Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Covid19'dan itibaren kişilerarası ilişkilerin pozitif değişimi
Bir iletişimde veya kişiler arası ilişkide bizim ifade ettiğimiz, belirttiğimiz konuların, konuşmaların geri dönütü önemli olduğu kadar, bizim beklentimiz olmadan karşı tarafın bir şeyleri fark etmesi, bunun için çalışması ve çabalaması bizim için hem büyük bir ihtiyaç hem de karşı tarafın anlayış göstergesidir. Tüm canlılarda olduğu gibi insanlarda da fıtraten herhangi bir tehdit unsuru karşısında savunma mekanizması deveye girer. Kendini garantiye almanın en kısa yolu da karşıdaki zararın bertaraf edilmesidir. Eğer o zarar bizi bulmuyorsa kendimizi garantide görebiliriz. Bundan dolayıdır ki Covid19 tehlikesini sezen herkes bir yandan kendini korumak ihtiyacını duyarken aynı zamanda karşıdan gelen zararı da en aza indirebilmek, için karşıdaki kişilerin de en azından kendisi kadar zararsız bir ortam sağlaması gerekir. Bu kurala uyulması gerektiği sorumluluğunu kendimizde buluruz. Bu şu demektir kendimiz ne kadar tedbir alırsak alalım, ikinci ve üçüncü şahısların da aynı hassasiyeti göstermeleri gerekmektedir ve biz onlardan bu hassasiyeti beklerken aslında onların da bizden en az bizim kadar bu duyarlılığa sahip olmaları ve aynı beklentileri onların da bizden beklemeleri çok doğal bir durumdur. Bizim düşündüğümüzü onlar da düşünüyor diye düşünmemiz gerekmektedir. Bu iki tarafın bilgisi dahilinde olan bir durumdur. Ve ilk zamanlar bu böyle devam ede ede belli bir süre sonra, her iki taraf karşı tarafın da bilgisi olsa da olmasa da kendinde ve başkasında zararın oluşmaması veya en aza indirgenmesi adına kişilerden ikaza gerek duymadan içten gelen bir duygu, bir güdü ile bu iş kendi çığrında ve yörüngesinde iç güdüsel olarak şartlanmış halde başlar ve böyle devam eder. Kendimiz bu işi yapınca karşı taraf da ikaza gerek duymadan bir müddet sonra bizim yaptığımız gibi kendini korumaya alır, biz aslında kendimizi korurken, karşıdakini de otomatikmen korumaya alıyoruz, ve karşıdaki de otomatikmen biz söylemeden biz bahsetmeden bizi korumaya almış oluyor. İşte bu edinimler kişiler arası ilişkide bizim ikaz ve etki etmemize gerek duymadan, bir şeyi başlatmadan, kendi kendine bir şeyleri başlatma davranışına yansır. Bu yansımayla toplumda kişiler arası ilişkiler bakımından böyle bir olgu kazanılır. Bu güzel davranılışın kazanılması veya önceden kazanılmışsa da sürdürülmesi hepimizin yararına olacaktır. Çünkü ortada zaten sırf karşılık için değil de vicdani yükümlülük için toplum düzenini sağlama psikolojisiyle yapılan "iyilikler" hiçbir zaman bir zarar getirmemiştir. Ve son olarak bu temizlik herkesin faydasına olmuş olur. Çünkü küçük çıkarlar değil büyük hedefler amaçlanmıştır ve böyle de olmalıdır. Kısacası ataların dediği gibi herkes kapısının önünü temizleyince bütün bir şehir temizlenmiş olur. Ki pandemi sürecinde de böyle bir davranış kazandığımızın büyük bir kanıtı olarak da Kullandığımız ortak alanları kimsenin demesine gerek kalmadan kendi vicdani ve akli yükümlülüğümüzle toplum yararına pandemiden sonraki güncel şartlara uyularak kullanmamız örneği verilebilir Başka bir örnek verecek olursak, "bir başkasının bir şeyi demesine gerek duymadan" kendi irademiz, kendi aklımız, kendi vicdanımızla otobüste yaşlı, gebe ve hasta olan birine, bu duyarlılığı kazanmış bireylerin yer verme ve yardımcı olma istekleri, bu şekilde gösterilebilir. Böylece covid19 sürecinde insanların insan ilişkileri bağlamında ilişkilerdeki temel ihtiyaçlardan biri olan “biz bir şeyi başlatmadan karşı tarafın başlatması” ihtiyacı böylece daha da duyarlılık kazanmış olup, toplumca hassasiyetimizin arttığını belirtmek mümkündür. E bir insanın her şeyi çıkar doğrultusunda yapması insanı yani hayvanlardan akıl ve vicdan yönüyle üstün yaradılan insanı, makine olmayan insanı taşlaştırmaz mı? Bazı şeyleri sırf söylendiği için, sırf yasaklara uyulduğu için, sırf yapılması gerektiği zorunluluğu olduğu için değil de sırf biraz da olsa karşıdakini düşündüğümüz için, iyilik yapmak için yapmamız gerekir. Ki bu pozitif davranışı da covid19da biraz daha kazanmış olduğumuzu söylemek mümkündür. Hatta Nazım Hikmet Ran’ın dediği gibi “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” yani birtakım şeyleri karşılıksız yapmalıyız. Ve covid19 süreci de bunun için bize iyi bir rehber olduğu söylenebilir. Covid19 sürecinden önceki davranışlardan birisi de hiç kimsenin ikazına gerek kalmadan şahit olduğumuz hastalık durumlarında da “empati” kurarak hasta olan kişinin yerine kendimizi koymamızdır. Ve pandemiden sonra bu empatinin arttığını söylemek mümkündür. Çünkü; İnsan sağlığı her şeyden önemlidir ve Kanuni Sultan Süleyman’ın hasta yatağında söylediği bu sözler bunun önemini belirtir niteliktedir. Kanuni Sultan Süleyman şunları söylemiştir. “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda ir nefes sıhhat gibi.” İnsan sağlığı u denli önemliyken Virüs gibi ölümcül bir tehditte olağan üstü bir gayret ile hastalığı en kısa zamanda bertaraf etme gayreti doğar insanda. Hastalık bir düşman biz ise onunla savaşır bir halde buluruz kendimizi. Adeta hastalık bir av biz de bir avcıyızdır. Bütün bir toplum olarak imkansızlığı ortadan kaldırmak için herkes üstüne düşen görevi kararınca yapmak sorumluluğunu alır. Bu büyük düşman olan hastalıkla herkes kendi gücüne göre bilgisine göre pozisyonuna göre savunmaya geçer. Temaslı veya hasta birini düşünecek olursak, karantinaya alınması toplum açısından, tedavi yapılması sağlık kuruluşları açısından, evde tedavisi görülüyorsa ailenin hastanın ihtiyaçlarını gidermesi, kimseden emir buyruk öneri almadan bu görevi üstlenmesi bu ilişkilerdeki temel ihtiyaçlardan biri olan “bir şeyi başlatmadan karşı tarafın bir şeyi başlatması” ihtiyacına çok güzel bir örnektir. Buna karşılık olarak da o kişinin de sağlığına kavuşması için yapılması gereken tüm kuralları, ikaza ve zorunluluk şartlarına gerek kalmadan gönlünce yapması sorumluluğu da artmış olur. Covid19 sürecinden sonra bu hastalığa yakalanan hastanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyi kendisi istemeden ona temin etmek de onun sağlığına katkı sağlamak da bu duygunun arttığına yönelik bir kanıt olabilir. Daha önce tecrübesi olmayan bu hastalığın toplum üzerindeki etkisinin ne olacağı halen bilinmezliğini korumaktadır. Deneme yanılma yoluyla ve düşe kalka bu hastalığın etkisinin üstesinden gelmeye çalışılıyor. İyi niyet ile başlanan bir eylemin sonucunun tam tersi sonuçlanabileceğini de unutmamalıyız. Her halükarda insanlar sürü psikolojisi, etki tepki meselesinde olduğu gibi herkes elinden geleni kimseye sormadan yapmaya gayret eder ve böylece bilincimiz covid19dan önceki duruma göre de artmış olur. Tekrar dediğimiz gibi, daha önce yaşanmamış ve tecrübe edilmemiş olması bizim için olumsuz bir durumdur. Ve ilerde psikolojik ve kişiler arası ilişkiler bakımından önümüze neler çıkacağı bilinmemektedir. Başta sağlık çalışanları olmak üzere insanların gönüllülük esasında bir şeylere gerek duymadan başlatmış olduğu olguların olumlu yönde gayretleri ve pozitif çabaları takdire şayandır. Bu takdire şayan olan daha önce de var olan ama covid19 ile daha da artan “bir şeyi karşı taraf demeden başlatma” güdüsünü çok değerli filozof İmmanuel Kant’ın bu konuyla ilişkili olan açık net bir fikrini söylemek mümkündür. Ünlü filozof İmmanuel Kant “İyilik bir görevdir.” der. Bu görevi de covid19 sürecinden itibaren gerek virüsten direkt muzdarip olan hastalanan insanlar bakımından gerekse dolaylı yoldan etkilenen sağlıklı insanlar bakımından arttığını söylemek, bu duyarlılığı kazandığımızı söylemek sanırım mümkündür. -Nur
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.