Kitapla ilgili deli bahsetmek istediğim bir nokta var. Oda ben dili ile yazılmış şimdiki zaman kullanımı... İlk bölümlerde ciddi anlamda bundan rahatsızlık duydum. Çünkü alışmak bir yana cümleler yarım gibi hissediyordum. Fakat.... Kurgu sonlara doğru o kadar güzelleşti ve akıcı olmaya başladıki ben bu kusuru görmemeye başladım. Yine de anlatım biçiminde yapılacak değişiklikler ile bu kitabı battal boy sevebilirdim
Konusuna geldiğimizde:
Bir çok krallığın varlığının yanında derin suların altında başka bir krallık hüküm sürüyordu. Bu deniz altı krallığı sirenler, deniz kızları ve deniz adamlarından oluşurken, tahtta oturan siren Kraliçe baş karakterimiz olan Lira'nın zalım annesiydi.
Yıllar, asırlar boyu insanları avlayan sirenler ve intikam isteyen insanlar arasında dehşet verici bir nefret ve karşı konulması imkansız bir savaş büyüdü.
Lira on yedi Prensin kalbini sökmüş bir sirendi. Ve Lira'nın bu vahşeti ona saygıyla eğilmelerine neden oluyorlardı. Ona prens katili diyorlardı.
Bir de Prens Elian vardı tabii. Onu diğer Prenslerden ayıran özelliği tacı olan bir korsan olmasıydı. Özgürlük istiyordu, adalet ve barış istiyordu. Ama gelin görün ki bu Prense siren katili deniyordu.
Bir gün kader öyle bir oyun oynadı ki, suyun derinliklerinden kovulan Lira, Elian'nın korsan gemisine düştü. Her iki kişi içinde gerçekleri görmek için çok farkı kapılar aralanmışken aralarında ki çekim görülmemesi imkansız boyutlara gelir.
Yoksa Prens katili prense, siren katili sirene... Kalbini mi verecek?