mutlu olduk. Virginia eserini bitirir bitirmez ilk olarak Leonard’a verirdi ve hatta o okurken bile onu takip ederdi, okurken durumunu gözlemlerdi. Sonrasında o eser hakkında görüşlerini dile getirirken davranışlarına odaklanarak söylemlerindeki samimiyetini anlamaya çalışırdı. Zaten genelde Leonard eserlerini beğenirdi, çok iyi olmuş derdi, sadece son eserlerinden biri olan Roger Fry’in biyografini yazarken farklı bir tepki vermişti, hatta Virginia kendi kendine bunu değerlendirirken onun bu agresif davranışını anlamakta zorluk çekmişti ve ‘acaba beni ondan kıskanıyor mu’ diye de kendine sormadan edememişti. Tabii ki Virginia bununla yetinmezdi sonrasında önemsediği arkadaşlarının da yorumlarını merak edip, onların olası tepkileri hakkında senaryolar oluştururdu, bu şöyle diyecek, diğeri böyle diyecek gibisinden fakat bu duruma rağmen Leonard’ın yorumları onun için çok önemliydi. Virginia eserlerine giden süreçte ilk olarak, belki de o eserin başlangıcı diyebileceğimiz- bir tohum düşerdi zihnine aynı bir kadının rahmine düşen tohum gibi. O eser artık onun bir parçasıydı, hayatına devam ederdi ama bir taraftan da onu beslerdi. Onunla yatar, onunla kalkardı her yerde onunla yaşamaya başlardı. Bu eserin geleceğini fark ettiğinde ilk olarak ona bir isim bulurdu ama genelde bu ismi doğumdan sonra değiştirirdi. Örneğin en çok bilinen eserlerinden biri olan Dalgalar’a, Pervaneler ismini takmıştı. Artık eser zihninde iyice şekillenmeye başladıktan sonra zihninde yazma sürecine geçerdi. Ama ne süreç! Nasıl acı çekerdi! “Kitaplarım bana yalnızca acı veriyor, demişti Charlotte Bronte. Bugün ona katılıyorum.” “Merak ediyorum, benim Yıllar’ın elinden çektiğim acıları acaba başka hiç kimse bir kitaptan çekmiş midir? Bir kurtulsam bir daha yüzüne bakmayacağım. Uzun sürmüş bir çocuk doğurma sürecine benziyor.” “Çok az insan yazarken benim kadar işkence çeker. Belki yalnızca Flaubert.” Evet doğumu en sancılı olan eserlerdendi, Dalgalar ve Yıllar... Bir insan bu kadar farkındalıkla nasıl oluyor da, yaşama yetisini kaybetmiyordu! “Beynim hassas tartı gibi: Tek bir zerre kefeyi aşağı çekiyor. Dün dengedeydi: Bugün aşağı eğiliyor.” Eserin özgünlük katsayısı oranında onu başka bir şeye dönüştüren acılar çekerdi. Dışarıdan bakan sıradan insanlar onun bu halini gördüklerinde “deli” derdi. Sahi delilik neydi ki? Beklenilen diğer bir ifadeyle sıradan davranışlar sergilemeyenlere takılan bir sıfattı delilik. O zaman insanlık adına bu anlam kavrayışında bir taş koyabilmek için “deli” olmak gerekirdi. Eserin yazımı bittiğinde, ilk verdiği tepki ‘hayır bu olmamış’ olurdu. O fırtınanın ürünü bu muydu! En çok korktuğu; hissettiği, farkına vardığı o şeyin kimse tarafından anlaşılmama durumuydu. Bir kişi bile bunu anladığını gösteren bir eleştiri yazısını yazınca, artık tamamen rahatlardı. O çocuk artık onun için tamamlanmıştı, o fırtına dinmişti ve Virginia, herkesin kendisinden beklediği normale dönmüştü. Bu aşamada yani eser tamamlanıp mesaj anlaşıldıktan sonra, bir boşluğa düşerdi, hayatı anlamsızlaşırdı ama bu durum fazla sürmeden yeni bir tohum döngüyü başa çeviriyordu “Bana hiç rahat yüzü yok gibi görünüyor; bir şeylerin bittiği duygusunu hiç yaşamayacağım.” Ve son iki yılını zehir eden hatta intihara götüren II. Dünya savaşı! Bir bombanın 30 metre uzaklığındaki komşusunun evine düşmesi, daha önce penceresinden izlediği o insanların parçalanmış bedenlerini görmesi; eserlerinin bir kısmının, birçok toplantısının yapıldığı, özel eşyalarının olduğu evinin bombalama sonucunda harabeye dönüşmesi ve daha başka şeyler… Ama Leonard’u o gün orada olsaydı bir kez daha onun hayata tutunmasını sağlayabilirdi… Ama hayır bu senaryo başka şekilde sonlanamazdı Virginia böyle ölmeliydi. “Tanrı aşkına ben insan soyu adına payıma düşeni yaptım, kalemimle, sözlerimle...” O kadar çok merak ediyorum ki, anlatamam, acaba buna karar verdiği anda ne hissediyordu – çünkü zihninden geçenleri züppeliğe düşmeden aktarabiliyordu- o son mektubu yazarken, mektubu bırakıp, suya doğru yürürken, tam kendini suya bırakırken! “…-Ve sonra- nokta nokta nokta” Biliyorum bu sırrı çözersek dünya hayatı bugünkü anlamını kaybeder ama yine de merak ediyorum... Aslında o da bunları merak ediyordu “Düşüneceğim ve bu sefer bunu tanımlamayı beceremeyeceğim. Bunu - yani ölümü, demek istiyorum: Hayır, kemiklerimin çatırtılarla ezilmesi, bulamaça dönmesi, öğütülmesi çok etkin çalışan gözlerimin önünde, beynimde beliriyor: Işığın sönükleşme süreci - acılı mı? Evet. Dehşet verici. Sanırım. Ardından bir baygınlık, gücün çekilmesi; bilinci yakalamaya çalışarak iki üç soluk alma çabası -ve sonra- nokta nokta nokta.” Ve başka ne diyebilirim ki! ““Tanrı aşkına ben insan soyu adına payıma düşeni yaptım, kalemimle, sözlerimle...”
Bir Yazarın Günlüğü
Bir Yazarın GünlüğüVirginia Woolf · İş Bankası Kültür Yayınları · 2014494 okunma
··
726 views
Gülci okurunun profil resmi
Bayrama yakışır bir inceleme 👏🍀 ellerine sağlık ☺️🌸Yazılarının, kitaplarının her biri bir çocuk gibi dünyaya gelmiş sanki sancılı çok sancılı bir süreç ve o doğum sancıları bittikten yine bitmiyor diğer sancıları tıpkı bebekler gibi kitapları.. Bir yazarın, eleştirmenin, şairin iç dünyası ancak bu kadar yalın bir şekilde bu kadar dehşete, hayretlere kapılarak okuyabilirdim. Birbiri ardına tuttuğu günlüklerini okurken onun ruh hallerinin değişimini çok iyi gözlemlemiştim. Ve yazılarının, kitaplarının bu kadar zorluklarla ortaya çıktığını okuyunca daha çok bağlanmıştım ona. Onun kendine sorduğu soruyu hâlâ cevabını alamasam da ben de kendime soruyorum : "İnsan olarak benim görevim ne?"
RA okurunun profil resmi
Teşekkürler, aslında o soru gerçekten zor soru. Galiba buna gönül rahatlığıyla bir cevap veren kişiler bir şekilde net mutluluğu ya da mutsuzluğu yakalayan kişiler olurlar.
1 next answer
Lady Petite okurunun profil resmi
Eline sağlık, gayet güzel bir inceleme.. kitapları ile olan ilişkisini anne-bebek ilişkisine benzetmesi çok yerinde bir benzetme cidden, anne ve bebek arasındaki doğumdan büyümesine kadar olan her şeyi kitapları ile yaşamış. Kendi çocuğu yokmuş, kitaplarını çocukları görmüş besbelli. Öyle yüce bir bağ kurmuş eserleriyle arasında. Öyle benimsemiş, sahiplenmiş. Ancak bir anne çocuğuna gösterir bu sahiplenmeyi.. kadın olması etkilidir belki de böyle olmasında, annelik içgüdüsü :) Entelektüelliğine hayran kalmamak da elde değil ayrıca.. ne denebilir ki.. (konu belli, amin). Son olarak, “Biri ölmek zorunda, diğerleri hayatın kıymetini daha iyi bilsinler diye.” (The Hours filminden) youtu.be/er6UcPSBrtk
RA okurunun profil resmi
Teşekkürler, Virginia dürüst bir yazardı. Onun için kalemi insanlığa hizmet etti
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.